sünâi

: ثنائی

(a. s.) : 1) ikili, ikilik, iki kısımdan olma. 2) gr. aslî harfi iki olan [kelime] , s. fels. * ikinci I, fr. seeondaire.

sünâî-yül-mesken

:  

bot. iki evcikli, fr. dioique.

sünâiyye

: ثنائيه

(a. i.) : fels. fr. dualisme. (bkz. : isneyniyyet).

sünbâde

: سنباده

(f. i.) : zımpara, (bkz. : sümpâre).

sünbâdec

: سنبادج

(a. i.) : (bkz. : sünbâde).

sünbük

: سنبك

(a. i. c. : senâbik) : toynak, at, eşek gibi tek tırnaklı hayvanların tırnağı.

sünbü

: سنبل

(f. i.) : 1) sünbül. 2) güzellerin saçı.

sünbül-i müzekker

:  

bot. tırtılımsı, fr. châton. sünbül-i rûmî : bot. hind sünbülü, nardin yağı. sünbBI-i sîr-âb : taze, taravetli sünbül.

sünbiilât

: سنبلات

(a. i. sünbüle'nin o.) : başaklar.

sünbüle

: سنبله

(a. i. senâbil, sünbülât) : 1) başak. 2) astr. başak burcu, semânın kuzey yarım küresinde bulunan yedi parlak yıldızdan müteşekkil bir dörtgen ve iki kuyruklu bir burç, lât. virgo; fr. viferge. [Güneş ağustosta bu burca girer] . 3) müz. muhayyer sünbüle makamının XIX. asırdan evvel kullanılan ismi [mamafih, bu iki makam arasında ehemmiyetsiz bir farkın bulunduğu anlaşılıyor] . Sünbüle en eski makamlardandır.

sünbüle-i kadîm

:  

müz. Türk müziğinde eski bir mürekkep makamdır.

sünbüle-nihâvend

: سنبله نهاوند

(a. f. b. i.) : müz. Türk müziğinde bir mürekkep makam olup zamanımıza kalmış numunesi yoktur; en az iki asırlıktır.

sünbülî

: سنبلی

(f. s.) : 1) sünbüle mensup, sünbülle ilgili. 2) yağmursuz kapalı hava. 3) Halvetiyye tarikatının Sünbül Sinan Efendi bölümüne- mensup. 4) i. g. s. bir yazı sitili.

Sünbüliyye-i Halvetiyye

: سنبليهء خلوتيه

(f. a. h. i.) : tas. Halvetiyye tarikatı şubelerinden "Cemâliyye-i Halvetiyye" nin kollarından biri. [Sünbül Sinan adiyle meşhur Sinâneddîn-i Borlovî tarafından kurulduğu için . bu adı almıştır]

sündüs

: سندس

(a. i.) : parlak renkli, çiçekli altın veya gümüş telle işlemeli, nakışlı olarak dokunmuş ipek kumaş.

sündüsi

: سندسی

(a. s.) : sündüsten yapılmış şey. s

sünen

: سنن

(a. i. sünnet'in c.) : sünnetler.

sünen-i seniyye

:  

Hz. Muhammed (Aleyhisselâm)'in işledikleri kutsal işler.

sünnet

: سنت

(a. i. c. : sünen) : 1) iyi ahlâk, iyi tabiat. 2) Hz. Muhammed (Aleyhisselâm)'in sözleri, işleri ve tasvibleri [misvak kullanma, cemaatle namaz kılma vb. gibi] , (bkz. : hadîs) Ehl-i sünnet : sünnat-i gayr-i müakkede Şia'nın haricindeki İslâm mezheplerine mensup olan çoğunluk.

sünnet-i gayr-i müekkede

:  

Hz. Peygamber (Aleyhisselâm)in çok defa edâ edip bâzan terk ettikleri sünnet [namazda uzun okuma, ikindi ve yatsı namazlarının ilk sünnetleri gibi. .]

sünnet-i müekkede

:  

Hz. Peygamber (Aleyhisselâm)in hemen hemen dâima edâ ettikleri (sabah, öğle, akşam nam'azlarındaki) sünnetler; 3) çocuSu sünnet etme. (bkz : hitan).

sünnet-ullah

:  

Allah'ın koyduğu nizam.

sünnî, sünniyye

: سنی ، سنيه

(a. s.) : sünnet ehlinden olan kimse, [aksi : şîî]

sünûh

: سنوخ

(a. i. c. : sünûhât) : 1) sağlam ve emîn olma. 2) adamakıllı bilme. 3) (sinh'in c.) : diş yuvaları, diş çukurları.

sünûh

: سنوح

(a. c. : sünûhât) : 1) akla, hatıra gelme, içe doğma. 2) çıkma, zuhur etme, vâki olma. Şeref-sünûh : şerefle akla gelen.

sünûhât

: سنوحات

(a. i. sünûh'un c.) : akla, . hatıra gelen, içe doğan şeyler.

sünûhî

: سنوحی

(a. s.) : 1) içe doğma hâline mensup, hatıra gelmekle ilgili. 2) erkek adı.

sünûn

: سنون

(a. i. senenin c.) : yıllar, {bkz. : sinin).