sugur

: ثغور

("gu" uzun okunur, sagr'ın c.) : sınırlar, düşman ağzı olan yerler.

Süha

: سها

(a. i.) : 1) astr. Büyükayı yıldız kümesinden en küçük yıldız, [eskiden, gözlerin görüş derecesi bu yıldızla tecrübe olunur-muş] . 2) erkek adı.

sühan

: سخن

(f. i.) : söz, lâkırdı, (bkz. : kavi, kelâm, lâfz).

sühan-ârâ

: سخن آرا

(f. b. s.) : güzel, düzgün söz söyliyen.

sühan-ârâyî

: سخن آرايی

(f. b. i.) : güzel, düzgün söz söyleyicilik.

sühan-çîn

: سخن چين

(f. b. s.) : söz top-lıyan, söz getirip götüren, dedikoducu.

sühan-dân

: سخندان

(f. b. s.) : sözbilen, güzel söz söyliyen.

sühan-dânî

: سخندانی

(f. b. i.) : sözbilirlik, güzel söz söyleyicilik.

sühan-fehm

: سخن فهم

(f. a. b. s.) : sözün değerini takdîr eden.

sühan-gû

: سخن گو

(f. b. s.) : söz söyliyen, söz söyleyici.

sühan-güzâr

: سخنگذار

(f. b. s.) : güzel söz söyliyen.

sühan-perdâz

: سخن پرداز

(f. b. s.) : düzgün, güzel söz söyliyen.

sühan-perdâzî

: سخن پردازی

(f. b. i.) : düzgün, güzel söz söyleyicilik.

sühan-pirâ

: سخن پيرا

(f. b. s.) : süslü söz söyliyen.

sühan-rân

: سخنران

(f. b. s.) : güzel söyliyen.

sühan-rânî

: سخنرانی

(f. b. i.) : güzel söyleyicilik.

sühan-senc

: سخن سنج

(f. b. s. c. : sü-han-sencân) : hesaplı, ölçülü konuşan.

sühan-sencân

: سخن سنجان

(f. b. s. sü-han-senc'in c.) : hesaplı, ölçülü konuşanlar.

sühan-sencî

: سخن سنجی

(f. b. i.) : hesaplı, ölçülü konuşma.

sühan-şinâs

: سخن شنا

(f. b. s.) : söz bilir, sözün kıymetini takdîr eden.

sühan-ver

: سخنور

(f. b. s.) : düzgün konuşan.

sühan-verî

: سخنوری

(f. b. i.) : düzgün konuşma.

süheyl

: سهيل

(a. i.) : 1) semânın güney yarım küresinde bulunan sefîne-i Nûh burcundaki parlak ve büyük bir yıldızın adı, fr. canopus Yemen'den daha iyi göründüğü için buna "süheyl-i yemânî" de derleri. 2) erkek adı.

süheyl-i ferd veya Şam

:  

Astr. şücâ' burcunun bir yıldızı, (bkz. : şücâ').

süheyl-i Huzzâr

:  

astr. Sefîne-i Nûh ile "süheyl-i rakkas" arasına çekilen hat üzerinde bulunan ve "Sefîne-i Nûh"a yakın ola'n yıldız.

Süheyl-i Mahlef

:  

astr. "Sefîne-i Nûh" ile "Süheyl-i Rakkas" arasına çekilen hat üzerinde bulunan ve "süheyl-i Huzzâr"dan sonraya kalan yıldız.

Süheyl-i Rakkas

:  

astr. "Sefîne-i Nûh" ile "Süheyl-i Mahlef'den geçen hat üzerinde "Süheyl-i Mahlef'den sonra gelen yıldız.

Süheyl-i Yemânî

:  

astr. ''Sefîne-i Nûh" ile "Re-cül-i Yesâr-i Cevza" arasına çekilen hat üzerinde "Sefîne-i Nuh"dan sonra gelen yıldız. [Süheyl doğduğu zaman Yemen'de çıkan akik taşı, rengini ondan alırmış]

Süheyl ü Nev-bahâr

:  

XIV. asır Anadolu türkçe-sinin şiir dilindeki ilk güzel örneklerini veren Fer-henknâme-i Sa'dî mütercimi Hoca Mes'ud Gülşehrî tarafından farsçadan türkçeye tercüme edilmiş, Çin Hükümdarının kızı Nevbahar'a âşık olan Yemen hükümdarının oğlu Süheyl'in Çin'e seyahatini ve bîr çok maceralarını anlatan manzum bir hikâye kitabıdır.

süheylâ

: سهيلا

(a. i.) : 1) yumuşacık huylu kadın. 2) kadın adı.

sühre

: سحره

(a. i.) : yalancı fecir.

sühreverdiyye

: سهرورديه

(a. h. i.) : tas. Şeyh Ömer Sahabettin Sühreverdî tarafından kurulan tarikat.

suhulet

: سهولت

(a. i.) : 1) kolaylık. 2) kolaylık vasıtası. 3) yavaşlık, usul; nâzik muamele. 4) s. elverişli, kullanışlı. 5) paraca kolaylık.

sühûlet-bahş

: سهولتبخش

(a. f. b. s.) : kolaylık veren, kolay kullanılan, pratik.

Sühûmet

: سهومت

(a. i.) : hısımlık, akrabalık, (bkz. : karabet).

sühunet

: سخونت

(a. i.) : sıcaklık, kızgınlık, (bkz. : hararet).

sühunet

: ثخونت

(a. i.) : katılık, peklik, (bkz. : sehânet).