sûz

: سوز

(f. i.) : yanma, tutuşma; ateş, sıcaklık.

sûz-i ciğer

:  

ciğerin yanması; ciğer yanıklığı.

sûz u güdâz

:  

yanıp yakılma.

sûz u tâb-ı girye

:  

ağlamanın ateşi ve harareti.

sûz

: سوز

(f. s.) : "yakan, yakıcı" mânâlarına gelerek "birleşik kelimeler meydana getirir : Dil-sûz : gönül yakan, yakıcı. Vicdân-sûz : vicdan yakan.

sûzân

: سوزان

(f. s.) : 1) yakan, yakıcı. 2) yanan, yanıcı. 3) i. kadın adı.

süzen

: سوزن

(f. i.) : iğne. Çesm-i süzen : iğne gözü, iğne deliği.

süzen-dân

: سوزندان

(f. b. i.) : iğnelik, iğnedanlık.

sûzende

: سوزنده

(f. s.) : yakan; yakıcı, (bkz. : sûzân).

sûzen-ger

: سوزنگر

(f. b. s.) : iğneci, iğne yapan.

sûzenî

: سوزنی

(f. s.) : 1) iğne ile ilgili. 2) i. ince iğne işi, bir çeşit ince nakış, kasnak işi (nakış).

sûzî

: سوزی

(f. s.) : 1) yanma, tutuşma ile ilgili. 2) i. erkek adı.

sûz-i dil

: سوزدل

(f. b. i.) : müz. Türk müziğinde bir şed makamdır. Tahmînen Abdülha-lim Ağa'nın ihtirâı ve 180 seneliktir. Çok kudretle ve bariz olarak his tebliğ eden sûz-i dil'de aşk ıztırâbı, mâzî hasreti gibi duygular sezilir. Rağbetle kullanılmıştır (elimizde 178 kadar eser vardır ki, makamlar arasında 19) olur). Zengüle'-nin hüseynî-aşîran (mi) perdesindeki şeddidir. Güçlüsü -beşinci derecede olan- pûselik (si) dir. Umumiyetle inici olarak, seyreder. Niseb-i şerîfe'-den -Zengüle gibi- 7 tanesine sahip olmakla "mülayim" dir.

sûz-i dil-ârâ

: سوزدل آرا

(f. b. i.) : müz. Türk müziğinde bir mürekkep makamdır. III. Selim tarafından terkîbedilmiştir (şu halde, tahminen 160 senelik). Az kullanılmıştır (elimizde 30 kadar eser vardır). Murad-nâmede de bildirildiğine göre en az altı asırlık bulunması lâ-zımgelen nigâr makamının terkîbi, sûz-i dilâra ile aynıdır; sonradan nigâr makamının tamâmiyle unutulmuş olduğu III. Selîm'in sûz-i dilârâ'yı terkibinden anlaşılmaktadır. Gene Abdülkadir Merâ-gî'nin Câmi'-ül-elhân'ında "çargâh-mâhûr" makamı geçmektedir ki, bu da aynı terkipte bulunsa gerektir. Sûz-i dilârâ, çargâh ile şeddi olan mâhur'-dan mürekkeptir. Mahur ile rast perdesinde (sol)

sûziş

: سوزش

(f. i.) : 1) yanma, yakma. 2) te'sîr etme, dokunma. 3) yürek yanması, büyük acı.

sûziş-i nihân

:  

gizli yanma; için için yanma.

sûz-nâk

: سوزناك

(f. b. s.) : 1) yakan, yakıcı. 2) dokunaklı. (bkz. : müessir). 3) müz. Türk müziğinin 13 numaralı (sonuncu) basit makamıdır. Basit makamlardan yegâne yeni olanı olup, bütün diğerleri pek eskidir. Sûz-nâk, tahminen 1780 senelerinde Abdülhalim Ağa, Ahmet Ağa, Mehmet Ağa"dan biri tarafından îcâdedil-miştir. O zamandan beri, en ziyâde rağbet edilen makamlardan biridir (sûznâk ve zengüle'li sûz-nâk'den elimizde 462 kadar eser var ki makamlar arasında 8) gelmektedir). Net olarak içli bir hüzün telkin eder. Sûznâk, rast beşlisi ile hicaz dörtlüsünden yapılmıştır. Rast beşlisi ile rast (sol) perdesinde durur. Güçlüsü, beşli ile dörtlü