sûr |
: | سور |
(a. i. c. : esvâr, sîrân) : şehrin etrafına çekilen yüksek duvar, kale, hisar. Dâhil-i sûr : şehir içi. Hâric-i sûr : şehir dışı. |
sûr-i sultanî |
: |
Topkapr'sarayını karadan çeviren ve Bizans surlarına bitişen sûr. |
|
sûr |
: | سور |
(f. i.) : 1) düğün, (bkz. : velîme). 2) ziyafet. 3) şenlik. |
sûr-i hümâyûn |
: |
tar. pâdişâhların erkek çocuklarının sünnetleri, kızlarının da evlendirilmeleri münâsebetiyle yapılan düğün. |
|
sûr |
: | صور |
(a. i.) : 1) boynuzdan yapılmış büyük boru. (bkz. : nâkur). 2) Kıyamette Hz. Isrâfîlin üfliyeceği boru. |
su'r |
: | سؤر |
(a. i. c. : es'âr) : artık [yiyecek, içecek hak.] |
sûrâh |
: | سوراخ |
(f. i.) : delik- Sedik- (bkz : rahne, sukbe). |
surâhî |
: | صراحی |
(a. i.) : surâhi, su şişesi. |
sûre |
: | سوره |
(a. i. c. : süver) : Kur'ân'ın ayrıldığı 114 bölümünden her biri. |
sûre-i fâtır |
: |
Kur'ân'ın otuz beşinci sûresi. |
|
sûre-l Fürkan |
: |
Kur'ân'ın yirmi beşinci sûresi. |
|
süre-i hucerSt |
: |
Kur'ân'ın kırk dokuzuncu sûresi... v. b. [sûre, aslında İbranca olup : 1) duvarda, dizilmiş bir taş tabakası; 2) yazı satırı; 3) yazılmış nesne mânâlarına gelir] |
|
suredân |
: | صردان |
(a. i.) : hek. dil altında bulunan iki siyah kan damarı. |
suret |
: | صورت |
(a. i. c. : suver) : 1) biçim, görünüş, kılık. 2) tarz, yol, gidiş. 3) çâre. |
suret-i hil |
: |
hâlin nasıl olduğu. |
|
suret-i husul |
: |
meydana geliş yolu. |
|
sûret-i suûd |
: |
yükselme tarzı. |
|
sûret-i tesviye |
: |
hal çâresi. 4) yazı veya resim kopyası. 5) resim. 6) surat, aksilik, yüz ekşiliği. 7) mat. pay, fr. numerateur. |
|
sureta |
: | صورتا |
(a. zf.) : görünüşte, (bkz. : zahiren). |
sûretbend |
: | صورتبند |
(a. f. b. s.) : tasfir vapan; resimci. |
sûret-ger |
: | صورتگر |
(a. f. b. s. ve i.) : suret, resim yapan, ressam. |
sûret-nümâ |
: | صورتنما |
(a. f. b. s.) : şekil ve suretini gösteren, meydana gelen, (bkz. : sû-ret-yâb, sûret-pezîr). |
suret perest |
: | صورتپرشت |
(a. f. b. s.) : surete tapan, surete ehemmiyet veren. |
sûret-pezîr |
: | صورت پذير |
(a. f. b. s.) : hâsıl olan, meydana çıkan. (bkz. : sûret-nümâ, sûret-yâb). |
sûret-yâb |
: | صورتياب |
(a. f. b. s.) : şekil ve suret bulan, meydana gelen, (bkz. : sûret-nümâ, sûret-pezîr). |
sûrî |
: | سوری |
(f. s.) : düğüne âit, düğünle ilgili. |
sûrî |
: | صوری |
(a. s.) : 1) görünürde olan, hakikî ve içten olmıyan. (bkz. : zahirî). 2) gösterişten ibaret olan, gösterişlik. |
sûriyye |
: | سوريه |
(a. i.) : (bkz. : sûr-nâme). |
sûr-nâ [y] |
: | سورنا [ی] |
(f. b. i.) : zurna. |
sûr-nâî |
: | سورنائی |
(f. b. i.) : zurnacı. |
sûr-nâme |
: | سورنامه |
(f. b. i.) : ed. düğün, ziyafet, şenlik gibi şeyleri tasvir için yazılan manzum, mensur yazı. |
surnipâ |
: | سرناپا |
(f. b. i.) : zool. zürafa. |
surnây |
: | سرنای |
(f. i.) : müz. zurna, (bkz : sûr-nâ). |
surnâ-zen |
: | سرنازن |
(f. b. i.) : zurnacı. |
surre |
: | صره |
(a. î. c. : sürer) : 1) para kesesi, para çıkını. 2) Hac zamanlarında pâdişâh tarafından Mekke ve Medîneye her yıl gönderilen para ve şâire. |
surre emîni |
: |
bu parayı göndermekle vazifelendirilen kimse. |
|
surre-i hümâyûn |
: |
tar. Hac münâsebetiyle ha-rameyn'e gönderilen para ve hediyeler. |
|
surûf |
: | صروف |
(a. i. saranın c.) : gramerler, dilbilgisi kitapları. |
surûh |
: | صروح |
(a. i. sarh'ın c.) : köşkler, yüksek binalar, (bkz. : kusur). |