sûk |
: | سوق |
(a. i. sâk'ın c.) : (bkz. : sîkan). |
sûk |
: | سوق |
(a. i. c. : esvâk) : çarşı, pazar, alım satım yeri |
sûk-ı sultân! |
: |
mezat yeri. |
|
sûk-ı Ukâz |
: |
islâmdan önce, Arap Yarımadasında bulunan ve Arap şâirlerinin toplanıp şiir yarışı yaptıkları Nahle ile Tâif arasında kurulan meşhur bir panayırın adı. |
|
sûka |
: | سوقا |
("ka'' uzun okunur, a. s.) : çarşı mensubu, esnaf. |
sukab |
: | ثقب |
(a. i. sukbe'nin c.) : delikler, (bkz. : sukabât, sukub). |
sukabât |
: | ثقبات |
(a. i. sukbe'nin c.) : delikler, (bkz. : sukab, sukub). ["sukubât" şekli de vardır] |
sukat |
: | ثقبات |
("ka" uzun okunur, a. s. saky'den) : sâkîler. (bkz. : sevâkî). |
sukata |
: | سقاطه |
("ka" uzun okunur, a. i.) : kırıntı, döküntü; artık, (bkz. : rîze). |
sukata-çîn |
: | سقاطه چين |
("ka" uzun okunur. a. f. b. s.) : kırıntı, artık toplıyan. (bkz. : rîze-çîn). |
sukata-hâr |
: | سقاطه خوار |
("ka" uzun okunur, a. f. b. s.) : kırıntı, artık yiyen, (bkz. : rîze-hâr). |
sukaybe |
: | ثقيبه |
(a. i.) : deliktik. sukaybe-i külliyye : bot. kapıcık, fr. micropyle. |
Sukb |
: | ثقب |
(a. i. c. : sukub) : (bkz. : sakb). |
sukba |
: | ثقبه |
(s. i. c. : sukub, sukab, sukabât) : delik. |
sukbe-i fıkariyye |
: |
biy. anat. omur deliği, fr. trou vertebral. |
|
sükî |
: | سوقی |
(b. s.) : 1) çarşı, pazar ile ilgili. 2) çarşılı, pazarlı. |
sukub |
: | ثقب |
(a. i. sukbe'nin c.) : delikler, (bkz. : sukab, sukabât). |
sukub |
: | ثقوب |
("ku" uzun okunur, a. i. sakb'ın ve sukb'un c.) : 1) delmeler, delinmeler. 2) bir taraftan öteki tarafa kadar açık olan delikler. |
sukuf |
: | سقوف |
("ku" uzun okunur, a. i. sakf'ın c.) : damlar, tavanlar, çatılar. sukuf-i büyüt : evlerin damları. sukuf-i münakkaşa : nakışlı, süslü tavanlar. |
sukûk |
: | صكوك |
(a. i. sakk'in c.) : şerîat mahkemesinden verilen ilâmlar, beratlar, hüccetler ve bunlarda geçen *terimler, tâbirler, 'deyimler. |
sukur |
: | صقور |
("ku" uzun okunur, a. i. sakr'ın o.) : (bkz. : sıkar) |
sukut |
: | سقوط |
("ku" uzun okunur, a. i.) : 1) düşme, aşağı inme. 2) sarkma. 3) büyük bir vaztfeden ayrılma. 4) çocuğun eksik veya ölü olarak dogması. |
sukut-ı hakk |
: |
hakkın sukutu, hakkın düşmesi, kaybolması. |
|
sukutiyye |
: | سقوطيه |
("ku" uzun okunur. a. i.) : paraşüt. |