suhâf

: سحاف

(a. i.) : akciğer veremi.

Suhan

: سخن

(f. i.) : (bkz. : kavi, kelâm, sühan). ["şuhun" şekli de vardır]

sûhân

: سوهاج

(f. i.) : törpü. sûhân-ı rûh : ömür törpüsü.

suhan-serâ

: سخنسرا

(f. b. s. c. : suhartse-râyân) : ahenkli söz söyliyen.

suhan-serâyân

: سخنسرايان

(f. b. s. suhan-se-râ'nın c.) : ahenkli söz söyliyenler.

suharâ

: سهرا

(a. i. sıhr'ın c.) : (bkz. : sıhr).

suhnân

: سخنان

(a. s.) : 1) sıcak gün. 2) sıcak, kızgın. Asâr-ı suhnân : fiz. ütü ve soba gibi çok kızdırılmış bir madenî satıh üzerine ser pilen mâyiin derhal ufak küre şeklinde bir takım kısımlara ayrılarak herbirinin döner bir harekette bulunması hal ve keyfiyeti, fr. phenomenes de calefaction.

suhre

: سخره

(a. i.) : biriyle alay etme; maskaralık.

suhre-kâr

: سخره كار

(a. f. b. s.) : maskaralık eden, maskara.

Sûhte

: سوخته

(f. s.) : 1) yanmış, tutuşmuş, yanık, (bkz. : mahruk). Dil-sûhte : gönlü yanmış, kederli. 2) i. (c. : sûhte-gân) softa, medrese talebesi.

sûhte-gân

: سوختگان

(f. i. sûhte'nin c.) : softalar, medrese talebeleri.

sûhtevân

: سو حتوان

(f. i. sûhte'nin c.) : softalar, kaba sofular.

suhub

: سحب

(a. i. sehâbe'nin c.) : bulutlar, (bkz. : sehâib).

suhuf

: صحف

(a. i. sahîfe'nin c.) : sahifeler, yapraklar, (bkz. : sahâif). [Allah'ın dört kitaptan başka Cebrail vâsıtasiyle bâzı peygamberlere yolladığı emirler ki yüz tanedir : 10 Hz. Âdem'e; 50 Hz. Sît'e; 30 Hz. Idrîs'e; 10 Hz. İbrahim'e]

suhun

: سخن

(f. i.) : (bkz. : suhan).

suhûn

: صحون

(a. i. sahne'nin c.) : sahneler, (bkz. : sahanât).

suhûr

: صخور

(a. i. sahr ve sahre [t]'nin c.) : büyük taşlar; kayalar; mâden kütleleri.

suhûr-i bürkâniyye, indifâiyye

:  

jeol. volkanik taşlar, kayalar.