sît |
: | صيت |
(a. i.) : 1) ün, iyi şöhret, (bkz. : zikr-i cemîl). 2) çatırdı, patırdı. sît-i safa : neş'e sesi. |
sitâd |
: | ستاد |
(f. i.) : alma, alış. Dâd ü sitâd : alış, alım satım, (bkz. : ahz ü i'tâ). |
sitâm |
: | ستام |
(f. i.) : altınla, gümüşle işlemeli at başlığı. |
sitân |
: | ستان |
(f. e.) : yer adı yapmıya yarıyan ek. (bkz. : -İstan). Gül-sitân : gül yeri, gül bahçesi, güllük. Seng-sitân : taşlı yer, taşlık, (bkz. : seng. lâh). |
sitân |
: | ستان |
(f. s.) : "alan, alıcı" mânâlarîyle "birleşik kelimeler yapar : Cân-sitân : can alan. Dil-sitân : gönül alan. |
sitâre |
: | ستاره |
(a. i. setr'den. c. : setâir) : örtünülecek, perdelenecek şey. |
sitâre |
: | ستاره |
(f. i. c. : sitaregân) : astr. yıldız, (bkz. : ahter, kevkeb, necm). |
sitâre-i rahşân |
: |
parlak yıldız. |
|
sitaregân |
: | ستارگان |
(f. i. sitâre'nin c.) : astr. yıldızlar, (bkz. : kevâkib, nücûm). |
sitâre-şinâs |
: | ستاره شناس |
(f. b. i.) : (bkz. : müneccim). |
sitayiş |
: | ستايش |
(f. i.) : 1) övme, övüş. (bkz. : medh, sena). 2) s. öven. |
sitâyis-kâr |
: | ستايشكار |
(f. b. s.) : medheden, öven (bkz. : senâ-hân). |
sitâyiş-nâme |
: | ستايشنامه |
(f. b. i.) : ed. medhiyye. |
sitebr |
: | ستبر |
(f. s.) : kalın, yoğun; kaba. |
sited |
: | ستد |
(f. i.) : (bkz. : sitâd). |
sitem |
: | ستم |
(f. i.) : 1) zulüm, haksızlık. 2) eziyet. 3) çıkışma. |
sitem-âlûd, sitem-âlûde |
: | ستم آلود ، ستم آلوده |
sitemle bulaşmış; sitemle karışık, sitemli. |
sitem-âmîz |
: | ستم آميز |
(f. b. s.) : işine zulüm karıştıran, hâin; haksız, insafsız. |
sitem-dide |
: | ستمديده |
(f. b. s. c. : sitem-dî-degân) : haksızlık görmüş, zulme uğramış. |
sitem-dîdegân |
: | ستمديدگان |
(f. Fc. s. sitem-dîde'nin c.) : haksızlık görmüş olanlar, zulme uğramış kimseler. |
sitem-gâr |
: | ستمگار |
(f. b. s.) : zulmeden, haksızlık eden; zâlim, (bkz. : sitem-ger, sitem-kâr). |
sitem-ger |
: | ستمگر |
(f. b. s. c. : sitem-gerân) : zulmeden, haksızlık eden; zâlim, (bkz. : sitem-gâr, sitem-kâr). |
sitem-gerân |
: | ستمگران |
(f. b. s. sitem-ger'in c.) : zulmedenler haksızlık edenler. |
sitem-gerî |
: | ستمگری |
(f. b. i.) : zulüm, eziyet, zorbalık. |
sitem-kâr |
: | ستمكار |
(f. b. s. c. : sitem-kârân) : zulüm ve haksızlık eden. |
sitem-kârân |
: | ستمكاران |
(f. fc. s. sitem-kâr'ın c.) : zulüm ve haksızlık edenler. |
sitem-keş |
: | ستمكش |
(f. b. s.) : zulüm çeken, zulme uğrıyan (bkz. : sitem-dîde). |
sitem-resîde |
: | ستمرسيده |
(f. b. s.) : siteme (zulme) uğramış. |
sitîz, sitîze |
: | ستيز ، ستيزه |
(f. i.) : kavga, çekişme, (bkz. : cidal, gavga, perhâş). Pür-sitîz : çok kavgacı. |
sitîze-cû |
: | ستيزه جو |
(f. b. s.) : kavga arayan, kavgacı. |
sitîze-kâr |
: | ستيزه كار |
(f. b. s.) : kavgacı. |
sitîz-ger |
: | ستيزگر |
(f. b. s.) : kavgacı; inatçı. |
sitr |
: | ستر |
(a. i. c. : estâr, sütûr) : 1) perde. 2) örtü. |
sitt |
: | ست |
(a. i.) : 1) hanım, (bkz. : bâ-nû, seyyide). 2) s. altı [sayı] , (bkz. : sitte, şeş). |
sitte |
: | سته |
(a. s.) : 1) altı [sayı] , (bkz : şeş). 2) i. altılık. Cihât-ı sitte : doğu (şark) batı (garp) kuzey (şimal) güney (cenup) başucu (yukarı) ayakucu (aşağı) Rüsûm-i sitte : Osmanlı idaresindeki DüyÛn-ı Umûmiye'ye bırakılmış olan altı vergi. |
sitte-i sevr |
: |
Güneş'in sevr (boğa) burcunda bulunduğu nisan ayında fırtınalariyle meşhur olan altı gün. 3) ilmiye rütbesi. |
|
sîttî |
: | ستي |
(a. n.) : "benim'hanımım!" mânâsına bir nida. |
sittîn |
: | ستين |
(a. s.) : altmış. |
sittîn-sene |
: | ستين سنه |
(a. zf.) : altmış sene (pek uzun zamandan kinaye) (bkz. : ilâ-nihâye). |
sittun |
: | ستون |
(a. s.) : altmış, (bkz : sittîn). |