sîn

: س

(a. ha.) : 1) Osmanlı alfabesinin on beşinci harfi olup "ebced" hesabında altmış sayısının karşılığıdır; s sesini verir.

sîn-i mühmele

:  

"sin" harfinin bir adı. [noktasızlığından dolayı] . 2) "sual" kelimesinin kısaltılmış şekli.

sin

: سن

(a. i.) : (bkz : sinn).

Sîn

: صين

(a. h. i.) : Cin.

Sînâ

: سينا

(a. h. i.) : Arap Yarımadası'nın Mısır ile birleştiği yerde bir müselles ("üçgen) teşkil eden yanmada. [İsrâiloğulları Hz. Mûsâ ile kırk sene yol bulamayıp burada dolaşmışlar ve Hz. Mûsâ buradaki Tûr-i Sînâ'da Allah'ın hitabına nail olmuştur]

sinân

: سنان

(a. i. c. : esinne) : 1) mızrak, süngü. 2) erkek adı.

Sinâniyye

: سنانيه

(a. h. i.) : tas. Ahmediyye-i Halvetiyye'nin kollarından biri. [kurucusu İbrahim bin Abdurrahman-ül-Halvetî'nin mahlası olan "Ummî Sinan" a nispetle bu adı almıştır]

sincâb

: سنجاب

(f. i.) : sincap, teyin, çökelez.

sincabi

: سنجابی

(f. s.) : sincap renginde olan, kahve rengi ile kurşuni arasında bir renk.

sincerf

: سنجرف

(f. i.) : sülüğen boya.

sindân

: سندان

(f. i.) : örs. ["sendân" şeklinde arapçalaştırılmıştır]

sindiyân

: سنديان

(a. i.) : bot. pelit ağacı.

sine

: سنه

(a. i. c. : sinevât) : uyuklama, uyku bastırma, ımızganma, (bkz. : na's, na'se).

sîne

: سينه

(f. i.) : 1) göğüs. 2) yürek (kaib).

sîne-i billur

:  

çok beyaz göğüs.

sîne-i pür hırs

:  

hırs do|u göğüs, yürek.

sîne-i pür-kine

:  

kin ile dolu yürek.

sîne-i sâf

:  

temiz göğüs.

sîne-i sîmîn

:  

gümüş gibi beyaz olan göğüs.

sîne-i ter

:  

taze göğüs.

sîne-bend

: سينه بند

(f. b. i.) : göğüs bağı sutyen.

sîne-çâk

: سينه چاك

(f. b. s.) : göğsö, yüreği yaralı, (bkz. : mecrûh-ül-kelb).

sîne-gâh

: سينه گاه

(f. b. i.) : göğüs.

sîne-güşâ

: سينه گشا

(f. b. s.) : göğüs açan.

sîne-sâf

: سينه صاف

(f. a. b. s.) : sarılıp kucaklaşmış.

sîne-sûz

: سينه صاف

(f. b. s.) : yürek yakan.

sinevât

: سينه صاف

(a. i. sine'nin c.) : uyukla. malar, ımızganmalar.

sîne-zen

: سينه زن

(f. b. s.) : göğüs döven, göğsünü döverek yas tutan.

sinh

: سنخ

(a. i. c. : esnâh, sünûh) : diş yuvası, diş çukuru.

sinî

: سنی

(f. i.) : (bkz. : sînî).

sînî

: سينی

(f. i.) : sini, büyük tepsi.

Sînî

: صينی

(a. h. i.) : Çinli.

Sinimmâr

: سنمار

(a. h. i.) : Nu'man İbn-i Münzir'in Havernak adiyle yaptırdığı köşkün mi'marı. [köşk bittikten sonra bir benzerini daha yapmasın diye sarayın damından atılarak öldürülmüştür]

sinîn

: سنين

(a. i. sene'nin c.) : yıllar. (bkz. : a'vâm, sâlhâ, "senevât). sinîn-i sSlîfe : geçen yıllar.

Sînîn

: سينين

(a. h. i.) : Sînâ dağı. (bkz. : Tûr-i Sînâ).

sinn

: سن

(a. i. c. : esinne, esnan, esünn) : 1) diş. (bkz. : dendân). 2) yaş, ömrün derecesi. Cezr-üs-sinn : diş kökleri. Hadâset-i sinn (yaş tazeliği) : gençlik. İnficâr-ı sinn : ağızda ilk dişlerin çıkışı. Lebb-üs-sinn : hek. dişin hassas olan kısmı. Tahdîd-i sinn : vaş haddi. Tâc-üs-sinn : hek. dişin, etden dışarı çıkmış kısmı. Unk-üs-sitın : d'şin kökü ile, etten dışarı çıkan kısmı arasındaki yer.

sinn-i buhran

:  

(bkz. : sinn-i ye's)

sinn-i cevânl

:  

onbeş yaşından otuz yaşına kadar geçen ömür.

sinn-i kühûlet

:  

otuz yaş ile elli yaş arasındaki zaman.

sinn-i lâhime

:  

zool. *etobur dişi.

sinn-i nâbî

:  

köpek dişi.

sinn-i sabâvet

:  

doğduğu zamandan erginlik çağına kadar geçen onbeş yıllık zaman.

sinn-i sâmit

:  

gr. *dişsel, diş sessizi, fr. dentaie.

sinn-i şebâb

:  

yedi yaşından onbeş veya yirmi yaşına kadar olan zaman.

sinn-i seyhûhet

:  

elli yaşından sonraki zaman.

sinn-i temyiz

:  

ayırdetme yaşı.

sinn-i tufûliyyet

:  

süt dişlerinin düşmesiyle on-. arın yerine sabit dişlerin çıkmıya başladığı zaman, [insanlarda hayâtın yedinci senesid'r]

sinn-i vukuf

:  

duraklama yaşı.

sinn-i ye's

:  

kadınların âdetten kesildiği yaş. [en çok 45-50 yaş arasında olur]

sinnen

: سنا

(a. zf.) : yaşça, yaş bakımından.

sinnevr

: سنور

(a. i. c. : senânîr) : kedi. (bkz. : gürbe, hirre, kıtt). sfrınevr-i cebeli : dağ kedisi.

sinnî

: سنی

(a. s.) : dişe âit, dişle ilgili.