sîmâ |
: | سيما |
(f. i.) : 1) yüz, çehre, beniz. (bkz. : vech) 2) kimse. Şeçer-i sîmâ : bot. aylan-duz, lât. ailanthus glandulosa. |
Sim’a |
: | سماع |
(a. i.) : çalgı dinleme; çalgılı tören. |
sîm-âb |
: | سيماب |
(f. i.) : cıva. (bkz. : zîbak). |
simâk |
: | سماك |
(a. i.) : 1) bir şeyi yükseltip kaldıracak âlet; vâsıta, sebep. |
simâk-i a'zel |
: |
astr. semânın kuzey yarım küresinde bulunan sünbüle burcunun en parlak yıldızı, fr. l'Epi. [alpha Virgo] |
|
simâk-i ramin |
: |
astr. semânın kuzey yarım küresinde bulunan el-Avvâ burcunun en parlak yıldızı, Arcturus. [alpha Boötes] . 2) (a. i. semek'in c.) : balıklar, (bkz. : esmâk). |
|
simâkân |
: | سماكان |
(a. i. c.) : astr. simâk-ı a'zel ile simâk-i râmih. |
simam |
: | سمام |
(a. i. semm'in c.) : zehirler, ağılar, (bkz. : sümûm). |
siman |
: | سمان |
(a. s. semîn'in c.) : semizler, beşliler, yağlılar. |
simâr |
: | ثمار |
(e. i. semer'in c.) : meyva-lar, yemişler. |
simâr-ı bakliyye |
: |
bot. bakla, fasulya gibi bitkiler. |
|
simâr-ı cerâbiyye |
: |
bot. kuru tohumlu 'bitkiler. |
|
simâr-ı harnûbiyye |
: |
bot. keçiboynuzu ve benzeri gibi çok çekirdekli bitkiler. |
|
simâr-ı hayvâniyye |
: |
bot. tek hücreli ve yuvarlak bir çizgi üzerinde açılan meyvalar. |
|
simâr-ı mücennaha |
: |
bot. ekseriya bir tohumlu ve kanat biçiminde olan meyvalar. |
|
simâr-ı mültesika |
: |
bot. bir kütle içinde birçok kendine kıvrılmış yaprakların birleşmesiyle meydana gelen meyvalar. |
|
simâr-ı nevâiyye |
: |
çok çekirdekli meyvalar. simâr-ı tuffâhiyye : elma cinsinden meyvalar. |
|
simât |
: | سماط |
(a. i.) : 1) sofra, yemek masası, (bkz. : mâide). 2) sofraya gelmiş yemekler. 3) ziyafet. |
simât-ut-taâm |
: |
sofraya dizilmiş yemekler. |
|
simât |
: | سمات |
(a. i.) : nişan, alâmet; damga, iz. |
simât |
: | سماط |
(a. i. sime'nin c.) : damgalar, işaretler, izler. Faıâil-simât : alâmetleri faziletten ibaret olan. |
sîm-ber |
: | سيمبر |
(f. b. s. c. : sîm-berân) : zîletten ibaret olan. |
sîm-berân |
: | سيمبران |
(f. b. s. sîm-ber'in c.) : göğsü gümüş gibi olanlar. |
sime |
: | سمه |
(a. i. c. : simât) : damga, işaret, iz; fels. fr. senime. |
simen |
: | سمن |
semen, semizlik. |
sîm-endûd |
: | سيم اندود |
(f. b. s.) : gümüş kaplı, gümüş yaldızlı. |
simeviyye |
: | سمويه |
(o. i.) : sime'ye mensup, fr. sch6matique. |
simhâk |
: | سمحاق |
(a. i.) : anat. kemikleri örten ince deri veya zar. |
sîmîn |
: | سيمين |
(f. s.) : gümüşten, gümüş gibi, gümüşe benzer. Piyâle-i sîmîn : gümüş kadeh. |
simin-ber |
: | سيمين بر |
(f. b. s.) : gümüş vücutlu, vücudu gümüş gibi olan. |
sîmîn-fevvâre |
: | سيمين فواره |
(f. a. b. s.) : Ay. (bkz. : Kamer, Mâh). |
sîmîn-ten |
: | سيمين تن |
(f. b. s.) : gümüş tenli, gümüş gibi parlak ve beyaz vücoutlu. (bkz. : sîm-ten). |
simiyâ |
: | سيميا |
esi, bâtıl kimya ilmi. |
sîm-kes |
: | سيم كش |
(f. b. i. c. : sîm-keşan) : haddeden gümüş tel çeken sanatkâr. |
sîm-keşân |
: | سيم كشان |
(i. b. i. sîm-keş'in c.) : gümüş tel çekenler, sırma izleyiciler. |
sîm-keş-hine |
: | سيم كش خانه |
(f. b. i.) : sırma tel işlenilen yer. |
simsar |
: | سمسار |
(a. i. c. : semâsire) : simsar, tellal, komisyoncu. |
simsâriyye |
: | سمساريه |
(a. i.) : simsarın, alıcıdan veya satıcıdan aldığı para. |
simsim |
: | سمسم |
(a. i.) : susam, (bkz. : sûsen). |
sîm-ten |
: | سيمتن |
(f. b. s.) : gümüş tenli, (bkz. : sîmîn-ten). |
sîmürg |
: | سيمرغ |
(f. i.) : anka kuşu, masal kuşu. |