sika'

: سقاء

("ka" uzun okunur, a. i.) : kırba, sakaların içine su koydukları köseleden yapılmış kab.

Sika

: ثقه

(a. i. vüsûk'dan. c. : sikat) : 1) güven, emniyet. 2) inanılır, güvenilir kimse.

sikâk

: صكاك

(a. i. sakk'in c.) : şer'î mahkemelerden verilen hüccetler, îlâmlar, beratlar, (bkz. : sukûk).

sikal

: ثقال

("ka" uzun okunur, sakîl'in c.) : 1) ağır şeyler. 2) ağırcanlı kimseler.

sikâliş

: سكالش

(f. i.) : düşünüş, kuruş.

sikan

: سيقان

("ka" uzun okunur, a. i. sak'ın c.) : saklar.

sikat

: ثقات

("ka" uzun okunur, a. i. si.ka'nın c.) : inanılır kimseler.

sikaye

: سقايه

("ka" uzun okunur, a. i.) : 1) su içecek kab. 2) içilecek suyun toplanması için yapılan yer, büğet.

sikayet

: سقايت

("ka" uzun okunur, a. i.) : 1) birine içecek su verme. 2) Kâ'be sakalığı, Mekke'de hacılara zemzem dağıtma işi.

sikek

: سكك

(a. i. sikke'nin c.) : sikkeler.

sikencübin

: سكنجبين

(a. i.) : bal ile sirkenin karıştırılmasından meydana gelen bir şerbet.

Sikender

: سكندر

(f. h. i.) : (bkz. : İsken der).

sikengübîn

: سكنگبين

(f. i.) : (bkz. : siken cübîn).

sikke

: سكه

(a. i. c. : sikek) : 1) para üzerine vurulan damga. 2) madenî para, akçe. 3) düz sokak, düz yol. 4) mevlevt külahı.

sikke-i hâlise

:  

hâlis altın veya gümüş akçe. sikke-i hasene : para.

sike-i şerife

:  

Mevlevi tarîkatı mensuplarının başlarına giydikleri külah. sîkket-ül-hadîd : demiryolu.

sikke-hâne

: سكه خانه

(a. f. b. i.) : para basılan yer.

sikke-ken

: سكه كن

(a. f. b. s.) : madenî paranın kalıbını hakkeden, kazan; para ressamı.

sikke-pûş

: سكه پوش

(a. f. b. i.) : sikke denilen başlığı giyen.

sikke-sûret

: سكه صورت

(a. b. i.) : para gibi kendini parlak gösterme, yüzünü gözünü boyama.

sikke-şinâs

: سكه شناس

(a. f. b. s.) : nümis-mat, meskukât uzmanı.

sikke tekbîri

: سكه تكبيری

(b. i.) : tas. tarikata yeni girenlerin başına sikke giydirilirken yapılan duâ. [Mevlevi tâbirlerindendir]

sikke-zen

: سكه زن

(a. f. b. s.) : mâdeni para basan.

sikkîn

: سكين

(a. i.) : bıçak.