sâz

: ساز

(f. i.) : 1) mür. çalgı. 2) silâh. 3) at takımı. 4) sıra, düzen. 5) kuvvet, kudret. 6) öğrenme. 7) ustalık. 8) hîle. 9) eş, benzer. 10) menfaat.

sâz (-)

: ساز

(f. s.) : "yapan, uyduran, düzen" mânâlarına gelerek *birleşik kelimeler yapar. Çâre-saz : çâre bulan. Hâtır-sâz : hatır, gönül yapı-cı. Nâ-sâz : münasebetsiz, uygunsuz.

sâzec

: ساذج

(a. s. c. : sevâzic) : sâde. (bkz. : basît).

Sazende

: سازنده

(f. i. c. : sâzende-gân) : 1) çalgıcı, (bkz. : mutrib). 2) s. yapıcı, düzenleyici.

sâzende-gân

: سازندگان

(f. b. i. sâzende'nin c.) : 1) çalgıcılar. 2) s. yapıcılar, düzenleyiciler.

sâzi

: سازی

(f. i.) : yapıcılık, düzenleyicilik.

sâz-kâr

: سازكار

(f. b. s.) : 1) uygun, (bkz. : muvafık). 2) müz. i. saz çalan sanatkâr, (bkz. : sazende). 3) müz. Türk müziğinde bir mürekkep makamdır. En az altı asırlıktır. Fakat son asırlarda az kullanılmıştır. Segah, uşşak dörtlüsü ve rast'-dan mürekkeptir. Son makam ile rast (sol) per-sinde durur Güçlüler, birinci derecede -her üç d'zinin de güçlüsü olan- neva (re) ikinci derecede -segâh'ın durağı olan- segah, üçüncü derecede de -uşşak dörtlüsünün durağı olan- dügâh (lâ) dır. Yalnız her üç dizinin müşterek arızası olan "si" koma bemolü ile donanır. Segah için "mi" koma bemolü, "fa" ve "lâ" bakiyye diyezleri, rast için "fa" bakiyye diyezi

sâz-kârî

: سازكاری

(f. b. i.) : uygunluk, (bkz. : muvafakat).

saz-semâisi

: ساز سماعيسی

(f. a. b. i.) : müz. Türk müziğinin mâruf saz eseri "forme"udur. Vaktiyle semaîlere beste semaîsi buna mukabil aksak semaî, yürük semaî gibi semaî usulleriyle yazılan peşreve de "saz semaîsi" denilirdi. Bu forme pek eskidir. En eski bir nümûne olarak Sultan Veled'in 7 asırlık bir saz semaîsi elimizdedir. Saz semaîsi klâsik asrın son eseridir, (bâzan ondan sonra bir oyun havası da çalınabil; fakat bu klâsik fasılda yapılmaz). Vaktiyle saz semaileri' afcsafc semâTs* gibi sengin semaî (veya bir mertebe yürüğü olan yürük semaî) curcuna (aksak semaînin bu mertebe-yürüğü) usulleri ile de ölçülmüşse' de artık yalnız 10/8 aksak sema