sâî

: ساعی

(a. s. sa'y'den. c. : sâûn) : 1) çalışan. 2) hızlı yürüyen. 3) haberci; haber götüren; koğuculuk eden. sâi-bi-l-fesâd : ortalığı birbirine katan fesatçı.

sâib

: سائب

(a. s.) : bir yerle, bir şeyle ilişiği olmıyan.

sâib

: صائب

(a. s. sevâb'dan) : 1) yanlışsız, doğru, yanlışlık yapmıyan. 2) maksada, hedefe uygun. 3) hedefe doğru ulaşan. Sehm-i sâib : hedefe ulaşan ok. 4) i. erkek adı.

sâib

: ثائب

(a. i.) : yağmur getiren bora.

sâib-ül-bahr

:  

denizin med ve cezr'den sonra kıyıyı basıp doldurduğu su.

sâibe

: سائبه

(a. i.) : başı boş bırakılmış hayvan.

sâibî

: صائبی

(a. i. c. : sâibiyyûn) : yıldızlara tapan.

sâibiyyûn

: صائبيون

(a. i. sâibî'nin c.) : yıldızlara tapanlar.

saîd

: سعيد

(a. s.) : 1) mutlu, uğurlu, (bkz : ferhunde, mes'ûd, mübarek). 2) âhiretini hazırlamış [kimse] . 3) i. erkek adı.

sâid

: صاعد

(a. s. suûd'dan) : yukarı çıkan, yükselen, kalkan, kalkıcı.

saîd

: صعيد

(a. s. suûd'dan) : 1) yüksek 2) yukarı çıkan.

sâid

: ساعد

(a. i. c. : sevâid) : kolun dirsekle bilek arasındaki kısmı, (bkz. : mirfak). sâid-i billur : bembeyaz kol. sâid-i sîmîn : gümüş gibi kol.

sâidân

: ساعدان

(a. i. c.) : kol ve bacak, [her ikisi birden]

sâig, sâiga

: سائغ ، سائغه

(a. s.) : kolay yutulan [yiyecek ve içecek]

sâik

: سائق

(a. i. c. : saka) : ask. ardçı.

sâik, sâika

: سائق ، سائقه

(a. s. sevk'den) : 1) sevkeden, götüren. 2) süren, sürü.

sâika

: صاعقه

(a. i. c. : savâik) : yıldırım.

Siper-i saika

:  

yıldırımsavar, paratoner, fr. paratonnerre.

sâika

: سائقه

(a. s.) : sevkeden, sürükliyen, götüren hal; sebep.

sâika-zede

: صاعقه زده

(a. f. b. s.) : yıldırım çarpmış.

sâil

: صائل

(a. s. savlet'den) : saldırcı, saldıran, (bkz. : mütecaviz).

sâil

: سائل

(a. s. suâl'den) : 1) suâl eden, soran. 2) i. dilenci, (bkz. : deryûze-ger, gedâ). 3) (seyelân'dan) akıcı, akan.

sâiliyyet

: سائليت

(o. i.) : akıcılık, akan şeylerin hâli. 2) dilencilik.

sâim

: صائم

(a. s. savm'den. c. : sâimîn, sâimûn, suvvâm) : 1) oruç tutan, oruçlu. 2) i. erkek adı. [müen : "sâime" kadın adıdır]

sâime

: سائمه

(a. i. c. : sevâim) : çayıra başıboş olarak salıverilen hayvan.

sâimîn

: صائمين

(a. s. sâim'in c.) : oruç tutanlar, (bkz. : sâimûn, suvvâm, suvvem).

sâimûn

: صائمون

(a. s. sâim'in c.) : oruç tutanlar, (bkz. : sâimîn, suvvâm, suvvem).

saîr

: سعير

(a. i.) : 1) ateş, alevli ateş. 2) Tamu, Cehennem. Azâb-ı saîr : Cehennem azabı.

sâir

: سائر

(a. s. seyr'den) : 1) seyreden. harekette olan, yürüyen, (bkz. : câil). 2) bir şeyden kalan başka şey. 3) geçen, dolaşan. 4) diğer, başka, gayri.

sâire

: سائره

(a. s.) : 1) "sâir" in müen-nesi. 2) seyr ve hareket eden.

sâir-fi-l-menâm

: سائر المنام

(a. b. s.) : uyurgezer, fr. somnambule.

sâis

: سائس

(a. i. siyâset'den) : (bkz. : sâyis, râyiz).

sâit

: صائت

(a. s. savt'dan) : 1) sesli; ses çıkartan. 2) gr. sesli [harf] , tr. voyelle.

sâiyân

: ساعيان

(a. f. s. sâî'nin c.) : 1) çalışanlar. 2) haberciler, haber götürenler, (bkz : sâûn).