re's |
: | رأس |
(a. i.) : 1) baş, kafa. (bkz : ser). Ale-r-re's : bâşüstüne. Bi-re'sihi : kendi başına. Maskat-i re's : bir kimsenin doğduğu yer, vatan. 2) baş, başkan. re's-i cumhur : cumhurreisi, cumhur başkanı. 3) baş, başlangıç. 4) coğr. burun. 5) uç, tepe. 6) koyun, keçi gibi canlı hayvan. 7) anat. baş. 8. geo. tepe. 9) bot. nebatların ('bitkilerin) kökten en uzak olan noktası. re's-i kâr : iş başı, devleti idare mevki. |
re's-i sene-i efrenciyye |
: |
(efrencî senenin başı) : 1 ocak. [bugünkü Türk takvimine göre de 1 ocak] . re's-i sene-i hicriyye (hicrî senenin başı) : 1 Muharrem. re's-i sene-i mâliyye (mâlî senenin başı) : 1 Mart. re's-i sene-i mîlâdiyye (mîlâdî senenin başı) : 1 veya 14 ocak. |
|
re's-i sene-i rûmiyye |
: |
(rûmî senenin başı; garplı Efrencî takvîmini kabul etmemiş olan Şark Hıris-tiyanları için) 1) ocak. [bugünkü Türk takvîmi-ne göre 14 ocak] . (Türklerde re's-i sene-i rûmiyye " rûmî sene başlangıcı" : 1 mart idi). |
|
re's-ül-hikmeti mahâfet-ullah veya mahabbet-ul-lah |
: |
hikmetin (düşüncenin) başı, Allah korkusudur veya sevgisidir. |
|
res (-) |
: | رس |
(f. s. c. : resân) : "erişen, yetişen, ulaşan" mânâlariyle "birleşik kelimeler yapar : Dest-res : el yetiştirici, elli, isteğine ulaşan. Feryâd-res : feryâde yetişen. Nev-res : yeni yetişme. gibi. |
resâ (-) |
: | رسا |
(f. s.) : yetişen, yetiştiren, erişen. Müjde-resâ : müjde yetiştiren, müjdeci. Nâ-resâ : yetişmez, elvermez. |
resâil |
: | رسائل |
(a. i. risâle'nin c.) : 1) mektuplar. 2) küçük kitaplar. 3) mecmualar, dergiler. |
resâlet |
: | رسالت |
(a. i.) : 1) (bkz : risâlet). 2) deveyi eşkin yürütme. 3). saçj salıverme. |
resân (-) |
: | رسان |
(f. s. res'in c.) : "erişenler, yetişenler, ulaşanlar" mânâlariyle birleşik kelimeler yapar : Şeref-resân : şerefe ulaşanlar. gibi. |
resâne |
: | رسانه |
(f. i.) : 1) hasret, (bkz : iştiyak, tahassür). 2) teessüf, (bkz. : telehhüf). |
resâne-hâr |
: | رسانه خوار |
(f. b. s.) : hasret çekici. |
resânende |
: | رساننده |
(f. s.) : getirici, ulaştırıcı. |
resâset |
: | رثاثت |
(a. i.) : eskilik, köhnelik, yıpranmış olma. |
resâtîk |
: | رساتيق |
(a. i. rustâk'ın c.) : köyler, [farsçadan arapçaya geçmiştir] |
resâye |
: | رثايه |
(a. i.) : ağıtlama. |
resâyi' |
: | رصايع |
(a. i. resîa'nın c.) : kabaralar, kabara gibi bir yere konulan süsler. |
resed |
: | رسد |
(f. i.) : lâyık, (bkz : cedîr, çeşpân, seza, şâyân, şâyeste). |
resen |
: | رسن |
(f. i.) : ip, urgan, halat, (bkz : habl). |
re'sen |
: | رأسا |
(a. zf.) : kendi kendine, kendi başına, kimseye danışmadan. (bkz. : müstakili). re'sen mukabil zaviye : geo. ters açı, fr. angle oppose par le sommet. |
resen-bâz |
: | رسن باز |
(f. b. s.) : "iple oynıyan" : ip canbazı. |
resen-bend |
: | رسن بند |
(f. b. s.) : halat atmış, bağlı. |
resîa |
: | رصيعه |
(a. i. c. : resâyi') : kabara, kabara gibi bir yere konulan süs. |
resîd |
: | رسيد |
(f. fi.) : 1) yetişti, erişti. 2) i. alman bir paranın iadesiyle kaydının silinmesi, hesabın hükümsüzlüğüne dâir edilen işaret [resî-den mastarından] |
resîde |
: | رسيده |
(f. s. c. : resîdegân) : erişmiş, yetişmiş, olgunlaşmış. Nâ-resîde : erişmemiş, pişmemiş, körpe. Nev-resîde : 1) yeni yetişmiş; 2) genç. resîde-i hitâm : hitâma ermiş, bitmiş. |
resîl |
: | رسيل |
(a. i. c. : rüsül, rüselâ) : elçi. (bkz. : resul). |
resîs, resîse |
: | رسيس ، رسيسه |
(a. i.) : hek. hastalık başlangıcı. |
resîs, resîse |
: | رثيث ، رثيثه |
(a. s.) : eskimiş, yıpranmış, eski, köhne. |
resivv |
: | رسی |
(e. s.) : 1) hayırda veya serde ısrar eden, direnen. 2) çatıyı ayakta tutan direk. |
resm |
: | رسم |
(a. i.) : 1) yazma, çizme; desen, pentür. 2) eser iz, nişan, alâmet. 3) suret. 4) tertip, plân, taslak. 5) resim, fotoğraf resmi. 6) tarz, üslûp. 7) âdet, usul; tavır, davranış. 8) alay, tören, (bkz : merasim). resm-i geçit : geçit resmi. resmi güşâd, iftitâh : açılış töreni. resm-i kadîm : eski usul. |
resm-i selam |
: |
selâm resmî, askerî protokola göre yapılan tören. 9) s. resmî Min-gayr-i resm : resmî olarak, *özel olarak. 10) vergi. resm-i gümrük : gümrük vergisi. |
|
resmen |
: | رسما |
(a. zf.) : 1) resmî olarak, devlet adına, devlet tarafından. 2) âdet yerini bulsun diye; nezâket îcâbı olarak, görünüşte. 3) bile bile, isteye isteye. 4) kat'î olarak, anlaşıldığına göre. |
resmî, resmiyye |
: | رسمي ، رسميه |
(a. s. c. : resmiyyât) : 1) devlet tarafından veya devlet adına olan 2) alayla, merasimle olan. 3) resme, yazıya, çizgiye âit. 4) çok ciddî, çok sert, 5) teklifli. Gayr-i resmî : resmî olmıyan. Nîm-resmî : yarı resmî, bir dereceye kadar resmiyeti olan. Sûret-i resmiyyede : resmî olarak. Hâ-i resmiyye : kelimenin sonunda olup fetha (üstün) yi sağlamlaştıran he [bende kelimesindeki he gibi] |
resmiyyât |
: | رسميات |
(a. i. c.) : resmî olan, husûsî olmıyan işler. |
resmiyyet |
: | رسميت |
(a. i.) : resmîlik. |
ress |
: | رس |
(a. i.) : 1) içi taşla örülmüş kuyu. 2) Semûd kavminin peygamberleri Hanzale bin Safvan'ı içine attıkları kuyu. Benî ress, Es-hâb-ür-ress : Semûd kavmi. |
ressam |
: | رسام |
(a. i. resm'den) : resim yapan, resim çizen san'atkâr; artist; desinatör; illüstratör. |
reste |
: | رسته |
(f. s. c. : restegân) : kurtulmuş. |
restegân |
: | رستگان |
(f. s. reste'nin c.) : kurtulmuş olanlar. |
rest-gâr |
: | رستگار |
(f. b. s.) : kurtulucu, kurtulan. |
rest-gârî |
: | رستگاری |
(f. fc. i.) : kurtulma, (bkz. : halâs, necat). |
resul |
: | رسول |
(a. i. c. : rüsül, rüselâ, ersül) : 1) elçi. 2) peygamber, yalavaç. (bkz : mür-sel, resîl, nebî). |
Resûl-i Ekrem |
: |
Hz. Muhammed (Aleyhisselâm). |
|
Resûl-ullah |
: |
Hz. Muhammed (Aleyhisselâm). 3) huk. tasarrufta tıakkı olmaksızın birinin sözünü olduğu gibi bir başkasına bildiren kimse. |
|
re's-ül-mâl |
: | رأس المال |
(a. b. i.) : ana para. fr. capital. (bkz. : sermâye). |
resy |
: | رثی |
(a. i.) : ağıt ağlama. |
resye |
: | رثيه |
(a. i.) : hek. romatizma. resye-i adaliyye : hek. adale romatizması. resye-i mafsaliyye : hek. mafsal romatizması. cesye-i cenbiyye : hek. satlıcan, zatülcenb. |
reşâd |
: | رشاد |
(a. i.) : 1) manevî doğru yolu bulup o yola girme, hak yolunda yürüme. 2) Sultan Reşad adına'basılan altın. 3) erkek adı. |
reşâdetlü |
: | رشادتلو |
(a. s.) : şeyhler, [tahsî-sen çelebiler] hakkında kullanılan resmî lâkab. |
reşâkat |
: | رشاقت |
(a. i.) : 1) bel inceliği. 2) davranma ve kımıldanıştaki hoşluk ve incelik. |
reşâş, reşâşe |
: | رشاش ، رشاشه |
(a. i.) : çisenti, serpinti, toz gibi ince yağmur. |
reşâşe-pâş |
: | رشاشه پاش |
(a. f. b. s.) : serpinti saçıcı. |
reşehât |
: | رشحات |
(a. i. reşha'nın c.) : sızıntılar, damlalar. reşehât-ı kalem (kalem damlaları sızıntıları : kalemden dökülen fikir mahsulü. |
reşehâtü ayn-il-hayât |
: |
İran'ın büyük mutasavvıf şâirlerinden Molla Hüseyin Kâşifî'nin evliya menâ-kıbine âit eserinin adı. |
|
resen |
: | رشن |
() : Yeniçeri mevâcibinin üçüncü üç aylığı. |
reşf |
: | رشف |
(a. i.) : suyu emerek içme, suyun, emilerek içilmesi. |
reşh |
: | رشح |
(a. i.) : sızma, sızıntı, terleme, (bkz. : tereşşüh). |
reşha |
: | رشحه |
(a. i. c. : reşehât) : hek. sızıntı, damla, fr. transsudat. |
reşha-pâş |
: | رشحه پاش |
(a. f. b. s.) : damla saçan, saçıcı. |
reşha-rîz |
: | رشحه ريز |
(a. f. b. s.) : damla döken, dökücü. |
reşha-yâb |
: | رشحه ياب |
(a. f. b. s.) : sızıntı bulmuş. |
reşîd |
: | رشيد |
(a. s. rüşd'den) : doğru yol tutan. 2) iyi hareket eden, akıllı. 3) ergin, (bkz. : âkil, baliğ). 4) i. erkek adı. [mürşid "doğru yolu gösteren" mânâsına Allah sıfatlanndandır] . (müen. : "reşîde" kadın adıdır). |
reşîdiyye |
: | رشيديه |
(a. s.) : 1) reşid olanla ilgili. 2) i. nişasta ve şekerle yapılan bir çeşit tatlı. |
reşîh |
: | رشيح |
(a. i.) : ter. (bkz. : arak). |
reşîk |
: | رشيق |
(a. s.) : boyu uzun ve biçimli olan [adam] , (bkz. : bülend-kadd, serv-endâm). |
reşk |
: | رشك |
(f. i.) : 1) kıskanma, hased günü. 2) s. kıskanılmış. reşk-i âlem : herkesi kıskandıracak kadar üstün durumda olan. |
reşk-âver |
: | رشك آور |
(f. b. s.) : hasede düşüren, kıskanmayı uyandıran. |
reşk-endâz |
: | رشك انداز |
(f. b. s.) : pıpta ettirici, imrendirici. |
rek-engîz |
: | رشك انگيز |
(f. b. s.) : (bkz : reşk-âver). |
reşkîn |
: | رشكين |
(f. s.) : hasetçi, kıskanç, (bkz. : hâsid, hasûd). |
reşk-sâz |
: | رشك ساز |
(f. b. s.) : gıpta saçan, gıpta ettiren. |
reşş |
: | رش |
(a. i.) : 1) serpme, püskürtme. 2) serpinti yağmur, çisenti. |