reh |
: | ره |
(f. i.) : yol. (bkz. : sebil1, sırat, tarîk). ["râh"ın hafifletilmişii- reh-i aşk : aşk yolu. reh-i beka : bâkîlik yolu. reh-i cennet : cennet yolu. reh-i mihr-i tal'at : güzellik güneşinin yoju. reh-i seng-sâr : taşlık yol. |
rehâ' |
: | رخاء |
(a. i.) : 1) bolluk, genişlik. 2) varlık içinde bulunma. 3) gevşeklik, sölpüklük. |
rehâ |
: | رها |
(f. i.) : 1) kurtulma, kurtuluş, (bkz. : halâs). 2) erkek adı. |
rehâbîn, rehâbine |
: | رهابين ،رهابنه |
(a. i. ruhbân'ın c.) : rahipler, papazlar. |
rehâ [bulmak] |
: | رها [بولمق] |
(f. t. m.) : kurtulma [k] |
rehâ-feşân |
: | رها فشان |
(f. b. s.) : kurtarıcı. |
rehâin |
: | رهائن |
(a. i. rehîne'nin c.) : rehineler, bir şeye garanti olarak elde tutulanlar. |
rehak |
: | رهق |
(a. i.) : suç, günah. |
rehâ-kâr |
: | رهاكار |
(f. b. s. c. rehâ-karân) : kurtarıcı. |
rehâ-kârân |
: | رهاكاران |
(f. b. s. rehâ-kâr'ın c.) : kurtarıcılar, (bkz. : halâs-kârân). |
rehâmet |
: | رخامت |
(a. i.) : sesin, sözün ince, yavaş ve tatlı olması. |
rehâset |
: | رخاصت |
(a. i.) : 1) tazelik, yumuşaklık. 2) ucuzluk. |
reh-âverde |
: | ره آورده |
(f. b. s.) : yolcunun getirdiği hediye, (bkz : tuhfe). |
rehavet |
: | رخاوت |
(a. i.) : 1) gevşeklik, sölpüklük. 2) tenbellik, dikkatsizlik, ihmalkârlık. |
rehâvî |
: | رهاوی |
(f. i.) : müz. Türk müziğinde bir mürekkep makam olup en eski terkiplerdendir. Makam, beyatî ve rast dizHerinden mürekkeptir. Dizisi inici-çıkıcı olarak seyreder. Rast ile rast (sol) perdesinde kalır. Güçlüler birinci derecede her iki makamın da güçlüsü bulunan neva (re) ikinci derecede de beyâtî'nin durağı olan dügâh (lâ) dır. Rast'ın (si) koma bemolü ile (fa) bakiyye diyezi arızalarını alarak donanır. Beyâtî için fa bekar yapılır, [kelimenin aslı : "ruhâvî" dir] |
rehâvî-gerdâniyye |
: | رهای گردانيه |
(f. b. i.) : müz. Türk müziğinin zamanımıza numunesi kalmamış en az altı asırlık bir mürekkep makamıdır, [aslı : "ruhâvî-gerdâniyye" dir] |
rehâvî-geveşt |
: | رهاوی گوشت |
(f. b. i.) : müz. Türk müziğinin en az altı asırlık, zamanımıza nü-mûnesi kalmamış bir mürekkep makamıdır, [aslı : "ruhâvî-geveşt" dir] |
rehâvî-mâye |
: | رهاوی مايه |
(f. b. i.) : müz. Türk müziğinin en az altı asırlık bir mürekkep makamı olup zamanımıza kalmış numunesi yoktur, [aslı : "rühâvî-maye" dir] |
rehâvî-nevrûz |
: | رهاوی نوروز |
(f. b. i.) : müz. Türk müziğinin en az altı asırlık bir. mürekkep makamı olup zamanımıza kalmış numunesi yoktur, [aslı : rühâvî-nevrûz" dur] |
rehâvî-selmek |
: | رهاوی سلمك |
(f. b. i.) : müz. Türk müziğinin en az altı asırlık bir mürekkep makamı olup zamanımıza "kalmış numunesi yoktur, [aslı : "rühâvî-mâye" dir] |
rehâvî-şehnâz |
: | رهاوی شهناز |
(f. b. i.) : müz. Türk müziğinin en az altı asırlık bir mürekkep makamı olup zamanımıza kalmış numunesi yoktur, [aslı : "rühâvî-şehnâz" dır] |
rehâ-yâb |
: | رهاياب |
(f. b. s.) : kurtulan, kurtulucu; yolcu olan. |
rehâ-yâfle |
: | رهايافته |
(f. b. s.) : kurtulmuş. |
rehâyî |
: | رهايی |
(f. i.) : kurtulma, (bkz : necat, halâs). |
rehb |
: | رهب |
(a. i.) : (bkz. : reheb). |
rehbâniyyet |
: | رهبانيت |
(a. i.) : rahiplik, keşişlik, (bkz. : ruhbâniyyet). |
reh-ber |
: | رهبر |
(f. b. s. ve i.) : yol gösterici, kılavuz, (bkz. : delîl). |
reh-berî |
: | رهبری |
(a. i.) : kılavuzluk, (bkz. : hidâyet, hüdâ). |
rehbet |
: | رهبت |
(a. i. c. : rehbât) : korku, çekingenlik, yılgınlık. |
reheb |
: | رهب |
(a. i.) : korku, (bkz. : havf, hirâs, ters). |
rehebân |
: | رهبان |
(a. i. râhib'in o.) : (bkz-ruhban). |
rehbeten |
: | رهبة |
(a. zf.) : korka korka, çekingenlikle. |
rehc |
: | رهج |
(a. i.) : 1) toz. (bkz : gubâr). 2) s. fitne. |
rehd |
: | رهد |
(a. i.) : bastırarak ezme. |
rehebât |
: | رهبات |
(a. i. rehbet'in c.) : korkular, çekingenlikler, yılgınlıklar. |
rehf |
: | رهف |
(a. i.) : bilemek, keskinletmek. |
reh-güzâr |
: | رهگذار |
(f. b. i.) : geçit, geçecek yol. reh-güzâr-ı kalb : kalb geçidi; gönül yolu. |
reh-güzer |
: | رهگذر |
(f. b. i.) : (bkz : reh-güzâr). |
rehîde |
: | رهيده |
(f. s.) : dert ve sıkıntıdan kaçmış olan. |
rehîn, rehine |
: | رهين ، رهينه |
(a. s. rehâin) : rehin edilmiş; bir şeye garanti olarak tutulmuş. |
rehk |
: | رهق |
(a. i.) : 1) yürüme. 2) arkadan yetişip yaklaşma. 3) kötü şeylere düşkünlük. 4) şaşa kalma. |
rehket |
: | رهكت |
(a. i.) : zayıflık, güçsüzlük, kuvvetsizlik. |
rehl |
: | رهل |
(a. i.) : hek. 1) doğumdan önce gelen sarı bir su. 2) doğumda, çocuğun içinde yüzdüğü mayi, amniyus mayii. Gışâ-i rehi : amniyus zarı, doğumda çocuk ile içinde yüzdüğü mâyiin iç mahfazası. |
rehle |
: | رهله |
(a. i.) : (bkz. : rehlet). |
rehlet |
: | رهلت |
(a. i.) : şişme, şişkinlik. |
rehmet |
: | رهمت |
(a. i.) : rahmet, yağmur. |
rehn |
: | رهن |
(a. i. c. : rihân, rühûn, rühn, rühün) : tutu, ödünç alınan eşya, para karşılığında gösterilen şey, ipotek. rehn-i müsteâr : fık. birinin malını ödünç alıp kendisinin izniyle rehin etme. |
reh-neverd |
: | رهنورد |
(f. b. i.) : "yol tutan, yola çıkan" : yolcu, (bkz. : ibn-üs-sebîl, reh-rev). |
reh-nümâ |
: | رهنما |
(f. b. s.) : yol gösteren, -kılavuz, (bkz. : delil, râh-ber, râh-nümâ). |
reh-nümûn |
: | رهنمن |
(f. b. s.) : (bkz. : reh-nümâ). |
reh-nümûni |
: | رهنمونی |
(f. fc. i.) : kılavuzluk, (bkz. : hidâyet, hüdâ). |
reh-peymâ |
: | رهپيما |
(f. b. s.) : yol ölçen. |
reh-peymâyî |
: | رهپيمايی |
(f. b. i.) : yolculuk. |
reh-rev |
: | رهرو |
(f. s.) : yola giden, yolcu, (bkz. : ibn-üs-sebîl, râh-rev, reh-neverd, reh-revân). |
reh-revân |
: | رهروان |
(f. b. s.) : yolcu, yola giden. (bkz. : reh-rev). |
reh-revî |
: | رهروی |
(f. b. i.) : yolculuk. |
rehs |
: | رهس |
(a. i.) : bir şeyi ayakla çiğni-yerek ezme. |
reht |
: | رهط |
(a. i. c. : erhât) : 1) cemaat, kalabalık. 2) kabile. |
reh-vâr |
: | رهوار |
(f. b. i.) : (bkz. : râh-vâr). |
reh-yâb |
: | رهياب |
(f. b. s.) : yolunu bulabilen; girebilen. |
reh-zen |
: | رهزن |
(f. t. i.) : yol kesen, (bkz : kutta-i tarîk, râhzert). |
reh-zenîb |
: | رهزنی |
(f. b. i.) : haydutluk, hırsızlık. |