ref

: رفع

(a. i.) : 1) kalkındırma, yüceltme. 2) yukarı kaldırma. 3) lağvetme, kaldırma, hükümsüz bırakma. 4) arapça bir kelimenin sonunu ötreli okuma. ref-i cidal, i niza' : çekişmiye, kavgaya son verme. ref'-i zevâid : hek. yaranın çürük etlerini yoketme.

refâgat

: رفاغت

(a. i.) : bolluk içinde geçinme.

refâgıyet

: رفاغيت

(a. i.) : (bkz. : refâgat).

refah, refâhet, refâhiyet

: رفاه ، رفاهت ، رفاهيت

(a. i.) : bolluk, rahatlık, bollukta geçiniş.

refâid

: رفائد

(a. i. rifâde'nin. c.) : hek. kompresler, yara üzerine konulan bez baskılar.

refakat

: رفاقت

(a. i.) : 1) refiklik, arkadaşlık, yoldaşlık. Hasb-er-refâka : arkadaştık, yoldaşlık hasebyile. (bkz. : hem-râhî). 2) müı. eşlik.

refârif

: رفارف

(a. i. refref'in c.) : (bkz : refref).

re'fet

: رأفت

(a. i.) : 1) merhamet etme [k] , acıma [k] , esirgeme [ki. re'fet-lü : serdarlara, kumandanlara mahsus resmî unvan. 2) erkek adı.

re'fet-meâb

: رأفتمآب

(a. f. b. s.) : ziyâde merhametli.

re'fet-meâbî

: رافتمآبی

(a. f. b. i.) : ziyadesiyle merhametlilik.

reff

: رف

(a. i.) : raf.

refhân

: رفهان

(a. i. refâh'dan) : varlık içinde yaşıyan. (bkz. : mütemevvil).

refî'

: رفيع

(a. s. rif'at'den) : 1) yüksek, yüce. (bkz. : âlî, bülen'd). refî'-üd-derecât : derecesi; îtibârı yüksek olan. (bkz. : âlî-şân, bülend). refî'-ül-kadr : sânı, değeri yüce olan. (okz : âlî-kadr). 2) i. erkek adı. [müen. : "refîa"]

refîg

: رفيغ

(a. s.) : rahat ve bolluk içinde geçinen adam.

refîh

: رفيه

(a. s.) : refah ve rahat ile yaşıyan. (bkz : râfih).

refik

: رفق

(a. rıfk'dan. c. : rüfeka) : 1) arkadaş, yoldaş. refîk-i a'lâ : Cenâb-ı Hak. refîk-ı râh : yol arkadaşı. 2) ortak. (bkz. : şerik). 3) yardak, yamak. (bkz. : muavin). 4) koca. (bkz. : zevç). 5) s. uslu, izanlı. 6) i. erkek adı.

refika

: رفيقه

(a. i.) : 1) kadın eş. (bkz : halîle, zevce). 2) kadın arkadaş. 3) kadın adı.

ref'iyyet

: رفعيت

(o. i.) : (bkz : ref). ref'iyyet hakkı : huk. bir gayrimenkulun mâliki veya zilyedi bulunan kimsenin bu vaziyeti bir başkası tarafından herhangi bir sebeple ihlâl edildiği takdirde eski hâle iadesi için mâlikin idarî yolla tecâvüzün ref'ini istemesi hakkı. (2311 No. lu kanun ve 25 Kânunuevvel 1933 tarihli Nz.]

refîz

: رفيض

(a. s. rafz'dan) : bırakılmış, atılmış, (bkz. : metruk).

refref

: رفرف

(a. i. c. : refârif) : 1) ince, yumuşak kumaş. 2) kenar saçağı. 3) döşek; döşeme, minder, yastık. 4) kuşu çok olan çimenlik. 5) dalları salkım salkım olan ağaç.

refrefe

: رفرفه

(a. i.) : kuşun, kanatlarını oynatması, açıp yayması.

refs

: رفث

(a. i.) : 1) edep dışı söz söyleme. 2) kadınlara söz atma. [refs : Kur'ân'da zevcî münâsebetten kinaye olarak geçer]

refş

: رفش

(a. i.) : air. 1) çapa; küçük kazma. 2) bir nevi nehir kaplumbağası [Fırat ve Dicle'de bulunur] . 3) büyük kulaklık, kulağı büyük olma.

reft

: رفت

(a. i.) : bir şeyi ufaklama, kırıntı hâline getirme, (bkz. : fett).

reft

: رفت

(f. i.) : 1) gitme, gidiş. Anied ü reft : gelip gitme. 2) tar. Yeniçeri ocağiyle sonraları askerlik dâirelerinde efrat için tutulan künye defterlerinde "ayrıldı" yerinde kullanılan bir kelime, ["reft" veya "reftî" şeklinde kullanılırdı.]

reftâr

: رفتار

(f. i.) : gidiş, yürüyüş, hareket; salınarak edalı yürüyüş.

refte

: رفته

(f. s.) : gitmiş, geçmiş Nâ-refte : gitmemiş, gidilmemiş.

refte refte

: رفته رفته

(f. zf.) : gitgide, gide gide, azar azar.

reftiyye

: رفتيه

(a. i.) : [eskiden] memleketten çıkarılan eşyadan alınan vergi.

refûşe

: رفوشه

(f. i.) : 1) şaka, lâtîfe. 2) günah, suç.