râs |
: | راس |
(f. i.) : (bkz. : râh, reh, sırat, tarîk). |
rasad |
: | رصد |
(a. i.) : 1) gözetme, bekleme, pusu tutma. 2) astr. jeod. gözleme, ölçme (rasad âleti ile). |
rasad-gâh |
: | رصدگاه |
(a. f. b. i.) : 1) gözetme, bekleme yeri. 2) astr. 'gözlemevi. |
rasad-hâne |
: | رصد خانه |
(a. f. b. i.) : astr. 'gözlemevi. |
rasadî, rasadiyye |
: | رصدی ، رصديه |
(a. s.) : rasada mensup, rasatla ilgili. |
rasaf |
: | رصف |
(a. i.) : 1) kaldırım. 2) kaldırım, döşeme. |
rasafe |
: | رصفه |
(a. i. c. : rasafât) : (bkz : rasaf). |
rasâfet |
: | رصافت |
(a. i.) : sağlamlık dayanıklılık, (bkz. : rasânet). |
rasafi |
: | رصفی |
(a. s.) : hek. kaldırım taşı gibi dizilmiş olan uzvî hücrelerin nesiç (doku) hâli. |
rasânet |
: | رصانت |
(a. i.) : sağlamlık, dayanıklılık, (bkz. : metanet, rasâfet). |
rasâs |
: | رصاص |
(a. i.) : 1) kurşun. 2) kalay. rasâs-ı ebyaz : beyaz kalay. rasâs-ı esved : kurşunlu kalay. rasâs-ı tnüzâb : eritilmiş kalay. |
rasâsî |
: | رصاصی |
(a. s.) : 1) kurşun renginde olan. 2) i. kalaycı, (bkz. : rassâs). |
rasf |
: | رصف |
(a. i.) : kaldırım döşeme, döşenme, kaldırımlanma. |
râsıd |
: | رادصد |
(a. s. rasad'dan. c. : râsıdan) : gözeten, dikkatle bakan, gözliyen. 2) astr. gözleyici. |
râsıdân |
: | راصدان |
(a. s. râsıd'ın c.) : 1) gözetenler, dikkatle bakanlar, gözliyenler. 2) astr*gözleyiciler. |
râsî |
: | راسی |
(a. s.) : 1) kımıldamıyan, oynamıyan, sabit. 2) lenger atmış olan, demir üzerinde bulunan gemi. |
rasîa |
: | رصيعه |
(a. i. c. : rasâi') : 1) kabara. 2) kabara gibi yer yer konulan süs. |
râsib, râsibe |
: | راسب ، راسبه |
(a. s.) : dibe çöken, tortulaşan. Ecsâm-ı râsibe : dibe çöken, tortulaşan cismiler. |
rasîf |
: | رصيف |
(a. s.) : 1) sağlam, dayanıklı. (bkz. : rasîn). 2) i. denizin yüzüne çıkmış kayalar. '3) i. taş temel, rıhtım. |
rasîfe |
: | رصيفه |
(a. i.) : rıhtım, su içinde yapılan sed. |
râsih |
: | راسخ |
(a. s. rüsûh'dan. c. : râsihîn, râsihûn) : 1) sağlam, temeli kuvvetli. 2) bilgisi (din bilgisi) çok geniş olan. 3) i. erkek adı. |
râsihîn |
: | راسخين |
(a. s. râsih'in c.) : 1) sajjlam, temeli kuvvetli olanlar. 2) bilgisi (din bilgisi) çok geniş olanlar. |
râsihûn |
: | راسخون |
(a. s. râsih'in c.) : (bkz : râsihîn). |
râsim |
: | راسم |
(a. s. resm'den) : 1) resim yapan, çizgi çizen. 2) i. erkek adı. |
râsime |
: | راسمه |
(a. i.) : 1) âdet, eskiden kalma âdet. 2) [Tanzimat'tan önce] merasim, tören, (bkz. : ihtifal). |
rasîn |
: | رصين |
(a. s. rasânet'den) : sağlam, dayanıklı, (bkz. : rasîf1. |
râsiye |
: | راسيه |
(a. i. c. : revâsî) : büyük dağ. |
rassa' |
: | رصع |
(a. i.) : benekli ve noktalı yapma, fr. margueter. |
rassâd |
: | رصاد |
(a. s. rasad'dan) : rasatta bulunan, (bkz : râsıd). |
rassâs |
: | رصاس |
(a. i.) : kalaycı, (bkz : -asâsî2. |
rast |
: | راست |
(f. s.) : 1) doğru, (bkz : müstakîm). Reh-i rast : doğru yol. 2) sağ. Çep ü rast : sağ ve sol. 3) c. râstân : haklı, doğru, gerçek. 4) uygunluk, (bkz : muvaffakiyyet. 5) i. müz. Türk müziğinin en eski makamlanndandır. 4 numaralı basit makam olan rast, rast beşlisi ile rast dörtlüsünden müteşekkildir. Durağı rast (sol) ve güçlüsü -beşli ile dörtlünün birleşmiş olduğu beşinci derece- neva (re) dir. Makam çıkıcıdır. Mülayim olup dizisinde niseb-i şerîfe'den 8 tane vardır. Donanımına si koma bemolü ile fa bakiyye diyezi konulur. Orta sekizi isindeki ses!leri pestten tîze doğru olmak üzere şöyledir : rast, dügâh, segah, çargâh, neva, |
rast-ı cedîd |
: |
müz. tahmînen III. Selim tarafından terkîbedilmiş ve az kullanılmış bir mürekkep makam. Yegâh'ta hicaz ile rast'dan ibarettir. Rast ile rast (sol) perdesinde kalır ve onun gibi si koma bemolü ve fa bakiyye diyezi ile donanır. Ye-gâh'da hicazın işaretleri nota içinde gösterilir (mi bakiyye bemolü; diğer iki, arıza müşterektir). Güçlüler birinci derecede neva (re) (ilk makamın durağı ve rast'ın güçlüsü) ikinci derecede evic'dir (rast aynı zamanda ilk makamın güçlüsüdür). Bu şekilde, yalnız mi perdesini değiştirerek geçki yapılmış demek oluyor ve geçki, makamı rast'dan ayırıyor. |
|
râstân |
: | راستان |
(f. s. Râst 3 ün c.) : doğru olanlar, haklılar. |
râst-bîn |
: | راست بين |
(f. b. s.) : her şeyin doğrusunu gören. |
râst-gerdâniyye |
: | راست گردانيه |
(f. b. i.) : müz. Türk müziğinin en az altı asırlık bir mürekkep makamı olup zamanımıza kalmış numunesi yoktur. |
râst-geveşt |
: | راست گوشت |
(a. k. i.) : müz. Türk müziğinin en az altı asırlık bir mürekkep makamı olup numunesi kalmamıştır. |
râst-gû |
: | راستگو |
(f. b. s. c. : râst-gûyân) : doğru söyliyen. (bkz. : sâdık-ül-kavl, sâdık-ül-ke-lâm). |
râst-gûyân |
: | راستگويان |
(f. b. s. râst-gû'nun c.) : doğru söyliyenler. |
râst-gûyi |
: | راست گويی |
(f. b. i.) : doğru sözlülük. |
râstî |
: | راستی |
(f. i.) : doğruluk, gerçeklik, (bkz. : istikamet). |
râst-kâr |
: | راستكار |
(f. b. s.) : doğru adam. |
râst-kürdî |
: | راست كردی |
(f. a. b. i.) : müz. kemânî Serkis efendinin terkîbettiği bir mürekkep makamdır (aşağı yukarı yarım asırlık). Rast'a kürdi dörtlüsü ilâvesinden ibarettir. Bu dörtlü ile dü-gâh (lâ) perdesinde kalır. Güçlü birinci derecede rast'ın durağı olan rast (sol) ikinci derecede de güçlüsü olan neva (re) dir. Donanımına rast'ın (si) koma bemolü ile (fa) bakiyye diyezi konulur; kürdî dörtlüsü için (si) bekarı müteakip (si) küçük mücenneb bemolü kullanılır. [Kemânî Serkis'in peşrevi makama numunedir] |
rast-mâhûr |
: | راست ماهور |
(f. b. i.) : müz. rast ile mâhûr'dan mürekkeptir. Mahûr ile rast (sol) da kal±r. Güçlüsü -iki makamın da güçlüsü olan-nevâ (re) dir (rast, aynı zamanda rast'ın durağıdır). Donanımına mâhûr'un küçük mücenneb diyezi (fa için) konulur, rast için nota içinde (si) koma bemolü ile, (fa) bekar ve (fa) bakiyye diyezi kullanılır. |
râst-mâye |
: | راست مايه |
(f. b. i.) : müz. Türk müziğinde bir mürekkep makamdır. En az beş altı asırlık olmalıdır. Rast-mâye, uşşak, segah (yânî mâye) ile rast'dan ibarettir. Rast ile rast (sol) perdesinde kalır. Donanımına rast gibi (si) koma bemolü ile (fa) bakiyye diyezi konulur; mâ-yenin işaretleri nota içinde kullanılır. |
râst-nevrûz |
: | راست نوروز |
(f. b. i.) : müz. Türk müziğinin en az altı asırlık bir mürekkep makamı olup, numunesi yoktur. |
râst-selmek |
: | راست سلمك |
(f. b. i.) : müz. Türk müziğinin en az altı asırlık bir mürekkep makamıdır. |
râst-şehnâz |
: | راست شهناز |
(f. b. i.) : müz. Türk müziğinin en az altı asırlık bir mürekkep makamı olup zamanımıza kalmış numunesi yoktur. |
râsuht |
: | راسخت |
(f. i.) : rastık, (bkz : hi-dâb, hizâb). |
râsûht |
: | راسوخت |
(f. i.) : (bkz. : râsuht). |