râh |
: | راه |
(f. i.) : 1) yol. (bkz. : sırat, tarik). 2) tutulan yol, meslek, usul. râh-ı aşk : aşk yolu. râh-ı vatan : vatan yolu. râh-ı hakk : hak yolu, Allah yolu. râh-ı rast, 1 savâb : doğru yol. |
râh |
: | راخ |
(f. i.) : 1) kaygı, keder. 2) zan, sanma. |
râh |
: | راح |
(a. i.) : şarap, (bkz. : bade, hamr, mey, sahbâ). |
rahâ |
: | رحی |
(a. i.) : değirmen, (bkz. : âsyâb). Feres-ür-rahâ : değirmen beygiri. |
rahal |
: | رحل |
(a. i. c. : rihâl) : semer; palarr. |
rahamût |
: | رحموت |
(a. i.) : büyük merhamet. |
rahat |
: | راحت |
(a. i.) : 1) üzüntüsüz, tasasız, kedersiz bir halde bulunma. 2) gönlü rahat. (bkz. : müsterih). râhat-ı dil : gönül rahatı. râhat-ı lokum : lâtilokum. |
râhat-efzâ |
: | راحت افزا |
(a. f. b. s.) : 1) rahat artıran. 2) i. müz. Türk müziğinin bir mürekkep makamı olup, Hicaz-aşîran da denilen bu makamı pek kuvvetli bir tahmîn ile İsmet Ağa terktbet-miştir; aşağı yukarı bir asırlıktır. Makam hümâyun veya hicaz yahut en çok uzzâl makamı ile aşî-ran'da Uşşak'dan mürekkeptir, inici olarak ikinci makam ile aşıran (mi) perdesinde kalır. Güçlüleri birinci derecede dügâh (lâ) ki birinci makamın durağı ve ikincisinin de güçlüsüdür; ikinci derecede neva (re) dir. Donanımına uzzâl veya hicaz'ın si bakiyye-bemolü ile fa ve do bakiyye diyezleri (hümâyun'da fa bakar) konulur. Aşîran'da uşşak için "si" ve "do" bekar yapı |
râhat-nişîn |
: | راحت نشين |
(a. f. b. s.) : rahat oturan, rahat eden. |
râhat-ül ervah |
: | راحة الارواح |
(a. b. i.) : 1) ruhların rahatı. 2) müı. Türk müziğindeki mürekkep makamlardan biridir. En eski terkiplerden olmakla beraber son asırlarda az kullanılmıştır; hicaz veya hümâyun yahut daha çok uzzâl makamı ile Irak'dan veya Irak dizisinin bir parçasından (meselâ pest dörtlüsünden) mürekkeptir. İnici olarak Irak makamiyle Irak perdesinde kalır. Güçlüleri birinci derecede dügâh (lâ) (hicaz'ın durağı ve Irak'ın güçlüsü) ikinci derecede de nevâ'dır. Do-nmımına hicaz ve uzzâl'in "si" bakiyye bemolü ile "fa" ve "do" bakiyye diyezleri (Hümâyun'da fa be-kar'dır) konulur. Irak için "si" bekar ve koma bemolü ile de bekar kullanılır. 3) XV |
râh-ber |
: | راهبر |
(f. b. s. ve i.) : (bkz. : delil, rehber). |
râh-dân |
: | راهدان |
(f. b. s.) : yol bilen. |
râh-dâr |
: | راهدار |
(f. b. s.) : dar geçitlerde oturan gümrükçü, kolcu. |
râhe |
: | راحه |
(a. i.) : el ayası, avuç içi. (bkz. : keff). râhet-ül-kadem : anat. ayak ayası. râhet-ül yed : anat. el ayası. |
râhî |
: | راحی |
(a. s.) : 1) rahat yürüyüşlü [binek] . 2) rahat, sakin. |
râhî |
: | راهی |
(f. s. râh'dan) : yola âit, yolla ilgili. |
rahîb |
: | رحيب |
(a. s.) : geniş, bol. (bkz. : vâsi'). rahîb-ür-râhe : eli geniş, cömert, (bkz. : sahî). |
râhib |
: | راهب |
(a. i. c. : râhibân, rehebân, ruhban) : evlenmez papaz. |
râhibân |
: | راهبان |
(a. i. râhib'in c.) : evlenmiyen papazlar, (bkz. : rehebân, ruhban). |
rahibe |
: | راهبه |
(a. i.) : Manastırda yaşıyan kadın rahip. |
rahîk |
: | رحيق |
(a. i.) : [kızıl renkli] duru ve temiz şarap, (bkz. : bade habûk, hamr, mey, sahbâ) |
râhil |
: | راحل |
(a. s. rihlet'den) : 1) göçen, göç eden. 2) ölen. |
rahîl |
: | راحل |
(a. i.) : göçme göç. Kûs-i rahîl : 1) göç davulu; 2) ölüm. |
râhile |
: | راحله |
(a. i. c. : revâhil) : 1) yük devesi. 2) yük hayvanı. |
râhile-zen |
: | راحله زن |
(a. f. b. s.) : yük hayvanını süren. |
rahim |
: | رحم |
(a. i. c. : erhâm) : anat. 1) dölyatagı. 2) hısımlık, akrabalık [ana tarafından] . Sıla-i rahim : gurbetten memleketine dönüp akrabasına kavuşma. Zî-rahim : hısımlık, akrabalık. |
rahîm |
: | رحيم |
(a. s. rahmet'den. c. : ruhamâ) : merhametli, esirgiyen, koruyan, acıyan, âhirette mü'min kullarına keremiyle muamelede bulunan Cenâb-ı Hak [Allah adlarındandır] |
rahim, rahîme |
: | رخيم ، رخيمه |
(a. i.) : hafif sesli, lâtif sözlü kız. |
rahim |
: | راحم |
(a. s. rahm'den. c. : râhî-mîn, râhimûn) : merhametli, acıyan, acıyıp esirgiyen. |
rahîm-âne |
: | رحيمانه |
(a. f. zf.) : merhametli olana mensup, onunla ilgili; acıyarak. |
rahime |
: | رحم |
(a. f. i.) : rahmet eylesin. rahim-Allah! : Allah merhamet eylesin! |
rahimî |
: | رحمی |
(a. s.) : anat. dölyatağına mensup, bununla ilgili. |
râhimîn |
: | راحمين |
(a. s. râhim'in c.) : merhametliler, acıyanlar, acıyıp esirgiyenler. (bkz : râhimûn) : Yâ erham-er-râhimîn : ey merhametlilerin en merhametlisi olan [Alah!] |
râhimûn |
: | راحمون |
(a. s. râhim'in c.) : merhametliler, acıyanlar, acıyıp esirgiyenler. (bkz. : râhimîn, ruhamâ). |
râhin |
: | راهن |
(a. s.) : malını rehine koyan ipotek eden. râhin-i müsteîr : fık. başkanından eğreti aldığı malı rehin eden adam. |
rahîs |
: | رخيص |
(a. s.) : 1) ehven, ucuz. 2) yumuşak elbise. 3) ansızın ölüm. Mevt-i rahîs : ansızın ölüm. (bkz. : mevt-i müfâcât). [müen. : "rahîse" dir] |
râhiye |
: | راهيه |
(a. i. c. : revâhî) : bal arısı, (bkz. : nahl). |
rahiyye |
: | راهيه |
(o. s.) : yolluk. Masârif-i râhiyye : yol harçlığı, yolluk. |
rahl |
: | راحل |
(a. i. c. : rihâl) : 1) semer; palan. Şedd-İ rahl : yola çıkma, yolcu olma. 2) yağmurluk ve şâire gibi yol levazımı. |
rahle |
: | رحله |
(a. i.) : üzerinde kitap okumak, yazı yazmak için yapılmış. küçük ve dar masa. rahle-i tedris : ders görme masası. |
rahm |
: | رحم |
(a. i.) : acıma, esirgeme, koruma, [doğrusu : "ruhm" ve "ruhum" dur] |
Rahman |
: | رحمان ، رحمن |
(a. i.) : dünyâda her canlıya, mü'min, kâfir ayırdetmeksizin herkese merhamet eden Allah [Allah adlarındandır] |
Rahmani |
: | رحمانی |
(a. s.) : Allah'a mensup, Allah'dan gelen ve hayırlı olan. [zıddı : şeytanî] |
rahmâniyyûn |
: | رحمانيون |
(a. i. c.) : tas. evliya tabakalarından birini teşkîl edenler. |
rahmet |
: | رحمت |
(a. i.) : 1) acıma, esirgeme, koruma, yarlıgama. (bkz. : merhamet). rahmet-i Hüdâ : Allah'ın ihsanı. rahmet-ullahi aleyh : Allah'ın rahmeti onun üzerine olsun! 2) Hz. Muhammed (Aleyhisselâm). 3) Kur'ân-ı Kerîm. 4) yağmur, (bkz. : bârân, gays, matar). |
rahmî |
: | رحمی |
(a. s.) : 1) rahmete mensup, rahmetle ilgili. 2) i. erkek adı. |
râh-nâme |
: | راهنامه |
(f. b. i.) : yol tarifesi, yolları gösteren kâğıt, harita. |
rahne |
: | رخنه |
(f. i.) : 1) gedik, yarık, yırtık ve bozuk yer. 2) zarar, ziyan, bozukluk. |
rahne-dâr |
: | رخنه دار |
(f. b. s.) : 1) gediği, yıkığı olan. 2) eksiği, bozuğu olan. 3) zarara uğramış. |
râh-nümâ |
: | راهنما |
(f. b. s.) : yol gösteren, kılavuz. ı |
râh-rev |
: | راهرو |
(f. b. i.) : yolcu, (bkz : reh-rev). |
rahş |
: | رخش |
(f. s.) : 1) gösterişli, yürük ve güzel [at] . rahş-i bahar : baharın devamlı ve bulutlu rüzgârı. |
rahş-i gayret |
: |
ateşli gayretlenme. |
|
rahs-i hûrşîd |
: |
güneşin aydınlığı. |
|
rahş-i sabâ-reftâr |
: |
çok hızlı giden at. 2) i. Zal oğlu Rüstem'in atı. |
|
rahşâ, rahşân |
: | رخشا ، رخشان |
(f. s.) : parlak. (bkz. : tâbân, ziyâ-dâr). Necm-i rahşân : parlak yıldız. |
rahşende |
: | رخشنده |
(f. s.) : parıldıyan, parıldayıcı. (bkz. : rahşâ, rahşân, tâbân). |
rahşiş |
: | رخشش |
(f. i.) : parlayış. |
rahşiyye |
: | رخشيه |
(f. i.) : ed. at için yazılan kasîde ve mersiye. |
raht |
: | رهط |
(a. i.) : (bkz. : reht). |
raht |
: | رخت |
(f. i. arapça c. : ruhût) : 1) at takımı. 2) yol levazımı. 3) döşeme ve ev takımı. 4) kapı ve pencere kanatlarının menteşe takımı. raht-ı arûs : gelin eşyası. raht-ı hümâyun : pâdişâhın mücevherli eyer takımı. |
rahtî |
: | رهطی |
(a. s.) : cinsî, fr. sexuel. |
raht-lamak |
: | رختلامق |
(f. t. m.) : ata raht ve takım takmak. |
raht-vân |
: | رختوان |
(f. b. i.) : at gaşiyesinin (eğer örtü, haşa) sırmalı kaytanı. |
raht-vân-ı evvel, raht-vân-i hâss |
: |
tar. pâdişâhın mücevherli eyer takımlarına bakanların başı. |
|
raht-vân-ı sânî |
: |
tar. pâdişâhın mücevherli eyer takımına bakanlardan ikinci derecedeki me'mur. |
|
rahv |
: | رخو |
(a. s.) : rahâvetli, gevşek, sölpük, (bkz. : rihv). |
râh-vâr |
: | راهوار |
(f. b. i.) : 1) atın rahvan, eşkin sarsmadan yürüyüşü. 2) rahvan, eşkin, sarsmadan yürüyen at, rahvan at. |
rahyân |
: | رحيان |
(a. i.) : anat. kaburganın omuz kemiği ile bitişmesi. |
rahye |
: | رحيه |
(a. i.) : düz meydan. |
râh-zen |
: | راهزن |
(f. b. s. ve i.) : yol vuran (kesen) eşkıya, (bkz. : jkuttâ-ı tarîk). |
râh-zenî |
: | راهزنی |
(f. i.) : yol kesicilik, haydutluk. |