penâ-gâh

: پناگاه

(f. b. i.) : sığınacak yer; sığınak, (bkz. : melce').

penâ-geh

: پناگه

(f. b. i.) : (bkz. : penâ-gâh).

penâh

: پناه

(f. i.) : sığınma, sığınacak yer. (bkz. : melâz, melce).

penâh (-)

: پناه

(f. i.) : [bir şeyin] sığınağı, koruyucusu, dayanağı mânâlariyle birleşik kelimeler yapar. Adâlet-penâh : adaletin sığındığı yer. Cihân-penâh : dünyânın koruyucusu olan. gibi.

penâh-âverde

: پناه آورده

(f. b. s.) : sığınmış, (bkz. : mülteci).

penâh-bürde

: پناه برده

(f. b. s.) : (bkz. : penâh-âverde).

penâhende

: پناهنده

(f. s.) : sığınan, sığıma, (bkz. : mülteci).

penâh-gâh

: پناهگاه

(f. b. i.) : sığınacak yer. (bkz. : melce').

penâhî

: پناهی

(f. s.) : sığınma. Zemân-ı vezâret penâhîlerinde... : vezirlik zamanlarında.

penâhîde

: پناهيده

(f. s.) : iltica etmiş, sığınmış.

penam

: پنام

(f. s.) : gizli, örtülü.

penbe

: پنبه

(f. i.) : 1) pamuk.

penbe-der-gûş

:  

(kulağı pamuk tıkalı) : lâf anlamaz, söz dinlemez, câhil. 2) s. açık kırmızı. 3) i. kadın adı.

penbe-zâr

: پنبه زار

(f. b. i.) : 1) pamuk tarlası. 2) altı pamukla bürümcük, üstü bütün bürümcük dokunmuş gömleklik bez.

penbe-zen

: پنبه زن

(f. b. i.) : hallaç.

penc

: پنج

(i. s.) : 1) beş. (bkz. : hamse).

penc-berg

:  

(beş yaprak) : g. s. tezhipte (süslemede) kullanılan beş petalli bir çiçek motifi.

penc-erkân

:  

(Islâmın beş şartı) : tevhit, namaz, oruç, hâc, zekât. 2) i. g. s. süslemede beş petal'den mürekkep sitilize bir çiçek motifi.

pencâh

: پنجاه

(f. i.) : elli fsayı]

pencâhe

: پنجاهه

(f. s.) : papasların elli günlük -bir yere kapanıp- ibâdetleri.

pencâh-sâle

: پنجاه ساله

(f. b. s.) : elli yaşında.

pençe

: پنجه

(f. i.) : 1) pençe, yırtıcı hayvanların ön ayaklarının parmaklariyle tırnakları. 2) mee. zorlu el. 3) meşhur bir çeşit lâle.

pence-i âl-i abâ

:  

Hz. Muhammed (Aleyhisselâm), Hz. Alî, Hz. Fâtıme, Hz. Hasan ve Hüseyin isimlerinin el pençesi şeklinde yazılan levhalara verilen bir ad.

pence-i girye

:  

bot. salkım söğüt.

pence-i Meryem

:  

bot. meryemeli, buhurumeryem.

pencere

: پنجره

(f. i.) : pencere. (bkz : revzen).

pence-zen

: پنجه زن

(f. b. s.) : 1) pençesiyle vuran, pençe atan. 2) el uzatan; saldıran. 3) imza atan, işâretliyen.

penc-gâne

: پنجگانه

(f. b. s.) : beşten ibaret, beşli. Nemâz-ı penc-gâne : beş vakit namaz, (bkz. : evkat-ı hamse).

penci

: پنجی

(f. i.) : fildişi oyma ve kakmalarda görülen *beşgen motif.

penciş

: پنجش

(f. i.) : 1) üzenme, üzeniş. 2) incinme.

penc-kûşe

: پنج کوشه

(f. b. s.) : beş köşeli, (bkz. : muhammes).

penc-pâ [y]

: پنج پا [ی]

(f. b. i.) : "beş ayaklı" : yengeç.

penc-rûze

: پنج روزه

(f. b. s.) : "beş günlük" : pek az, süreksiz.

penc-sâle

: پنج ساله

(f. b. s.) : beş yaşında.

pencşenbih

: پنجشنبه

(f. i.) : "beşinci gün" : perşenbe.

pene ü dü

: پنج ودو

(f. b. s.) : beş (ile) iki fzar oyununda]

pencüm

: پنجم

(f. s.) : beşinci, (bkz. : hâmis, pencümîn). Sipihr-i pencüm : beşinci kat gök.

pencümîn

: پنجمين

(f. s.) : beşinci, (bkz. : hâmis, pencüm).

penc ü se

: پنج و سه

(f. b. s.) : beş (ile) üç [zar oyununda]

penc ü yek

: پنج و يك

(f. b. s.) : beş (ile) bir [zar oyununda]

pençâh

: پنچاه

(f. s.) : elli sayısı, (bkz : hamsîn, hamsûn, mer).

pençe

: پنچه

(f. i.) : (bkz. : pençe). penc-i âhen-destâne : demir el gibi pençe. pençe-i igtisâb : gasp pençesi.

pençe-i kalır

:  

kahir pençesi, mahveden el.

penç-gâh

: پنجگاه

(f. b. s.) : müz. Türk müziğinin en eski mürekkep makamlarındandır. Asırlarca önce rağbetle kullanılırken, sonra îtibardan düşmüştür. Makam, rast ve beyâtî dizileri ile pençgâh beşlisinden ibarettir. Pençgâh beşlisi ile rast'ın da durağı olan, sol (rast) perdesinde kalır. Güçlüler, birinci derecede rast ve beyâtî'nin güçlüleri olan re (neva) ikinci derecede de beyâtî'nin durağı olan lâ (dügâh) dır. Makam inici-çıkıcı olarak seyreder. Donanımına rast dizisinin si koma bemolü ile fa bakıyye diyezi konulur. Beyâtî için "fa bekar", pençgâh beşlisi için de "si bekar" ile "do bakiyye diyezi" kullanılır (mev-zuubahis beşlide fâ ses

penç-gâh beşlisi

:  

müz. rast dörtlüsünün dügâh (lâ) perdesindeki şeddinin başına bir ses ilâvesi ile yapılmış olan ve pençgâh makamının terkî-binde bulunup dörtlüsü kullanılmamıştır.

penç-gâh-ı asi

:  

müz. Türk müziğinin en eski makamlarındandır. Pençgâh beşlisinin sadece bir geçki mâhiyetinde bulunup rast ile karar veren pençgâh nevidir.

penç-gâh-ı-zâid

:  

müz. Türk müziğinin en eski mürekkep makamlarındandır. Pençgâh beşlisi ile karar veren ve bu beşlinin kuvvetli rolü bulunan pençgâh nevidir.

pend

: پند

(f. i.) : nasîhat, öğüt. (bkz : ıza, nush, va'z).

pend-kâr

: پندکار

(f. b. s. c. pend-kârân) : nasîhat eden, öğüt veren.

pend-nâme

: پند نامه

(f. b. i.) : öğüt kitabı.

Pend-nâme-i Attâr

:  

Ferîdüddin Attâr'ın manzum kitabı.

pendûz

: پندوز

(f. i.) : çuvaldız.

penîr

: پنير

(f. i.) : peynir. Nân ü penir : peynir ekmek.