nîş

: نيش

(f. i.) : 1) iğne [arı, akrep gibi böceklerde-] . 2) diken. 3) zehir, ağı.

nişâ

: نشا

(f. i.) : nişasta.

nişâbur

: نشابور

(f. i.) : müz. Türk müziğinin en az beş asırlık bir mürekkep makamıdır. Sul-tânî-yegâh makamının pest tarafına (pûselik, nim hicaz ve neva) perdelerinden müteşekkil bir (nişa-bur ölçüsü) ilâvesinden mürekkeptir (ki bu, bir küçük üçlüdür). Makam bu üçlü ile pûselik (si naturel) perdesinde karar eder (ki bu perdede kalan yegâne klasik Türk müziği makamıdır). Donanımına gerek sultanî yegâh'da, gerekse mevzuubahs üçlüde bulunan do bakiyye diyezi konulur; sultâ-nî-yegâh'ın si küçük mücennep bemolü, îcâbeden yerlerde nota içinde ilâve edilir (Dr. Suphi Ezgiye göre). Nişâbur, aşağıdaki dizilerde karışık olarak seyreder; çargâh beşlisi, pûselik sekizlisi, kürdî dörtlüsü ve uşşak dörtlüsü, pûselik (sî) perdesinde kalır. Güçlüsü re (nevâ) perdesidir.

nişaburek

: نشابورك

(f. b. i.) : 1) küçük nişâbur. 2) müz. Türk müziğinin tamamen üç asırlık bir mürekkep makamıdır. Rast makamının dü-gâh (lâ) perdesindeki şeddi ile, uşşak makamının pûselik "si" perdesindeki şeddinden mürekkeptir. Rast dizisi ile dügâhta kalır. Umumiyetle inici olarak seyreder. Güçlüleri birinci derecede -terkibindeki her iki makamın da güçlüsü olan- hüseynî (mi) ikinci derecede de-pûselik'de uşşak'ın durağı olan - pûselik (si) dir. Donanımına fa küçük mücenneb, do bakiyye ve sol bakiyye diyezleri konulur; bu arızalar, terkîbindeki her iki dizide de müşterektir. Pûsek'de uşşak makamı şudur (tîzden peşte) : tîz pûselik, muhayy

nişâdir, nişâdur

: نشادر ، نشادور

(a. i.) : nisadır.

nişan

: نشان

(f. i.) : 1) nişan, iz, belirti. (bkz. : alâmet). 2) işaret, fabrika işareti. 3) yara izi. 4) amaç, hedef, vurulması istenilen nokta. 5) vurulacak noktaya silâhı çevirme. 6) yavukluluk işareti. 7) bu işareti takmak üzere yapılan tören. 8) hâtıra için dikilen taş. 9) tuğra. 10) taltif için verilen madalya. 11) ferman.

nişân-ı tîr-i sitem

:  

zulüm okunun nişanı, hedefi.

nişânde

: نشانده

(f. s.) : nişan, hedef olarak dikilmiş şey.

nişane

: نشانه

(f. i.) : iz, alâmet, belirti.

nişân-gâh

: نشانگاه

(f. b. i.) : 1) nişan tahtası, hedef yeri. 2) silâh namlısının üstündeki nişan alınacak kısım [arpacık ve gezT.

nişân-gîr

: نشانگير

(f. b. i.) : çizgi çizmeye mahsus marangoz âleti.

nişân-keş

: نشانگش

(f. b. i.) : marangoz ve dülgerlerin rendeliyecekleri tahtalara işaret çekmek üzere kullandıkları bıçaksız âlet.

nişâpur

: نيشاپور

(f. i.) : müz. (bkz. : nişâbur).

nişâste

: نشاسته

(f. i.) : nişasta, fr. amidon.

nişdet

: نشدت

(a. i.) : 1) kaybolan şeyi arama. 2) araştırıp sorma, (bkz. : cüst ü cû).

nîşe

: نيشه

(f. i.) : kaval, çoban düdüğü, (bkz. : mizmâr, nây-çe, ney, ney-çe).

nişest

: نشست

(f. i.) : oturan, ["nişesten" mastarından] , (bkz. : mekîn, mukîm, nişîn).

nişeste

: نشسته

(f. i. c. : nişeste-gân) : oturmuş, oturan.

nişeste-gân

: نشستگان

(f. b. s. nişeste'nin c.) : oturmuşlar, oturanlar.

nişest-gâh, nişest-geh

: نشستگاه ، نشستگه

(f. b. i.) : oturacak yer.

nîs-hâr

: نيشخار

(f. b. s.) : diken batmış.

nişîb

: نشيب

(f. i.) : iniş, iniş aşağı, [yokuşun zıddı] . nişîb ü firâz : iniş ve yokuş.

nişîb-gâh

: نشيبگاه

(f. b. i.) : çukur yer.

nişîmen

: نشيمن

(f. i.) : oturacak yer.

nişîmen-gâh geh

: نشيمنگاه ، نشيمنگه

(f. b. i.) : yurt, durak; toplanılacak yer.

nişîn

: نشين

(f. s.) : "oturan, oturmuş" mânâsiyle kelimeleri sıfatlandırır. Kûşe-nişîn : köşede oturan. Medrese-nişîn medresede oturan. Sâ-hil-nişîn : sahilde, kıyıda oturan. Tekye nişîn : tekke şeyhi.

nişînende

: نشيننده

(f. s.) : oturucu, oturan. i.) : neşter, [nîşter'in mu-haffefi]

nîşter

: نيشتر

(f. i.) : neşter, hekim bıçağı.