nîk

: نيك

(f. s. c. : nîkân) : iyi, hoş, güzel, beğenilen, (bkz. : hûb).

nîk ü bed (-)

:  

iyi, kötü.

nikab

: نقاب

("ka" uzun okunur, a. i.) : 1) peçe, yüz örtüsü, (bkz. : bürka', lesme).

nikab-ı zulmâni

:  

karanlık peçe. 2) perde, örtü. (bkz. : hicâb).

nikâb

: نکاب

(f. i.) : 1) kuşçu eldiveni, (bkz : nikâf) 2) seldivenli.

nikabet

: نقابت

("ka" uzun okunur, a. i.) : nakib'lik. (bkz. : nakîb).

nikabet

: نکابت

(a. i.) : rüzgârın ters yönlerden esmesi.

nikâf

: نکاف

(f. i.) : (bkz. : nikâb).

nikâh

: نکاح

(a. i.) : nikâh, kanunî evlenme töreni, [asıl mânâsı : vaty dır. (bkz. : vaty)]

nikâh-bi-l-kitâbe

:  

huk. şahitlerin münderecâtını işitmeleri veya maznununa muttali bulunmaları şartiyle gaip hakkında mektupla aktedilen nikSh.

nikâh-ı dâhili

:  

soys. içerden evlenme, akrabadan kız alma, fr. indogamie.

nikâh-ı haricî

:  

soys. dışardan evlenme, akraba hâricinden evlenme, fr. exogamie.

nikâh-ı hezl

:  

huk. [eskiden] hakikî veya mecazî mânâ kasdolunmıyarak lâtîfe suretiyle yapılan nikâhtır ki gerçekten yapılan nikâh gibi sahihtir.

nikâh-ı fâsid

:  

huk. [eskiden] sıhhat şartlarını câmî olmıyan nikâh, [şâhitsjz veya. bir şahitle veya hürmet (haramlık) sebeplerinden biri mevcut iken akdedilen nikâhlar gibi]

nikâh-ı fuzûlî

:  

huk. [eskiden] asil veya velî veya vekil olmıyan kimsenin başkası nâmına akdettiği nikâh.

nikâh-ı gayr-i lâzım

:  

huk. [eskiden] sahih olmakla beraber feshi kabil olan nikâh.

nikâh-ı bâtıl

:  

huk. [eskiden] , (bkz. : nikâh-ı fâsid).

nikâh-ı lâzım

:  

huk. [eskiden] feshi kabil olmıyan nikâh.

nikâh-ı mevkuf

:  

huk. [eskiden] başkasının icazetine bağlı olan nikâh.

nikâh-ı muallak

:  

huk. [eskiden] şarta ta'lik edilen nikâh.

nikâh-ı muvakkat

:  

huk. [eskiden] müddet bildirilerek akdedilen nikâh olup caiz değildir.

nikâh-ı müt'a

:  

huk. [eskiden] müt'a veya temettü gibi intifa mânâsına olan bir lâfız ile icra edilen nikâh, [bu nikâh bâtıldır]

nikâh-ı nafiz

:  

huk. [eskiden] sıhhat ve şartlarını tamamen câmî olup icazete mevkuf olmıyan nikâh.

nikâh-ı rakik

:  

huk. [eskiden] köle ve cariyenin nikâhı, [nafiz olması, mâlikinin icazetine mevkuftur]

nikâh-ı sahih

:  

huk. [eskiden] sıhhat şartlarını câmî olan nikâh.

nikâh-ı tenezzühî

:  

huk. [eskiden] ' mevlânın cariyesini kendisine nikâh etmesi, [buna : "nikâh-ı ihtiyarî" de denir]

nîk-ahter

: نيك اختر

(f. b. s.) : yıldızı iyi, talihli, mutlu, (bkz. : nîk-baht).

nikâl

: نکال

(f. i.) : ateşli kömür parçası.

nikam

: نقم

(a. i. nakmet, nakımet ve nık-met'in c.) : intikamlar, öcalmalar.

nikân

: نيکان

(f. s. nîk'in c.) : iyiler, hoşlar, iyi kimseler.

nikar

: نقار

("ka" uzun okunur, a. i.) : kin; inat.

nikât

: نکات

(a. i. nükte'nin c.) : 1) herkesin anlayamadığı ince mânâlar [yazıda, resimde, sözde, harekette-] , (bkz. : ânât). 2) ince manâlı, zarif ve sakalı sözler, (bkz. : nüket).

nikat

: نقاط

("ka" uzun okunur, a. i. nok-ta'nın c.) : noktalar, (bkz. : nukat).

nikat-ı cihât

:  

koz. rüzgârların yönünü göstermek için bâzı harita ve pusulaların üzerinde bulunan resim.

nikat-ı müzdevice

:  

ikizli noktalar.

nikâyet

: نکايت

(a. i.) : düşmanı kırıp geçirme, kılıçtan geçirme.

nîk-baht

: نيکبخت

(f. b. s.) : bahtı iyi, talihli, (bkz. : nîk-ahter).

nîk-bâz

: نيکباز

(f. b. s.) : davranışları, işleri iyi olan.

nîk-bin

: نيکبين

(f. b. s.) : 'iyimser, işleri iyi tarafından olan, iyi gören, fr. optimiste, [zıddı : 'kötümser, fr. pessimiste dir]

nîk-bînî

: نيکبينی

(f. b. i.) : nikbinlik, 'iyimserlik, fr. optimisme.

nîk-endîş

: نيك انديش

(f. b. s.) : iyilik düşünen, herkesin iyiliğini istiyen. (bkz. : hayr-hâh, nîk-hâh).

nîk-fâl

: نيکفال

(f. b. s.) : falı hayırlı olan, uğurlu, uğura alâmet olan.

nîk-fercâm

: نيکفر جام

(f. b. s.) : akıbeti, sonu hayırlı olan, sonu iyi.

nîk-hâh

: نيك خواه

(f. b. s.) : (bkz. : hayr-hâh, nîk-endîş).

nîk-haslet

: نيکخصلت

(f. a. b. s.) : ahlâkı, huyu iyi olan.

nîk-hû

: نيکخو

(f. b. s.) : iyi huylu, huyu güzel.

nîk-kirdâr

: نيك کردار

(f. b. s.) : hareketi hoşa giden, beğenilen.

nîki

  نكى

(f. i.) : iyilik ; iyi olma

nîk-manzar

: نيكمنظر

(a. b. s.) : görünüşü güzel Olan.

nikmet

: نقمت

(a. i. c. : nakım, nakımet) : şiddetli ceza.

nîk-nâm

: نيکنام

(f. b. s.) : iyi nam kazanmış, iyi adlı, iyi ünlü.

nîk-nâmî

: نيکنامی

(f. b. i.) : iyi nam, iyi ün sahibi olma, hayırla anılma.

nîk-nihâd

: نيکنهاد

(f. b. s.) : yaradılışı, aslı, mayası iyi olan.

nikris, nikrîs

: نقرس ، نقريس

(a. c. nekarîs) : hek. nikris, ayak parmaklarında, topuklarda ve mafsallarda meydana gelen ağrılı hastalık, fr. goutte.

nîkrîz

: نيکريز

(f. i.) : müz. Türk müziğinin en eski mürekkep makamlarındandır. (eskiden "nîrîz" denilirdi). Dizisi bir sekizli içinde gösterilebilen (yânî bir dörtlü ile bir beşli'den yapılmış olan) basit görünüşlü mürekkep makamlardandır. Nikriz beşlisi ile rast dörtlüsünden, ikinci şekli ise, gene nikriz beşlisi ile pûselik dörtlüsünden müteşekkildir, (mevzuu bahs pûselik dörtlüsü, neva (re) perdesindedir : neva, hüseynî, acem ve gerdaniye). Çıkıcı-inici olarak seyreder; umumiyetle sona doğru inici bir karakter olarak nikriz beşlisi ile rast (sol) perdesinde karar eder. Güç-lüsü-beşli ile dörtlünün birleştikleri yer olan-nevâ (re) perdes

nîkrtz-i kebir

:  

müz. Türk müziğinin en az altı asırlık bir mürekkep makamı olup zamanımıza bir numunesi kalmamıştır.

nîkrîz-î segah

:  

müz. müstear makamının bir başka adı.

nîkrîz-i sagîr

:  

müz. Türk müziğinin en az altı asırlık bir mürekkep makamı olup zamanımıza kalmış numunesi yoktur.