nigâh

: نگاه

(f. i.) : 1) bakış, bakma. Âhû-nigâh : âhû bakışlı, ceylân bakışlı. Atf-i nigâh : bakıverme. (bkz. : nazar, nigeh).

nigâh-ı gazab

:  

kızgınlık bakışı, öfkeli bakış.

nigâh-ı intihâb

:  

seçme, beğenme bakışı.

nigâh-ı işve

:  

güzel, sevinçli ve hareketli bakış.

nigâh-ı nâz

:  

naz bakışı.

nigâh-ı pür-fen

:  

hîlekâr bakış.

nigâh-ı tegafül

:  

tegafül bakışı, maksadı ve hâli anlamazlıktan gelen bakış.

nigâh-ı tedkik

:  

araştırma bakışı. 2) göz. (bkz. : ayn, çeşm).

nigâh-bân

: نگاهبان

(f. b. s. vei.) : 1) gözcü; bekçi, (bkz. : haris, nigeh-bân). 2) kadın adı.

nigâh-bânî

: نگاهبانی

(f. b. i.) : gözcülük, bekçilik, (bkz. : harâset).

nigâh-dâr

: نگاهدار

(f. b. s. ve i.) : 1) gözcü, bek-çi. 2) saklayıcı, koruyucu, (bkz. : hafız, hâmî).

nigâl

: نگال

(f. i.) : ateşli kömür parçası.

nigâr

: نگار

(f. i.) : 1) resim. 2) (resim gibi güzel) sevgili. 3) s. resmedilmiş, resmi yapılmış. Hâtır-nigâr : hatırda resmolunmuş gibi yerleşen. 4) put. (bkz. : sanem). 5) müz. Türk müziğinin en az altı asırlık bir mürekkep makamıdır (muradnâme). Bir zamanlar unutulmuş olduğu III. Selîm'in sûz-i dil-ârâ ismiyle aynı terkipte fakat başka adla bir makam yapmasından anlaşılmıştır. 6) kadın adı.

nigâr-ı nîk

:  

müz. Türk müziğinin en az altı asırlık bir mürekkep makamı olup zamanımıza kalmış numunesi yoktur.

nigâr-ı nîk-acem

:  

müz. en az iki üç asırlık bir mürekkep makam olup zamanımıza kalmış nümûnesi yoktur.

niğâr

: نگار

(f. h. i.) : meşhur kadın şâir-lerimizdendir. Osman Paşa'nın kızıdır. Avrupa edebiyatını iyice tetkik etmiş ve Tanzimat'tan sonra yetişen büyük şahsiyetlerin bilhassa Abdülhak Hâmid ye Recâizâde Ekrem'in te'sîri altında kalmıştır. İmzasını dâima (Nigâr bint-i Osman) diye atardı. Aks-i sadâ, Efsûs, Nîran adında eserleri vardır, (d. : 1856 - ö. : 1918).

nigâr-çek

: نگارچك

(f. b. i.) : müz. Türkmüziğinin en az üç asırlık bir mürekkep makamı olup zamanımıza kalmış numunesi yoktur.

nigârek

: نگارك

(f. i.) : müz. Türk müziğinin n az altı asırlık bir mürekkep makamı olup zamanımıza numunesi kalmamıştır.

nigârende

: نگارنده

(f. i.) : [eskiden] ressam, [insan resimlen yapardı]

nigâr-hâne

: نگارخانه

(f. b. i.) : 1) resim ve eykellerle süslenmiş olan yer; resim ve heykel sergisi. 2) puthâne. 3) güzelleri çok olan yer. 4) resim yapanların çalıştıkları atölye, (bkz. : nigâr-is-tân s, ).

nigârî

: نگاری

(f. i.) : (bkz. : nigârende).

nigârîn

: نگارين

(f. s.) : 1) resimlerle, nakışlarla süslü. 2) i. resim gibi güzel sevgili.

nigâr-istân

: نگارستان

(f. b. i.) : 1) Resim e heykellerle süslenmiş olan yer; resim ve heykel sergisi. 2) puthâne. 3) güzelleri çok olan yer. (bkz : nigâr-hâne 1, 2, 3). 4) Gaffârî'nin meşhur eseri.

nigâriş

: نگارش

(f. i.) : resim yapma.

nigâşte

: نگاشته

(f. s.) : 1) resmolunmuş(bkz. : musavver). 2) yazılmış, (bkz. : muharrer, mektub1, merkum1.

nigeh

: نگه

(f. i.) : bakış, bakma, (bkz. : nazar, nigâh). nigeh-i çeşm-i yâr : sevgilinin (gözünün) bakışı. nigeh-i hayret : hayret bakışı.

nigeh-bân

: نگهبان

(f. b. s. ve i.) : (bkz : nigâh-bân).

nigeh-bâni

: نگهبانى

(f. b. i.) : (bkz. : nigâh-bâni)

nigâh-dâr

: نگهدار

(f. b. s. ve i.) : (bkz : nigâh-dâr)

nigeh-endâz

: نگه انداز

(f. b. s.) : bakıveren. (bkz. : nigerân).

nigeh-fürûz

: نگهفروز

(f. b. s.) : bakışı göz nurlandırıcı olan.

nigerân

: نگران

(f. s.) : bakıveren, bakıcı, bakan, baka kalan.

nigîn

: نگين

(f. i.) : 1) mühür, (bkz. : hâ-tem1. . 2) yüzük, (bkz. : engüşter).

nigîn-dân

: نگيندان

(f. b.) : yüzük kutusu, yüzük mahfazası.

nigîn-sây

: نگينسای

(f. b. i.) : hakkak, mühür kazıcı.

nigo

: نگو

(t. s.) : güzel, iyi. (bkz. : hasen, hûb, nîgO).

nigû-hâh

: نگو خواه

(f. b. s.) : iyilik İstiyen, hayır diliyen.

nigûhende

: نگوهنده

(a. s.) : çekiştirici, yerici.

niguhîde

: نگوهيده

(f. s.) : çekiştirilmiş, yerilmiş, (bkz. : mezmûm).

nigûhiş

: نگوهش

(f. i.) : çekiştirme, yerme, (bkz. : gıybet2, zemm).

nigûn

: نگون

(f. s.) : 1) tersine dönmüş, altüst olmuş. 2) ters, aksi, uğursuz. Ser-nigûn : başaşağı olmuş, altı üstüne gelmiş.

nigûn-baht

: نگون بخت

(f. b. s.) : talihsiz, (bkz. : bed-baht).

nigûn-sâr

: نگون سار

(f. b. s.) : başaşağı. [şiirde, "nigû-sâr" şeklinde de geçer]

nigûn-taşt

: نگون طشت

(f. b. i.) : 1) taştı, leğeni tersine dönük. 2) mec. gökyüzü, (bkz. : asman, semâ).