nes'

: نسأ

(a. i.) : "eşhürü hürüm" ün muayyen vaktini geciktirme.

nesâ

: نسا

(a. s.) : hek. kalça kemiğinden ayakların ucuna kadar uzanan sinir. Arak-un-nesâ : hek. siyatik.

nesâic

: نسائج

(a. i. nesîce'nin c.) : dokunmuş şeyler, dokumalar.

nesâik

: نسائك

(a. i. nesîke'nin c.) : kesilen kurbanlar.

nesâim

: نسائم

(a. i. nesîm'in c.) : hafif ve lâtif rüzgârlar.

nesâis

: نسائس

(a. i. nesîse'nin c.) : fiskoslar, fesatlık için edilen fısıltılar.

nesak

: نسق

(a. i.) : tarz, şekil, üslûp, yol. Yek-nesak : birteviye.

nesak-ı vâhid

:  

tek tarzda, tek şekilde.

nesak-sâz

: نسقساز

(a. f. b. s.) : tertîb-eden, düzenliyen; düzen veren.

nesc

: نسج

(a. i. c. : ensâc) : 1) dokuma, örme, dokunuş. 2) anat. *doku.

nesc-i adali

:  

anat. *kas doku, fr. tissu musculaire.

nesc-i asabî

:  

anat. *sinir doku, fr. tissu nerveınc.

nesc-i azmi

:  

anat. *kemik doku, fr. tissu osseux.

nesc-i beşere-i muhatiyye

:  

anat. epitelyum, fr. epithıHium.

nesc-i daimî

:  

anat. "değişmez doku, fr. tissu permanent.

nesc-i demevî

:  

anat. kan doku, fr. tissu sanguin.

nesc-i gudrûfî

:  

anat. kıkırdak doku, fr. tissu cartilagineux.

nesc-i isfencî

:  

anat. sünger doku, fr. tissu spongieux.

nesc-i kavi

:  

anat. pek doku, fr. collenchyme.

nesc-i kesif

:  

anat. tıkız doku, fr. tissu compact.

nesc-i muhâtî

:  

anat. sümük doku, fr. tissu muqueux.

nesc-i muîn

:  

anat. destek doku, fr. tissu de soutient.

nesc-i rasafî

:  

anat. kaldırımsı doku, fr. tissu pavimenteux.

nesc-i temessül

:  

anat. * özü inleme dokusu, fr. tissu d'assimilation.

nescî

: نسجی

(a. s.) : dokuma ile, doku ile ilgili.

nes'e

: نسئه

(a. i.) : veresiye alma.

neseb

: نسب

(a. i. c. : ensâb) : nesil, soy.

neseb-bi-l-amûd

:  

huk. [eskiden] aşağı doğru inen neseptir ki, çocuklar ve torunlar ve bunların çocukları arasındaki hısımlık gibi.

neseb-bi-I-arz

:  

huk. [eskiden] arzan olan neseptir ki, kafdeşler ve oğulları ve amcalar ve oğulları arasında olan hısımlık.

neseb-bi-t-lûl

:  

huk. [eskiden] yukarıya doğru uzanan neseptir ki, babalar ve dedeler arasında olan ittisal.

neseb-i vâkıf

:  

vakfedenin çocukları ve torunları.

neseben

: نسبا

(a. zf.) : soyca, soy bakımından

nesebî

: نسبی

(a. s.) : soya, kuşağa âit, onunla ilgili.

nesem

: نسم

(a. i.) : 1) soluma, solukalıp verme. 2) rüzgârın hafif hafif esmesi. 3) nefes, ruh.

nesevî, neseviyye

: نسوی ، نسويه

(a. s.) : nisâ'ya(kadına mensup, kadınla ilgili, kadınlık. Fazâil-i neseviyye : kadınlık faziletleri. 

nesevıyyet

: نسويت

(o. i.) : kadınlık, [yapma kelimelerdendir]

nesf

: نسف

(a. i.) : bir binayı temelinden yıkma, (bkz. : hedm).

nesg

: نسغ

(a. i. c. : nüsûg) : bot. Ağaçlara su yürümesi.

Nesh

: نسخ

(a. i.) : 1) fesih ve lağvetme, kaldırma, hükümsüz bırakma. 2) Kur'ân-ı Kerîm'in sonda gelen bir âyetinin, önce gelmiş bir âyetteki hükmü değiştirmesi, kaldırması. 3) bir şeyin suretini, aynını çıkarma, bir şeyi kopye etme. (bkz : istinsah). 4) hoca İmâdüddîn-i Yakut-i Müs'tasa-mî'nin îcâdettiği yazı usulü, (bkz. : hatt-ı nesh).

nesh hurdası

:  

g. s. bir yazı sitili.

neshî

: نسخی

(a. s.) : 1) nesih'e âit, nesihle ilgili. 2) s. bir yazı sitili.

Nesî

: نسئی

(a. s.) : câhiliyet devrinde muayyen vakti geciktirilmiş eşhürü hürüm, (bkz. : eşhürü hürüm).

nesî

: نسی

(a. s.) : unutkan.

nesîb

: نسيب

(a. s. neseb'den) : 1) soylu, soyu temiz [babadan-] , soydan, (bkz. : âlî-neseb). 2) ed. kasidenin başlangıcındaki tasvir kısmı, (bkz : teşbîb).

nesîc

: نسيج

(a. s. nesc'den. c. : nüsüc) : nescolunmuş, dokunmuş.

nesîce

: نسيجه

(a. s. c. : nesâyic) : nescolunmuş, dokunmuş şey. ["nesîc"in müennesi] . (nesâ-yic'in aslı : "nesâic" dir).

nesîe

: نسيئه

(a. i.) : veresiye alış veriş, (bkz : pesâdest).

nesîf

: نسيف

(a. i.) : 'ki kişi arasında olan sır.

nesik

: نسيق

(a. s.) : nizamlı, düzenli; bezenmiş, süslü.

nesîke

: نسيکه

(a. i. c. : nesâik) : kesilen kurban.

nesîm

: نسيم

(a. i.) : 1) hafif rüzgâr.

nesîm-i galiye

:  

güzel kokulu bir maddenin rüzgârı.

nesîm-i nev-bahâr

:  

ilkbahar rüzgârı.

nesîm-i seher

:  

tan yeli, lâtif sabah rüzgârı.

nesîm-i subh

:  

sabah rüzgârı.

nesîm-i subh-dem

:  

sabah rüzgârı, sabah vakti esen rüzgâr. 2) s. hoş, mülayim. 3) müz. Türk müziğinin en az altı asırlık bir mürekkep makamı olup zamanımıza kalmış bir numunesi yoktur, [müen. : "nesîme", kadın adı olarak kullanılır]

Nesîmî

: نسيمی

(a. s.) : nesîm ile, hafif velâtif esen rüzgârla ilgili. Havâ-yi nesîmî : hava, fr. atmosphere.

Nesîmî

: نسيمی

(a. h. i.) : XIV. asrın en büyük Türk şâirlerinden olup Hurûfî akîdesinden-dir. Rivayete göre Bağdâd'ın Nesîm kasabasında doğduğu için nesîmî mahlasını kullanmıştır. Şerîata aykırı söz ve hareketlerinden (belki de siyâsî te mâyüilerinden) dolayı, şeriat ulemâsının verdiği fetva üzerine 1417-1418 yılında Halep'de derisi yüzülerek öldürülmüştür, kabri adı geçen şehirde Kalealtı'ndadır. Asıl adı Ömer Imâdüddîn'dir.

nesîr

: نثير

(a. i.) : hayvan aksırması.

nesîs

: نسيس

(a. i.) : 1) çok açlık. 2) insanın en son takati. 3) son nefes, (bkz. : nefes-i vâpsîn).

nesise

: نسيسه

(a. i. c. : nesâis) : fesatlık için edilen fısıltı.

nesi

: نسل

(a. i. c. : ensâl) : 1) nesil, kuşak, (bkz. : batn). 2) soy, döldöş.

nesl-i vâkıf

:  

huk. vâkıfın, çocuklarını ve torunlarını ifâde eder. (bkz. : zürriyyet).

nesme

: نسمه

(a. i. c. : nesemât) : (bkz. : neşem).

nesnâs

: نسناس

(a. i.) : 1) yarısı insan, tekelli ve tek ayaklı olup sıçrıyarak yürüyen efsânevî bir hayvan. 2) goril, şempanze, urangutan gibi büyük maymun cinslerinin adı.

nesr

: نسر

(a. i. c. : ensür, nüsûr, nisâr) : 1) akbaba [kuş] . 2) kartal. 3) Nûh kavminin putlarından biri. nesr-i tâir veya nesr-üt-tâir : astr. batı yönünde görülen parlak bir yıldız. Kartal burcunun T şeklindeki yapısında iki hattın birleşme yerinde bulunan bu burcun en parlak yıldızı, (alpha Aquila). fr. Alta'ır.

nesr-i vâki'

:  

astr. Güney yönünde görülen parlak bir yıldız. 1) yayma, saçma. 2.

nesr

: نثر

(a. i.) : manzum olmıyan söz.

nesre

: نثره

(a. i.) : 1) anat. geniz. 2) üstdudağın üstünde, burun deliklerinin ortasına doğru olan çukur. 3) astr. bir yıldızın adı.

neşren

: نثرا

(a. zf.) : nesir olarak, nesir ile, nazımsız, vezinsiz.

nesrin

: نسرين

(f. i.) : 1) yaban gülü. Ağustos gülü. 2) mısır gülü. 3) Van gülü. 4) kadın adı. [nisrin şekli de vardır]

nessâb

: نساب

(a. i. neseb'den) : ilm-ül-en-sâb mütehassısı, silsilename yapan adam, fr. genealogiste.

nessâbûn

: نسابون

(a. i. c.) : silsilename yapan âlimler, fr. genealogistes.

nessâe

: نساج

(a. i. nesc'den) : çulha, dokumacı.

nessâr

: نثار

(a. s. nesr'den) : neşreden, saçan, dağıtan.

nesta'lik

: نستعليق

(f. b. i.) : talik yazı. [İranlılar, nisih ile tâlik'den bozma olan bu yazıya "nesta'lik" demişlerdir]

neşter, nesteren, nesterûn, neşterin

: نسترن ، نسترون ، نسترين

(f. i.) : Ağustos gülü, yaban gülü.

nesterîn-zâr

: نسترين زار

(f. b, i.) : güllük, gül bahçesi. (a. s. ve

nestûrî, nestûriyyev

: نسطوری ، نسطوريه

Süryânî papazlarından Nastorius'un kurduğu mezhepte olan ve onlarla ilgili.

nesy

: نسی

(a. i.) : 1) unutma. 2) s. unutulmuş, (bkz. : ferâmûş, nisyân).

nesyen mensiyyen

: نسيا منسيا

(a. b. s.) : tamâmiyle unutulmuş.