nem

: نم

(f. i.) : 1) hafif ıslaklık, az yaşlık, (bkz. : rutubet).

nem-i dîde

:  

göz yaşı. 2) havada, yeni yapılarda ve duvarlardaki yaşlık. 3) çiğ. (bkz. : şeb-nem).

nemek-şinâs

:  

bilen.

nemek-zâr

:  

(nemeksâr, memlaha).

Nema

: نما

(a. i.) : 1) artma, çoğalma. 2) büyüme, uzanma. Neşv G nemi : nebatların ('bitki) gelişmesi. 3) faiz. (bkz. : ribâ, ribh).

nemâ-dâr

: نمادار

(f. b. s.) : 1) artan, büyüyen. 2) çoğalan. 3) faiz getiren, fr. lucratif.

nemâik

: نمائق

(a. i. nemtka'nın c.) : mektuplar.

nemâim

: نمائم

(a. i. nemîme'nin c.) : koğu-culuklar, çekiştiricilikler, dedikoduculuklar.

nemârık

: نمارق

(a. i. nemraka'nın c.) : yastıklar.

nemat

: نمط

(a. i. c. : nimât) : 1) usûl, yol, tarz.

nemât-ı takrir

:  

söyleme tarzı. 2) örtü; ihram; keçe.

nemiyim

: نمايم

(a. i. nemîme'nin c.) : (bkz : nemâim).

Nemçe

: نمچه

(o. i.) : Avusturya, Avusturyalı.

nem-dâr

: نمدار

(f. fc. s.) : nemli, yaş. (bkz : nem-nâk, râtıb).

nemedîn

: نمدين

yapılma.

nemed-pâre

: نمد پاره

parçası.

nemed

: نمد

(f. i.) : keçe, kebe. (f. s.) : keçeden, kebeden - (f. b. i.) : keçe

nemek-dân

: نمکدان

(f. b. i.) : 1) tuzluk. 2) mec. sevgilinin dudağı.

nemek-efşân

: نمک افشان

(f. b. s.) : 1) tuz serpen. 2) tat veren.

nemek-harâm

: نمکحرام

(f. a. b. s.) : "tuz hâini" : nankör.

nemek-harâmî

: نمکحرامی

(f. a. b. i.) : "tuz hainliği" : nankörlük.

nemek-helâl

: نمکحلال

(f. a. b. s.) : tuz hakkı tanıyan, sâdık, bağlı kimse.

nemekîn

: نمکين

(f. s.) : 1) tuzlu, tadıyerinde, lezzetli. 2) tuzlu [gözyaşı] . 3) tatlı [dudak]

nemek-pâş

: نمکپاش

(f. fc. s.) : tuz eken. (f. b. s.) : sâdık.

nemek-perver

: نکپرور

bağlı kimse.

nemek-sâr

: نمکسار

(f. b. i.) : tuzla, (bkz : nemek-zâr, memlaha).

nemek-sûd

: نمکسود

(f. b. s.) : 1) tuzlu şey. 2) i. pastırma. C; (f. b. s.) : iyilik (f. b. i.) : tuzla, (bkz : 

nemed-pûs

: نمد پوش

(f. b. s. ve i.) : keçe veya kebe giyen; derviş.

nemed-ıîn

: نمدزين

(f. b. i.) : teğelti, at eğeri altına konulan keçe. (bkz. : bergüstvân).

nemek

: نمك

(f. i.) : 1) tuz. (bkz. : milh). Bî-nemek : tuzsuz. 2) tat, lezzet. 3) hak, bağlılık.

nemek-be-harSm

: نمك بحرام

(f. a. b. s.) : (bkz : nemek-harâm).

nemek-çeş

: نمکچش

(f. b. i.) : tatma, tadına bakma.

Nemf

: نمف

(a. i.) : küçük kurt. [böcek]

nemîka

: نميقه

(a. i. c. : nemâik) : 1) mektup, (bkz. : nâme). 2) kadın adı.

nemîm

: نميم

(a. i.) : 1) fısıltı. 2) koğucu. (bkz. : nemmâm).

nemime

: نميمه

(a. i. c. : nemâim) : koğu-culuk, çekiştiricilik, dedikoduculuk, (bkz. : gıybet).

nemîme-kâr

: نميمه کار

(f. b. s.) : koğucu, münafık, arabozan, (bkz. : nemmâl, nemmâm. nemmâs, zemmâm). (bkz. : zemmâm).

nemîn

: نمين

(a. i.) : 1) fısıltı. 2) koSucu.

nemir

: نمير

(a. s.) : tatlı su. (bkz : âb-ı şîrîn).

nemi

: نم

(a. i.) : 1) karınca, (bkz. : mûr). 2) kaşındırıcı bir ot.

Nemle

: نمله

(a. i.) : 1) (bkz. : nemi1. . 2) bir tek karınca. 3) hek. vücutta olan karıncalanma.

nemliyye

: نمليه

(a. i.) : zool. karıncalar, fr. Formicidees

neınm

: نم

(a. i.) : söz getirip götürme, koğuculuk etme.

nemmâl

: نمال

(a. s.) : koğucu, münafık, ara bozan, (bkz. : nemmâm, nemmâs, zemmâm).

nemmâm

: نمام

(a. s.) : koğucu, ara bozan, (bkz. : nemmâl, nemmâs, zemmâm).

nemmâs

: نماس

(a. s.) : koîjucu, münafık, ara bozan, (bkz. : nemîn2, nemmâl, nemmâm, zemmâm).

nem-nâk

: نمناک

(f. b. s.) : nemli, yaş. (bkz. : nem-dâr, râtıb).

nem-nâkî

: نمناکی

(f. b. i.) : nemlilik, yaşlılık, (bkz. : rutubet).

nem-keşîde

: نم کشيده

(f. b. s.) : nemli, ıslak.

nemreka

: نمرقه

(a. i. c. : nemârık) : yastık.

Nemrûd

: نمرود

(a. h. i.) : Bâbil'in kurucusu denilen hükümdar (M. Ö. 2640) olup Hz. İbrahim'i ateşe attırmıştır. [Bâbil Kulesi'nin bunun zamanında yapıldığı söylenir]

nems

: نمش

(f. i.) : hîle, dalavere, dek. (bkz. : desîse, hud'a).