nehâbîr |
: | نهابير |
(a. i. nühbûr'un c.) : kum tepeleri, kum yığınları. |
nehâk |
: | نهاق |
(a. i.) : eşek anırtısı. |
nehâr |
: | نهار |
(a. i. c. : enhür, nühûr) : gündüz, (bkz. : rûz). Leyi ü nehâr : gece - gündüz. Mu'dil-ün-nehâr : eoğr. ekvator. Nısf-ün-nehâr : coğr. , asir. meridiyen. |
nehâren |
: | نهارا |
(a. zf.) : gündüzün, gündüz vakti. |
nehârî |
: | نهاری |
(a. s.) : gündüzle ilgili, gündüzcü. 2) yatısız [mektep, talebe] |
nehb |
: | نهب |
(a. i. c. : nihâb) : yağma, çapul. (bkz. : garet). |
nehc |
: | نهج |
(a. i.) : 1) doğru yol. 2) yol, usûl. Ber nehc-i şer'î : şeriat yolunda olarak. |
nehc-ül-ferâdîs |
: |
(cennetlerin yolu) : XIV. asırda yaşamış Çağatay şâirlerinden Mahmut bin Alî tarafından mensur olarak yazılmıştır. XIV. asrın en önemli eserlerinden sayılan bu eser o devrin nesrine âit en güzel ve zengin bir örnektir. |
|
nehem |
: | نهم |
(a. i.) : 1) yemeğe şiddetli arzu duyma. 2) deve homurtusu. |
neheng |
: | نهنگك |
(f. i. c. : nehengâh) : zool. timsah. |
nehengân |
: | نهنگان |
(f. i. neheng'in c.) : zool. timsahlar. |
neher |
: | نهر |
(a. i.) : 1) nehir. 2) genişlik, bolluk. |
Nehhâb |
: | نهاب |
yağmacı. (a. s. nehb'den) : çapulcu, |
nehhâc |
: | نهاج |
(a. i. nehe'den) : kılavuz, doğru yol gösterici, (bkz. : mürşid). |
Nehîb |
: | نهيب |
(a. s. nehb'den) : 1) yağmacr. çapulcu. (bkz : asıb, yağma-ger). 2) dehşet, korku. ' |
nehîk |
: | نهيق |
(a. i.) : anırması, anırtı. |
nehîm |
: | نهيم |
(a. i.) : 1) arslan kükremesi ve fil sesi. 2) s. aç gözlü, doymaz. 3) yırtıcı. |
nehk |
: | نهق |
(a. i.) : eşek anırtısı. |
nehme |
: | نهمه |
(a. i.) : çocukların ve hastaların yiyeceğe karşı olan olan hırsı, oburluğu. |
nehmet |
: | نهمت |
(a. i.) : yüksek himmet. |
nehr |
: | نهر |
(a. i. enhâr, enhür, nühûr) : akarsu, çay; ırmak. Mâ-beyn-en-nehreyn "Dicle ile Fırat arasındaki yer" : Mezapotam. ya, Elcezîre. (bkz : nehreyn). |
nehr-i âmm |
: |
fık. suyu umûma âit olan nehir ki, bunda şüf'a câri olmaz. |
|
nehr-i dûr |
: |
uzak nehir. |
|
nehr-i hâss |
: |
fık. suyu, muayyen kimselerin arazîsine taksîm olup o arazînin sonuna varınca kaybolan akar su. |
|
nehren |
: | نهرا |
(a. zf.) : nehir yoliyle, nehirden. |
nehreyn |
: | نهرين |
(a. i. c.) : iki nehir. Mâ-beyn-en-nehreyn (iki nehir arası) : Fırat ve Dicle arası, Mezopotamya, (bkz. : nehr). |
nehrî, nehriyye |
: | نهری ، نهريه |
(a. s.) : nehiremensup, nehirle ilgili. İdâre-i nehriyye : nehirde işliyen vapurlar idaresi. |
nehs, nehş, nehşe |
: | نهس ، نهش ، نهشه |
(a. i.) : 1) yılan sokması. 2) öndişiyle ısırır gibi tutma. |
Nehûd |
: | نخود |
(f. i.) : nohut. (bkz. : hummus). |
Nehûdî |
: | نخودی |
(f. s.) : nohûdî, renginde. |
Nehy |
: | نهی |
(a. i.) : 1) yasak etme. 2) gr. emir sığasının (kipinin) menfîsi ("olumsuzu) : [gelmesin!, yapmasın! gibi] , Emr ö nehy : emretme ve yasak etme. |
nehy an-il-münker |
: |
şeriatın yasakettiği şeyleri yaptırmama. |
|
nehz, nehzât |
: | نهض ، نهضات |
(a. i.) : davranma. , kalkışma. |
nehzat |
: | نهضت |
(a. i.) : hareket, yola çıkma. |