nedâ

: ندی

(a. i.) : çiy; nem, rutubet, (bkz : şeb-nem).

nedâid

: ندائد

(a. i. nedîd ve nedîde'nin c.) : eşler, emsaller, akranlar.

nedâlet

: ندالت

(a. i.) : 1) kir, pislik. 2) çalma, aşırma.

nedamet

: ندامت

(a. i.) : pişmanlık, (bkz : nedâmet-kârî, nedem).

nedâmet-gâh

: ندامتگاه

(a. f. b. i.) : nedamet, pişmanlık yeri.

nedâmet-kâr

: ندامتکار

(a. f. b. s.) : pişman olan.

nedâmet-kârâne

: ندامتکارانه

(a. f. zf.) : pişmanlıkla.

nedâmet-kârî

: ندامتکاری

(a. f. b. i.) : pişmanlık, (bkz. : nedamet).

nedân (-)

: ندان

(f. s.) : "bilmez, bilmiyen" mânâlariyle kelimelere eklenir.

nedâret

: نضارت

(a. i.) : tazelik, parlaklık, (bkz. : letafet, nezâret, taravet).

nedâvet

: نداوت

(a. i.) : yaşlık, nemlilik, (bkz. : rutubet).

nedb

: ندب

(a. i.) : ağıt ağlama, (bkz : nüdbe).

nedbe

: ندبه

(a. i. c. : nedeb, nüdûb) : yara izi. [aslı : "nedebe" dir]

neddâb

: نداب

(a. i.) : ölü ağlayıcısı, (bkz : nevha-ger).

neddâf

: نداف

(a. i.) : hallaç.

nedeb

: ندب

(a. i. nedebe'nin c.) : (bkz : nedbe).

nedebe

: ندبه

(a. i.) : yara yeri, kırık yeri.

nedem

: ندم

(a. i.) : pişman olma, pişmanlık, (bkz. : nedamet). Yevm-i nedem : kıyamet günü, (bkz. : rûz-i kıyamet, rûz-i, restâhîz").

nedf

: ندف

(a. i.) : pamuk atma, pamuk didme.

nedfî

: ندفی

(a. s.) : nedfolunmuş, didilmiş yün topağı.

nedîb

: نديب

(a. i.) : yara eseri kalan organ.

nedibe

: نديبه

(a. i.) : fizy. yumurtanın en mühim, tohumu teşkîl eden kısmı.

nedid, nedîde

: نديد ، نديده

(a. i. c. : nedâid) : eş, emsal, akran, (bkz. : hem-tâ).

nedîf

: نديف

(a. i.) : atılmış pamuk; yün.

nedim

: نديم

(a. i. c. : nedmân, nüdemâ) : 1) meclis arkadaşı, sohbet arkadaşı, (bkz. : hem-bezm, hem-sohbet). 2) s. büyükleri, fıkra ve hikayeleriyle eğlendiren. 3) s. güzel hikâye anlatan, tatlı konuşan. 4) erkek adı.

Nedîm

: نديم

(a. h. i.) : Osmanlı şâirleri arasında en çok değer kazananlardan biridir. Adı Ahmed'dir. Sultan İbrahim zamanında kazasker bulunan Mustafa Efendi'nin torunudur. Mahmud Paşa mahkemesinde hâkimlik etmiştir. Meşhur Damat ibrahim Paşa'nın kitapçısı ve nedîmi idi. 1730 da ölmüş ve İstanbul'da Karaca Ahmed mezarlığına gömülmüştür. Dîvânı ile Sahâif-ül-ahbâr tercümesi olan "Müneccimbaşı târihi" başlıca eserlerindendir.

nedime

: نديمه

(a. i.) : 1) kadın nedîm. 2) zengin veya itibarlı bir kadının arkadaşı. 3) i. kadın adı.

Nedîm-i Kadîm

: نديم قديم

(a. h. i.) : asıladı Mehmed'dir. İstanbul'da doğmuştur. Medrese tahsili gördükten sonra müderris olmuş ve 1670 yılında İstanbul'da ölmüştür. Türkçe, arapça, fars-ça şiirleri vardır. [Şâir Halil Nihad Boztepe, sonraki Nedîm'in dîvânını bastırırken bu nedîm'in şiirlerinden bir kısmını da dîvânın sonuna ilâve etmiştir]

nediyy

: ندی

(a. s.) : (bkz. : nâdî).

nedmân

: ندمان

(a. i.) : 1) pişmâtı olma, pişmanlık, (bkz. : nedamet). 2) şarap, kadeh arkadaşı.

nedret

: ندرت

(a. i.) : 1) azlık; seyreklik, az bulunma. 2) erkek ve kadın adı.

nedve

: ندوه

(a. i.) : görüşme; konuşma. Dâr-ün-nedve : Câhiliyet- zamanında Mekke'de ka-bîle işlerini konuşmak için yapılmış olan meşhur ev.