necâbet

: نجابت

(a. i.) : soyluluk, soy temizliği.

necâbetlü

: نجابتلو

(a. t. b. s.) : 1) soylu, soyu temiz. 2) "devletlü" kelimesiyle birlikte şehzadeler için kullanılan bir unvan idi.

necâdet

: نجادت

(a. i.) : kahramanlık, yiğitlik, efelik, (bkz : necdet).

necâh

: نجاح

(a. i.) : 1) isteğine ulaşma. 2) kurtulma, (bkz. : felah, halâs).

necâib

: نجائب

(a. s. necîbe'nin c.) : necip, asîl, şerefli, temiz kimseler veya şeyler.

necâib-ül-Kur'ân

:  

Kur'ân'ın ihlâs, En'âm süreleriyle Âyet-ül-Kürsî gibi ruhlara ufuk ' açıcı kısımları.

necaset

: نجاست

(a. s.) : 1) pislik, murdarlık. 2) ters, kazurat.

necâşî

: نجاشی

(a. i.) : Habeş imparatorunun ünvânı.

necat

: نجات

(a. i.) : kurtulma, ' kurtuluş. (bkz. : halâs, rehâ, selâmet. En-necâtü fi-s-sıdk : selâmet, kurtuluş doğruluktadır.

necâtî

: نجاتی

(a. s.) : 1) necata, kurtulmıya mensup, kurtuluşla ilgili. 2) K XV. asrın meşhur Osmanlı şâiri olup asıl adı îşâ'dır, 1508 de ölmüştür. Bir Dîvânı vardır. 3) i. erkek adı.

neccâd

: نجاد

(a. i.) : yorgancı, yatak, yorgan yastık gibi şeyler yapan.

neccâh

: نجاه

(a. i.) : yorgancı

neccâm

: نجام

(a. s.) : astronomi âlimi, fr.astronome.

neccâr

: نجار

(a. i.) : 1) dülger. 2) marangoz.

neccâş

: نجاش

(a. i.) : hayvan sürücüsü.

necd

: نجد

(a. s. c. : encâd, nicâd, nücûd) : 1) yüksek yer. 2) i. yiğitlik hâli. 3) i. gamlılık. 4) i. yol.

Necd

: نجد

(a. h. i.) : Arap yarımadasının orta bölgesi.

necdet

: نجدت

(a. i. necd'den) : 1) kahramanlık, yiSit lik, efelik, (bkz. : necâdet). 2) erkek adı.

necef, necefe

: نجف ، نجفه

(a. i.) : yüksek, tümsek yer, sırt, tepe.

Necef

: نجف

(a. h. i.) : Küfe civarında Hz. Alî'nin türbesi olan yer.

Necefe

: نجفه

(a. i.) : büyük askı kandil,

neces

: نجس

(a. i.) : pislik, murdarlık, (bkz : necaset)

necîb

: نجيب

(a. s. c. : encâb, necâib, nücebâ) : 1) soyu sopu temiz, nesli pâk olan kimse. 2) erkek adı.

necibe

: نجيبه

(a. s.) : 1) [necîb'in müenne-sl] . (bkz. : necîb). 2) kadın adı.

necîd

: نجيد

(a. s.) : 1) yürekli [adam] . 2) i. arslan. (bkz. : esed, gazanfer, haydar, leys, şîr).

necîl

: نجيل

(a. s.) : 1) soylu, soyu sopu temiz, kişizade. Necl-i neeîl : soyu temiz, asîl çocuk. 2) i. erkek adı.

necîliyye

: نجيليه

(a. i.) : bot. (bkz : necliyye).

necîre

: نجيره

(a. s.) : üstü örtülü tahta sofa.

Necis

: نجس

(a. s.) : pis, murdar, (bkz : 

necîs

: نجيس

(a. s.) : necasetti, pis, murdar, kirli. 2) onulmaz hastalık.

neciyy

: نجى

(a. i.) : sırdaş, (bkz : hem-râz).

necl

: نجل

(a. i. c. : encâl) : 1) oğul, evlât, çocuk, (bkz. : ferzend).

necl-i necîb

:  

soyu temiz çocuk. 2) nesil, sülâle, kuşak.

neclî

: نجلى

(a. s.) : nede; oğula, sülâleye mensup, bunlarla ilgili. (a. i.) : bot. "buğdaygiller.

Necliyye

: نجليه

fr. graminees. (a. i. c. : encam, encüm, nücûm) : 1) yıldız, (bkz. : ahter, kevkeb, sitâre). 2) Kur'ân. (bkz. : Fürkan, Hüdâ, Hitâb, Kitâb, Mushaf, Nûr, Zikr).

necm-i gîsu-dâr

:  

astr. kuyruklu yıldız.

necmî

: نجمی

(a. s.) : 1) yıldızla ilgili 2) i. erkek adı. [müen. : "necmiyye"]

neem-üd-dîn

: نجم الدين

(a. b. i.) : 1) dîninyıldızı. 2) erkek adı olup dilimizde "necmettin" şekli yaygındır.

Necş

: نجش

(a. i.) : avı yatağından çıkarma. (a. i.) : fısıltılı, gizli söz.

necve

: نجوه

(a. i.) : tümsek ve yüksek yer.