neb' |
: | نبع |
(a. i.) : (bkz. : nebeân). |
nebâgat |
: | نباغت |
(a. i.) : aşikar olma, mey-dana çıkma |
nebâhat |
: | نباهت |
(a. i.) : 1) şan, şeref, onur. 2) şan ve şeref sahibi. 3) kadın adı. |
nebâil |
: | نبائل |
(a. s. nebîle'nin c.) : yüceler, yüksekler. |
nebâir |
: | نبائر |
(a. i. nebîre'nin c.) : torunlar. (bkz. : esbât). [yapma kelimelerdendir] |
nebâlet |
: | نبالت |
(a. i.) : 1) zekîlik. 2) büyüklük, ululuk. 3) cömertlik. |
nebat |
: | نبات |
(f. i.) : nöbet şekeri. |
nebat |
: | نبات |
(a. i. c. : nebatat) : topraktan biten, çıkan her türlü şey, bitki. |
nebatat |
: | نباتات |
(a. i. nebât'ın c.) : 1) nebat (*bitki) lar. 2) botanik, fr. botanique. |
nebâtât-ı ibtidâiyye |
: |
bot. bir hücreli bitkiler, fr. protophytes. |
|
nebâtâM kesîr-ül-hücerât |
: |
bot. çok hücreli bitkiler, fr. metaphytes. |
|
nebâtât-ı müteşebbise |
: |
bot. sarmaşan, sarılın bitkiler, fr. liane. |
|
nebâtât-ı süfliyye |
: |
bot. aşağı "bitkiler, fr. plantes infeVieures. |
|
nebâtât-ı zât-ül-büzûr |
: |
bot. tohumlu bitkiler, fr. spermatophytes. |
|
nebatî |
: | نباتی |
(a. s.) : 1) nebata (bitkiye)mensup, nebat (bitki) ile ilgili. 2) nebat (bitki) dan yapılmış. 3) coğr. biktişel, fr. ve'ge'tal. |
nebâtiyyûn |
: | نباتيون |
(a. i. c.) : botanik âlimleri (bilginleri). |
nebbâc |
: | نباج |
(a. s.) : sesi sert olan. |
nebbâh |
: | نباح |
(a. s.) : havlayın. |
nebbâl |
: | نبال |
(a. i.) : okçu, ok yapan ve satan adam. |
nebbâş |
: | نباش |
(a. s.) : mezar soyucu, kefen soyucu. |
nebe' |
: | نباء |
(a. i. c. : enbâ) : haber, (bkz. : peygam). |
nebeân |
: | نبعان |
(a. i.) : pınar suyunun yerden kaynaması. |
nebe'-âver |
: | نبأ آور |
(a. f. b. s.) : haber getiren, (bkz. : peyâm-âver, peygam-âver). |
neberd |
: | نبرد |
(f. i.) : harp, savaş, (bkz : ceng, cidal, perhâş). |
neberd-azmâ |
: | نبرد آزما |
(f. b. s.) : çok savaşlara girmiş çıkmış tecrübeli kimse. |
neberde |
: | نبرده |
(f. i.) : savaşçı, (bkz. : ceng-cû, cidâl-cû). |
neberd-gâh |
: | نبردگاه |
(f. b. i.) : savaş yeri. |
neberd-pîşe |
: | نبرد پبيشه |
(f. b. s.) : savaşçı, savaşı sanat edinmiş kimse. |
nebevf |
: | نبوی |
(a. s.) : nebî'ye, peygambere âit, onunla ilgili. Hadîs-i nebevi : peygambere âit hadîs. |
nebî |
: | نبی |
(a. i. nebe'den. c. : enbiyâ) : 1) haberci. 2) peygamber, [birinci mânâ, hemen hemen hiç kullanılmaz] |
nebîh, nebîhe |
: | نبيه ، نبيهه |
şerefli, (bkz. : necîb). |
nebîl, nebîle |
: | نبيل ، نبيله |
(a. s.) : 1) yüksek meziyet ve onur sahibi. 2) akıllı, anlayışlı. 3) bilgili ve faziletli [kimse] . 4) i. [birincisi] erkek, , [ikincisi] kadın adı. |
nebîr |
: | نبير |
(a. i.) : torun, [erkek] , (bkz : hafîd). |
nebîre |
: | نبيره |
(a. i.) : torun [kız] , (bkz : hafîde, nebîse). |
nebîse |
: | نبيسه |
(a. i.) : torun [kız] , (bkz : hafîde, nebîre). |
nebîz |
: | نبيذ |
(a. i.) : hurma veya arpadan yapılan bir çeşit içki. |
nebk, nebık, nıbk |
: | نبق ، نبق ، نبق |
(a. i.) : nebk, nebık, nıbk bot. yaban kirazı. |
nebi |
: | نبی |
(a. i.) : 1) ok. (bkz. : nâvek, sehm, tîr). 2) ok yapma. |
nebş |
: | نبش |
(a. i.) : 1) gömülü şeyi eşip yerden çıkarma. 2) bir şeyi başka bir şey ile meydana çıkarma. |
nebt |
: | نبت |
(a. i.) : 1) yerden çıkma, bitme. 2) ot. (bkz. : giylâh). |
nebz |
: | نبذ |
(a. i.) : (bkz : ilka', i'lâm). nebz-i ahd : huk. [eskiden] muahedeyi feshetme. |
nebze |
: | نبذه |
1) az şey, bir parça. 2) bir şeyin artığı. |