nâz

: ناز

(f. i.) : 1) kendini beğendirmek için takınılan yapmacık, (bkz. : cilve, işve, şîve). 2) bir şeyi beğenmiyormuş gibi gözükme. 3) şımarıklık. 4) yalvarma, rica.

na'z

: نعظ

(a. i.) : (bkz. : intiâz).

nâ-zâd, nâ-zâde

: نازاد ، نازاده

(f. s.) : 1) doğmamış. 2) olmıyacak.

nazâif

: نظائف

(a. s. nazîf'in c.) : nazîf, nezâfetli, temiz, pâk olanlar.

nazâir

: نظائر

(a. i. nazîre'nin c.) : (bkz : nazîre).

nâzân

: نازان

(f. s.) : 1) nazlı. 2) i. kadın adı.

nazar, nazâret

: نضر ، نضارت

(a. i.) : 1) altın, (bkz. : zeheb, zer). 2) tazelik, (bkz. : nadar).

nazar

: نظر

(a. i. c. : enzâr) : 1) bakma, göz atma. 2) düşünme, (bkz. : mülâhaza). 3) göz değme, (bkz. : isâbet-i ayn). 4) iltifat. 5) îti-bar. 6) yan bakış. Atf-ı nazar : bakma. Câ-yi nazar : düşünme. Hifan-i nazar : iyi gözle görme. İm'ân-ı nazar : bakıp süzme. Nûr-il nazar : göz nuru. Sarf-ı nazar : şöyle dursun. Sarf-ı nazar etmek : vazgeçmek.

nazar-ı istihcân

:  

müstehcen telâkkî etme bakışı.

nazâr-ı istîlâ-kârâne

:  

istilâcılara yaraşan bakış.

nazar-ı şekk U tedkik

:  

şüphe ve tetkik bakışı.

nazar-ı takdîr

:  

kıymet biçme bakışı.

nazaran

:  

(a. zf.) : 1) göre, bakıma göre, bakarak, bakılırsa. 2) nisbeten, nisbetle, kıyaslıyarak.

Nazar-bâz

: نظر باز

(a. f. b. s.) : şuh neşe ile bakan.

nazar-bizî

: نظر بازی

(a. f. b. i.) : şuhlukla, neşe ile bakış.

nazar ber kadem

: نظر بر قدم

(a. b. i.) : tas. nakşî tarikatında bulunan on iki tâbirden biri [diğerleri : hoşderdem, sefer der vatan, halvet der encümen, yad kerd, bâz keşt, nigâh dâşt, yâd-dâşt, vukuf-ı zamanî, yukuf-ı adedî, vukuf-i kalbî'dir]

nazar-endâz

: نظر انداز

(a. f. b. s.) : göz atan, bakan.

nazar-firîb

: نظر فريب

(a. f. b. s.) : göz aldatan.

nazar-ı firîb-i efkâr

:  

fikirlerin gözünü aldatıcı.

nazar-gâh

: نظرگاه

(a. f. b. i.) : nazar edilen, bakılan veya bakılacak yer.

nazar-geh

: نظرگه

(a. f. b. i.) : (bkz. : nazar-gâh).

nazarî

: نظری

(a. s.) : 1) nazar'a, bakışa âit, nazarla, bakışla ilgili. 2) yalnız görüş hâlinde bulunan, tatbik edilmemiş, teorik, fr. theorique.

nazariyyât

: نظريات

nazariyye'nin c.) : ilmî görüşler, düşünüşler.

nazariyyât-ı hikemiyye

:  

nazarî (teorik) fizik, fr. theories physique.

nazariyye

: نظريه

(a. i. c. : nazariyyât) : 1) mat. teori, fr. theorie.

nazariyye-i kıyamet

:  

biy. kıyamet teorisi. 2) ilmî görüş, ilmî düşünüş.

nazar-rübâ

: نظر ربا

(a. f. b. s.) : göz çeken.

nâz-bâlîn

: ناز بالين

(f. b. i.) : yastık, (bkz : nâz-bâliş).

nâz-bâli»

: ناز بالش

(f. b. i.) : yastık, (bkz : nâz-bâlîn).

nazc

: نضج

(a. i.) : 1) pişme, olma, kıvam-bulma, olgunluk. 2) bulûğa erme.

nazc-ı kabl-el-vakt

:  

zamanından önce bulûğa erme.

nâz-dir

: نازدار

(f. b. s.) : 1) nazlı. 2) i. meşhur bir çeşit lâle.

nâzekî

: نازکی

naziklik, incelik [aslı : "nazükî" dir]

nâzende

: نازنده

(f. s.) : naz edici, nazlı, jhoş edalı, {bkz : işve-bâz, işve-kâr). nâzende-âl : meşhur bir çeşit lâle. nâzende-! tan nâz : alaycı, nazlı güzel.

nâzenîn

: نازنين

(f. s.) : 1) cilveli, oynak. 2) çok nazlı yetiştirilmiş, şımarık. 3) narin, ince yapılı. 4) mahut. Tarîk-ı nazenin : Bektaşi tarikatı.

nâzenîn-i dil rübâ-yi temeddün

:  

medenîleşme nin gönül çeken güzeli.

nazh

: نضح

(a. i.) : su çekme, (bkz. : nadh).

nâzıc

: ناضج

(a. s.) : olgun, yetişmiş, pişmiş, kıvama gelmiş [et, meyva]

nâzım

: ناظم

(a. s. c. : nâzımîn) : 1) tanzim eden, nizâma koyan, düzenliyen. 2) ed. nazım hâline koyan, manzume yazan. nâzım-i menâzım-i umûr-i cumhur : halkın işlerini sıraya koyan, düzenliyen. 3) fiz. düzengeç, fr. regulateur. 4) mat. normal. 5) i. erkek adı. [müen. nâzıme, kadın adı olarak da kullanılır]

nâzım-âne

: ناظمانه

(a. f. zf.) : nâzım olana yakışacak yolda.

nâzımın

: ناظمين

(a. s. nâzım'ın c.) : tanzim edenler, nizâma koyanlar, düzenlfyenler.

nazır

: ناظر

(a. s. nazar, nezâret'den. c. : nuzzâr) : 1) nazar eden, nezâret eden, bakan, gözeten. 2) i. (eskiden) vekîl, bakan [kabinede] . (bkz. : vezîr). 3) bir yüzü bir tarafa olan.

nâzır-ı vakf

:  

huk. [eskiden] mütevelliye vakfa âit işlerde nezâret etmek ve bu işlerde rey bakımından mütevelliye mercî olmak üzere nasbolunmuş olan zat.

nazıra

: ناظره

(a. s.) : 1) nâzır'ın müennesi. . i. göz. (bkz. : çeşm, dîde).

nâzıra-hân

: ناظره خوان

taklîdeden. k (a. f. b. s.) : bakarak

nazîc

: نضيج

(a. s.) : pişmiş, yetişmiş, kemâlini bulmuş.

nazîd, nazîde

: نضيد ، نضيده

(a. s.) : 1) yerli yerinde, tertipli. 2) yastık, minder, şilte gibi ev eşyası.

Nazîf

: نظيف

(a. s. nezâfet'den) : 1) temiz. (bkz. : pâk, pâkize, tâhir). 2) i. erkek adı. [müen. : "nazîfe"]

nâzik

: نازك

(f. s.) : 1) ince. (bkz. : narin, rakîk). 2) terbiyeli, saygılı. 3) güzel, zarif, [kelimenin aslı : "nâzük" dür]

nâzik-âne

: نازکانه

(f. zf.) : nezâketle, incelikle, kibarlıkla.

nâzik-beden

: نازك بدن

(f. a. b. s.) : bedeni, vücûdu nâzik olan.

nâzik-edâ

: نازك أدا

(f. b. s.) : nâzik dav-ranışlı.

nâzik-endâm

: نازك اندام

(f. b. s.) : nâzik endamlı, güzel vücutlu, (bkz. : nâzik-ten).

nâzik-güzîn

: نازك گزين

(f. b. s.) : çok nâzik, (bkz. : nâzik-ter).

nâzik-hayâlân

: نازك خيالان

(f. a. b. s.) : 1) Allah'ın yarattıklarını düşünenler, arifler. 2) şâirler.

nâzik-hulk

: نازك خلق

(f. a. b. s.) : tabiatı, yaradılışı nâzik olan.

nâzikî

: نازکی

(f. i.) : naziklik, (bkz : nezâket).

nâzik-mizâe

: نازك مزاج

(f. a. b. s.) : nâzik tabiatlı.

nâzik-ten

: نازك تن

(f. b. s.) : nâzik vücutlu, (bkz. : nâzik-endâm).

nâzik-ter

: نازك تر

(f. b. s.) : fazla nâzik, (bkz. : nâzik-güzîn).

nâzik-terîn

: نازکترين

(f. b. s.) : daha nâzik, en nazik.

nâzik-vücûd

: نازك وجود

(f. a. b. s.) : vücûdu nâzik ve lâtif olan.

nazil

: نازل

(a. s. nüzûi'den) : 1) yukarıdan aşağı inen, inici. 2) bir yere konan, bir yerde konaklıyan.

nazile

: نازله

(a. i.) : 1) belâ, sıkıntı, (bkz. : mihnet, dâhiye). 2) inme. (bkz. : nüzul). 3) nezle.

nazim

: نظيم

(a. i.) : 1) sıra sıra, dizi dizi olan şey. 2) XVIII. asırdaki büyük şâirlerimizden biri.

nazîr

: نضير

(a. s.) : 1) taze. (bkz. : âb-dâr). 2) altın, (bkz. : nazar, zeheb, zer).

nazîr

: نظير

(a. s. nazar'dan) : benzer, eş. (bkz. : küfv, şebîh, mânend, mesîl).

nazîre

: نظيره

(a. i. c. : nazâir) : 1) örnek, karşılık. 2) ed. bir şâirin manzum bir eserine (çok zaman gazeline) başka bir şâir tarafından aynı vezin ve kafiyede olmak üzere yapılan benzer. 3) kadın adı.

nazîre-gû

: نظيره گو

(a. f. b. s.) : nazîre söyliyen.

nâziş

: نازش

(f. i.) : (bkz. : nâz).

nazm

: نظم

(a. i.) : 1) dizme, tertîbetme, sıraya koyma. 2) sıra, tertip. 3) ed. vezinli, kafiyeli söz.

nazm-ı cihangir

:  

cihanı tutan nazım, dünyâya yayılan şiir.

nazm-ı garrâ

:  

parlak nazım.

nazmen

: نظما

(a. zf.) : manzum olarak, nazım ile. [zıddı : "neşren"]

nazmiyyât

: نظميات

(a. i. nazm'ın c.) : manzum yazılar.

nâz-perdâr

: ناز پردار

(f. b. s.) : birinin nazını çeken.

nâz-perdârî

: ناز پرداری

(f. b. i.) : naz çekme.

nâz-perver

: ناز پرور

(f. b. s.) : naz eden.

nâz-perver-âne

: ناز پرورانه

(f. zf.) : nazlanarak.

nâz-perverd, nâr-perverde

: ناز پرورده

(f. b. s.) : naz içinde büyümüş, terbiye olmuş, nazlı.

nâz-perverî

: ناز پروری

(f. b. i.) : naz ederlik, nazlanma.

nazra

: نظره

(a. i.) : [bir tek] bakış.

nazra-gâh

: نظره گاه

(a. f. b. i.) : bakış yeri; gözle bakılan yer; göz önü.

nazra-künân

: نظره کنان

(a. f. zf.) : bakarak, . seyrederek.

nazret

: نضرت

(a. i.) : (bkz. : nezâret).

nâzük

: نازك

(f. s.) : (bkz. : nâzik).

nazükî

: نازکی

(f. i.) : naziklik, incelik.

nâzük-âne

: نانزکانه

(f. zf.) : (bkz. : nâzik-âne).

nâzük-beden

: نازك بدن

(f. a. b. s.) : (bkz. : nâzik-beden).

nâzük-edâ

: نازك أدا

(f. b. s.) : (bkz. : nâzik-edâ).

nâzük-endâm

: نازك أندام

(f. b. s.) : (bkz. : nâzik-endâm).

nâzük-güzîn

: نازك گزين

(f. b. s.) : (bkz : nâ-zik-güzîn).

nizük-hayâlân

: نازك خيالان

(f. a. b. s.) : (bkz : nâzik-hayâlân).

nâzük-hulk

: نازك خلق

(a. b. s.) : (bkz. : nâzik-hulk).

nâzükî

: نازکی

(f. i.) : (bkz. : nâzikî).

nâzük-mizâc

: نازك مزاج

(f. a. b. s.) : (bkz. : nâzik-mizâc).

nâzük-ten

: نازك تن

(f. b. s.) : (bkz. : nâ-zik-ten).

nâzük-ter

: نازك تر

(f. b. s.) : (bkz. : nâ- (f. b. s.), (bkz : nâ- Jjk (f. a. b. s.), (bkz : nâzük-ter zik-ter).

nâzük-terîn

: ناکترين

0

nâıük-vüeûd

: نازك وجود

(f. e.) : değil, yok.