nâ-kâste |
: | نا کاسته |
(f. b. s.) : noksansız, eksiksiz. |
nân |
: | نان |
(f. i.) : ekmek, (bkz. : hubuz). |
nân-ı azîz |
: |
ekmek. ...nân-ı azîziyle perverde olmak : birinin ekmeğiyle beslenmek. |
|
nân-ı cevîn |
: |
arpa ekmeği. |
|
nân-ı gülâc |
: |
ekmek kadayıfı, güllaç baklavası. |
|
nân-ı huşk |
: |
kuru ekmek. |
|
nân-ı keşkîn |
: |
buğdaydan başka hububatla yapılan ekmek. |
|
nân-ı telh |
: |
acı ekmek. |
|
nân ü nemek |
: |
tuz ve ekmek [hakkıj. |
|
nân ü ni'met |
: |
iyilik, bağış, (bkz. : atıfet, ihsan). |
|
na'nâ' |
: | نعناع |
(a. i.) : nane. (bkz. : na'nâ') |
na'na' |
: | نعنع |
(a. i.) : nane. |
nân-cû [y] |
: | نانجو [ی] |
(f. b. s. ve i.) : "ekmek ariyan" : dilenci, (bkz. : gedâ, nân-hâr). |
nân-hâh |
: | نان خواه |
(f. b. s.) : "ekmek . isteyen" : dilenci. |
nân-hâr |
: | نان خوار |
(f. b. i.) : tar. ölen Yeniçerilerin çocukları. |
nân- hôr |
: | نان خوار |
(f. b. s. ve i.) : dilenci, (bkz. : gedâ, nân- cû [y] , nân-hâh). |
nân-kör |
: | نانکور |
(f. b. s.) : gördüğü iyiliği unutan; tuz, ekmek hakkını bitmiyen. |
nân-pâre |
: | نپاره |
(f. b. i.) : 1) ekmek parçası, bir lokma ekmek. 2) geçime yarıyan iş, me'murluk. |
nân-püz |
: | نانپز |
(f. b. i.) : ekmekçi, ekmek pişirici, (bkz. : habbâz). |
nânû |
: | نانو |
(f. i.) : ninni, |