nâm

: نعماء

(f. i. c. : nâmân) : 1) isim, ad. 2) ün, lâkab. 3) adres. 4) yerine, vekillik.

nâm-ı müsteâr

:  

kendi adından başka eğreti alınan ad.

nâm-ı şerîf

:  

şerefli isim, mübarek ad.

na'mâ

: نعنماء

(a. i.) : ihsan, bahşiş, nîmet, insanı refaha kavuşturucu şey.

nâ-ma'dûd

: نا معدود

(f. a. b. s.) : sayılmaz, sayısız, çok.

nâ-mahdûd

: نا محدود

(f. a. b. s.) : hudutsuz, sınırsız.

nâ-mahrem

: نا محرم

(f. a. b. s.) : 1) mahrem olmıyan. 2) nikâh düşmiyen. 3) yabancı erkek tarafından görülmesi caiz olmakla kendisinden kaçılan).

nâ-mahremiyyet

: نا محرميت

(f. a. b. i.) : na-mahremlik.

nâ-mahsûr

: نا محصور

(f. a. b. s.) : sonu olmıyan, sonsuz, sınırlanmamış.

nâ-makbûl

: نا مقبول

(f. a. b. s.) : makbul olmıyan, kabul olunmamış, beğenilmemiş.

nâ-ma'kul

: نا معقول

("ku" uzun okunur. f. a. b. s.) : ma'kul olmıyan, akla uygun gelmiyen.

nâ-ma'lûm

: نا معلوم

(f. a. b. s.) : bilinmiyen, bilinmemiş, (bkz. : mechûl).

nâmân

: نامان

(f. i. nâm'ın c.) : isimler, adlar.

nâma'rûf

: نا معروف

(f. a. b. s.) : ma'rûf olmıyan, tanınmıyan, bilinmiyen.

nâ-marzî

: نا مرضی

(f. a. b. s.) : arzuya, isteğe uygun olmıyan.

nâ-matbû

: نا مطبوع

(f. a. b. s.) : 1) tabîa-ta uygun olmıyan. 2) basılmamış olan [yazı]

nâm-âver

: نام آور

(f. b. s. c. : nâm-âverân) : ad salmış, ünlü. (bkz. : meşhur, nâm-berde, nâm-dâr, nâm-ver).

nâm-âverân

: نام آوران

(f. b. s. nâm-âver'in c.) : ad salmış olanlar, ünlüler, (bkz. : meşâhîr, nâm-verân).

namaz

: نماز

(f. i.) : namaz, (bkz. : salât). namâz-ı şâm : akşam namazı.

namâz-gâh

: نمازگاه

(f. b. i.) : [çok zaman] açıkta namaz kılmak üzere yapılan yer olup kıble tarafında mihrap yerine bir dikili taşı bulunur, üstü açık mescid.

namâz-güzâr

: نمازگذار

(f. b. s.) : namazlarını edâ eder olan.

nâm-ber-dâr

: نام بردار

(f. b. s.) : namlı, adlı sanlı, (bkz. : meşhur, nâm-âver, nâm-berde, nâm-dâr, nâm-ver).

nâm-berde

: نام برده

(f. b. s.) : (bkz. : meşhur, nâm-âver, nâm-dâr, nâm-ver).

nâm-cû [y]

: نامجو [ی]

(f. b. s. c. : nâm-cûyân) : 1) nam ariyan, ün ariyan. 2) yiğit.

nâm-cûyân

: نامجويان

(f. b. s. nâm-cû'nun c.) : 1) nam arıyanlar, ün arıyanlar. 2) yiğitler.

nâm-dâr

: نامدار

(f. b. s. c. : nâm-dârân) : namlı, ünlü. (bkz. : meşhur, müştehir, nâm-ber-dâr, nâm-ver).

nâm-dârân

: نامداران

(f. b. s. nâm-dâr'ın c.) : namlılar, ünlüler, (bkz. : meşâhîr, nâm-âve-rân, nâm-verân).

nâm-dârî

: نامداری

(f. b. i.) : namdarlık, şöhret, ünlülük.

nâme

: نامه

(f. i.) : 1) mektup. 2) sevgiye ve aşka dâir yazılmış mektup. 3) kitap, mecmua.

nâme-i hicran

:  

ayrılık mektubu.

nâme-i hümâyûn

:  

[eskiden] pâdişâh tarafından bir hükümdara gönderilen mektup.

nâme-i siyahlika

:  

kara yüzlü, felâket haberli mektup.

nâme (-)

: نامه

(f. s.) : "yazılı, yazılmış, küçük kitap" mânâlarına gelerek mürekkep (*bir-leşik) kelimeler meydana getirir : [emir-nâme, kanûn-nâme, karar-nâme. . gibi]

nâme-âver

: نامه آور

(f. b. s.) : mektup götüren, (bkz. : nâme-ber).

nâme-ber

: نامه بر

(f. b. s.) : mektup götüren Kebûter-i nâme-ber : posta güvercini, (bkz : nâme-âver).

nâ-mefhûm

: نا مفهوم

(f. a. b. s.) : mânâsız, anlaşılmaz.

nâ-me'mûl

: نا مأمول

(f. a. b. s.) : umulmadık, beklenmedik.

nâme-nüvîs

: نامه نويس

(f. b. i.) : tar. Babıâli'de, dîvân me'murluklarından biri.

nâ-merbût

: نا مربوط

(f. a. b. s.) : rabıtasız, mânâsız, saçmasapan.

nâ-merd

: نا مرد

(f. b. s.) : 1) merd olmı-yan, alçak [kimse] . 2) korkak, (bkz. : cebîn).

nâ-merd-âne

: نا مردانه

(f. zf.) : namertlikle, insaniyetsizlikle, alçaklıkla.

nâ-merdî

: نا مردی

(f. b. i.) : 1) namertlik, insaniyetsizlik, alçaklık. 2) korkaklık.

nâme-res, nâme-resân

: نامه رس ،نامه رسان

(f. b. s.) : nâme eriştiren, mektup ulaştıran.

nâme-resânî

: نامه رسانی

(f. b. i.) : nâme, mektup eriştiricilik.

nâ-mergub

: نا مرغوب

("gu" uzun okunur, f. a. b. s.) : rağbet olunmıyan, beğenilmiyen.

nâ-mer'î

: نا مرئی

(f. a. b. s.) : görülmez.

nâ-mesbûk

: نا مسبوق

(f. a. b. s.) : sebketmemiş, geçmemiş.

nâ-mesmû'

: نا مسموع

(f. a. b. s.) : 1) işitilmemiş. 2) işitilmiye değmez.

nâ-mestûr

: نا ستور

(f. a. b. s.) : 1) örtülmemiş, (bkz. : uryân). 2) açık, meydanda, (bkz : iyân).

nâ-mes'ûd

: نا مسعود

(f. a. b. s.) : mes'ud ve mübarek olmıyan, kutsuz.

nâ-mevzûn

: نا موزون

(f. a. b. s.) : 1) vezinsiz, ölçüsüz. 2) ed. vezni bozuk [manzume]

nâ-meysûr

: نا ميسور

(f. a. b. s.) : 1) işi kolaylaştırılmamış. 2) elde edememiş, ele geçirememiş.

nâmık

: نامق

(a. i.) : 1) yazıcı, kâtip (bkz. : nüvîsende). 2) erkek adı.

nâmî

: نامی

(f. s. nâm'dan) : 1) namlı, şöhretli, ünlü. 2) i. erkek adı.

nâmî

: نامی

(a. s. nümüvv'den) : yerden biten, yetişen, büyüyen, artan. [müen. : "nâmiye"] . (bkz. : nâbit).

nâ-mihr-bân

: نا مهربان

(f. b. s.) : muhabbetsiz, vefasız, sevgisiz.

nâ-mihr-bânî

: نا مهربانی

(f. b. i.) : muhabbetsizlik, vefasızlık, sevgisizlik.

nâmiye

: ناميه

(a. i.) : olma, yerden bitme kuvveti. Kuwe-i nâmiye : olma, yerden bitme kuvveti.

nâmiye-bâr

: ناميه بار

(a. f. b. s.) : hayat verici.

nâ-mizâc

: نا مزاج

(f. a. b. s.) : mizaçsız, keyifsiz, rahatsız, hasta.

nâ-mizâcî

: نا مزاجی

(f. a. b. i.) : mizaçsız-lık, keyifsizlik, rahatsızlık, hastalık.

nâ-murâd

: نا مراد

(f. b. s.) : 1) muradına erişememiş. 2) i. müz. Türk müziğinin eski bir mürekkep makamı olup zamanımıza kalmış bir numunesi yoktur.

nâmûs

: ناموس

(a. i. c. : nevâmîs) : 1) kanun, nizam. 2) ar, edep, haya, ırz. 3) temizlik, doğruluk. 4) Allah'a yakın olan büyük melek, [arapçada : "esrât sahibi" mânâsına da gelir; aslı : yunancadır]

nâmûs-i dilberi

:  

dilberlik namusu, güzellik şeref ve haysiyeti.

nâmûs-i ekber

:  

Cebrail.

nâmûsiyye

: نامسيه

(a. i.) : 1) yatanların görülmemesi için yatağın etrafına çekilen perde 2) cibinlik.

nâmûs-kâr

: ناموسککار

(a. f. b. s.) : 1) namuslu. 2) doğru. [adam]

nâmûs-kârâne

: ناموسکارانه

(a. f. zf.) : namuslulukla, (bkz. : nâmûs-perverâne).

nâmus-perver

: ناموس پرور

(a. f. b. s.) : namuslu.

nâmûs-perverâne't

: ناموس پرورپ

(a. f. zf.) : namuslulukla, (bkz : nâmûs-kârâne).

nâmûs-perverî

: ناموس پرورانه

(a. f. b. i.) : namusluluk.

nâ-mutasavver

: ناموس پروری

(f. a. b. s.) : hatıra ve hayâle gelmiyen.

nâ-muvâfık

: نا موافق

(f. a. b. s.) : muvafık, uygun olmıyan, uymaz.

nâ-mübârek

: نا مبارک

(f. a. b. s.) : uğursuz, meymenetsiz. /

nâ-mühezzeb

: نا مهذب

(f. a. b. s.) : ıslah edilmemiş, terbiye görmemiş.

nâ-mülâyim

: نا ملايم

(f. a. b. s.) : 1) uymaz, uygunsuz. 2) sert, çetin.

nâ-münâsib

: نا مناسب

(f. a. b. s.) : uygun olmıyan, münasebetsiz, yakışıksız, uygunsuz.

nâ-müsâid

: نا مساعد

(f. a. b. s.) : müsait olmıyan, bir işi güç bir hâle sokan.

nâ-müstahikk

: نا مستحق

(f. a. b. s.) : 1) istihkakı olmıyan. 2) istihkak olunmamış, hakedil-memiş.

nâ-müstaidd

: نا مستعد

(f. a. b. s.) : istî-datsız, kabiliyetsiz.

nâm-müsteâr

: نا مستعار

(f. a. b. i.) : takma ad [kendini belli etmemek için alınan-]

nâ-mütenâhî

: نا متناهی

(f. a. b. s.) : sonsuz, uçsuz bucaksız. Fezâ-yi nâ-mütenâhî : sonsuz gibi görünen boşluk.

nâ-müvecceh

: نا موجه

(f. a. b. s.) : tevcîh edilmemiş, yöneltilmemiş.

nâ-müyesser

: نا ميسر

(f. a. b. s.) : müyesser olmıyan, elden gelmiyen.

nâm-ver

: نامور

(f. b. s. c. : nâm-verân) : namlı, adlı, ünlü. (bkz. : meşhur, nâm-âver, nâm-berdâr, nâm-dâr).

nâm-verân

: ناموران

(f. b. s. nâm-ver'in c.) : namlılar, adlılar, ünlüler, (bkz. : meşâhîr, nâm-âve-rân, nâm-dârân).

nâm-zed

: نامزد

(f. b. s.) : 1) nişanlı, sözlü, yavuklu. 2) *aday.