nâ-gâh

: ناگاه

(f. b. s.) : 1) vakitsiz. 2) zf. ansızın, birdenbire. (bkz. : nâ-geh). Gâh ü nâ-gâh : vakitli - vakitsiz.

nagam

: نغم

(a. i. nağme'nin c.) : âhenkler, ezgiler, güzel sesler.

nagamât

: نافذيت

(a. i. nağme'nin c.) : âhenkler, ezgiler, güzel sesler.

nagamât-ı aşk

:  

aşk nağmeleri.

nagam-kâr

: نغمکار

(a. f. b. s.) : ezgici, nağmeler söyliyen.

nagam-perver

: نغم پرو

(a. f. b. s. c. : nagam-perverân) : 1) nağme seven, nağme besliyen. 2) nağmeci, türkü söyliyen.

nagam - perverân

: نغم پروران

(a. f. b. s. nagam-perver'in c.) : 1) nağme sevenler. 2) nagmeciler, türkü söyliyenler.

nâ-geh

: ناگه

(f. b. s. zf.) : (bkz. : nâ-gâh).

nâ-gehân, nâ-gehâne, nâ-gehânî

: ناگهان ، ناگهانه ، ناگهانی

(f. zf.) : ansızın, birdenbire. Kazâ-yi nâ-gehânî : ansızın gelen kaza.

nâgeh-zuhûr

: ناگه ظهور

(f. a. b. s.) : ansızın olan, oluveren.

nâgiz

: ناغض

(a. s.) : 1) hayret eder gibi başını sallıyan. 2) sallıyan.

nağme

: نغمه

(a. i. c. : nagamât) : ahenk, ezgi, güzel ses.

nağme-i kabil

:  

müz. Türk müziğinin eski bir mürekkep makamı olup zamanımıza kalmış bir numunesi yoktur.

nağme-ger

: نغمه گر

(a. f. b. s.) : öten, türkü söyliyen.

nağme-hân

:  

(a. f. b; s.) : şarkı söyliyen, türkü söyliyen. (bkz. : nağme-keş, nağme -perdâz, nağme-sâz, nağme-zen).

nağme-hânî

:  

(a. f. b; s.) : şarkı söyliyen, türkü söyleyicilik. (bkz. : hânende-gî).

nağme-hîz

:  

(a. f. b; s.) : nâğme kaldıran, âheng uyandıran, türkü, şarkı söyliyen,

nağme-keş

:  

(a. f. b; s.) : şarkı söyliyen türkü söyliyen, (bkz. : nağme-hân, nağme -perdâz, nağme-sâz, nağme-zen).

nağme-perdâz

: نغمه خوان

(a. f. b. s.) : şarkı söyliyen, türkü söyliyen. (bkz. : nağme-hân, nağme-keş, nağme-sâz, nağme-zen).

nağme-sâz

:  

(a. f. b. s.) : şarkı söyliyen. (bkz. : nağme-hân, nağme-keş, nağme-perdâz, nağme-zen).

nağme-sâz-ı hevâ

:  

heves ve arzu türküleri söyliyen.

nağme-serâ

:  

(a. f. b. s.) : türkü söyliyen, şarkı okuyan.

nağme-zen

:  

(a. f. b. s.) : şarkı söyliyen, türkü söyliyen. (bkz. : nağme-hân, nağ-perdâz, nağme-sâz, napme-zen).

na-güşade

:  

(f. b. s.) : açılmamış, kapalı, (bkz. : gayr-i meftûh).

nâ-güvâr, nâ-güvâre

: ناگوار ، ناگواره

(f. b. s.) : 1) mîdede zor hazmedilen [şey] . 2) içilmesi, yenilmesi acı olan [şey] , (bkz. : nâ-hoş-güvâr).

nagz

: نغز

(f. s.) : güzel, iyi, göze hoş. görünen. Şi'r-i nagz : güze), höş şiir.