leh

: له

(a. e.) : 1) onun için, ona Mağfûrun-leh : kendisine mağfiret olunmuş. 2) i. birinin çıkarına davranış; yana. lehinde : onun çıkarına uygun olarak.

lehâ

: لها

(a. e.) : leh ve lehu nun müennesi. (bkz. : leh, lehu).

leha

:  

(a. i. lehât'ın c.) : anat. küçük diller, (bkz. : lehevât, lihâ, lihî, lühî).

lehât

: لهات

(a. i. c. : lehâ, lihâ, lehevât, lihî, lühî) : anat. küçük dil. ["lihât, lühât" şekilleri de vardır]

lehâz

: لحاظ

(a. i.) : gözucu, göz koyuğu.

lehçe

: لهجه

(a. i.) : 1) dil; dil kolu, bölge dili, fr. dialecte. Fasîh-ül-lehce : dili uz. 2) (Türkçe'de) yüz, surat.

leheb

: لهب

(a. i.) : alev. Ebû-leheb (alev babası) : Hz. Muhammed (Alehisselâm)’in amcası ve Abd-ül-Muttalib'in oğlu'dur. İslâm dînini kabul etmemiş ve halkı da bu dîni kabulden uzaklaştırmayı kendisine iş edinmişti. ["Kur'ân-ı Kerîm'de Teb-bet yedâ ebî lehebin... " diye başlıyan 111 inci Tebbet sûresi bununla karısı Ummü Cümeyl hakkındadır]

leheb-ün-nâr

:  

ateş alevi.

lehebân

: لهبان

(a. i.) : ateşin alevlenmesi, (bkz. : iştial).

lehef

:  

(a. i.) : kaybolan bir şeyin arkasından üzülme.

lehevât

: لهوات

(a. i. lehât'ın c.) : anat. küçük diller, (bkz. : lehâ, lihâ, lühî).

lehfân

: لهفان

(a. s.) : kalbi yanık. (bkz. : mütehassir).

lehhân

: لحان

(a. s.) : okurken çok yanlışlık yapan [kimse] , (bkz. : lâhin).

lehîb

: لهيب

(a. i.) : 1) alev. 2) ateşin sıcaklığı. 3) alevlenme [ateş] , (bkz. : iştial).

lehîf

: لهيف

(a. s.) : (bkz. : lehfân).

lehinde

: لهنده

(a. t. zf.) : onun çıkarına uygun olarak; birinden yana. [zıddı : "aleyhinde"]

lehm

: لهم

(a. i.) : bir nesneyi hemen yutma.

lehs

: لهث

(a. i.) : dili dışarı çıkma, nefesi kesilme.

lehu

: له

(zf.) : onun için, ondan yana [müen. "lehâ", tesniyesi : "lehümâ" dır]

lehüm, lehümâ

: لهم ، لهما

(a. e.) : leh kelimesinin cemi ve tesniye (ikilik) şekilleri.

lehv

: لهو

(a. i.) : oyun, eğlence, faydasız iş.

lehviyyât

: لهويات

(a. i. c.) : oyunlar, eğlenceler.