lây |
: | لای |
(f. i.) : 1) çamur. 2) tortu. 3) kül. |
lây |
: | لای |
(f. s.) : "lâyîden" mastarından : söyliyen, söyleyici : Herze-lây : herze söyli-yen, saçmalıyan. (bkz. : herze-gû). |
lâ-ya'kıl |
: | لا يعقل |
(a. b. s.) : dalgın, bi hoş. Mest-! lâya’kıl : sızmış, sarhoş. |
lâ-va'kılâne |
: | لا يعقلانه |
(a. b. zf.) : akıl erdirilmeyerek, düşüncesizlikle, dalgınlıkla. |
lâ-ya'nî |
: | لا يعنی |
(a. b. s.) : mânâsız. Mâ lâ-ya’nî : mânâsız, saçmasapan. |
lâ-yecûz |
: | لا يجوز |
(a. s.) : caizdeğil. |
lâ-yefhem |
: | لا يفهم |
(a. s.) : anlayışsız. |
lâ-yefnâ |
: | لا يفنی |
(a. s.) : fena bulmaz, yok olmaz, tükenmez. El-kanaatü kenzün lâyefnâ : kanaat, tükenmez bir hazînedir. |
lâ-yemût |
: | لايموت |
(a. b. s.) : ölmez, fr. immortel. (bkz. : câvidânî). |
lâ-yemûtâne |
: | لا يوتانه |
(a. zf.) : ölniezlikle, fr. îmmortellement. (bkz. : câvidâne). |
lâ-yemûtiyyet |
: | لايموتيت |
(a. b. i.) : ölmezlik, fr. immortalite. |
lâ-yen-azl |
: | لاينعزل |
(a. b. s.) : azl olunmaz, azlolunamaz. |
lâ-yenfekk |
: | لاينفك |
(a. s.) : ayrılamaz, bölünemez. |
lâ-yenkati' |
: | لاينقظع |
(a. zf.) : ardı kesilmeksizin, durmadan, hep. |
lâ-yetecezzâ |
: | لايتجزی |
(a. b. s.) : fiz. parçalanmaz, bölünmez, paralanmaz, bütün. |
lâ-yeiegayyer |
: | لايتغير |
(a. b. s.) : değişmez, bozulmaz, (bkz. : sabit). |
lâ-yetenâhî |
: | لايتناهی |
(a. s.) : sonsuz, sonu bulunmaz. |
lâ-yetenâhiyyet |
: | لايتناهتيت |
(a. i.) : sonsuzluk. |
lâ-yetezelzel |
: | لا يتزلزل |
(a. s.) : sarsılmaz. |
lâ-yezâl |
: | لايزال |
(a. b. s.) : zevalsiz, bitimsiz. |
lâ-yezâlî |
: |
(a. b. s.) : lâye-zal'e mensup olan. |
|
lây-hâr |
: | لايخوار |
(f. b. s.) : tortu içen; şarap tortusunu içecek kadar ayyaş. Külhâni-i lây-hâr : meşhur hakîm Senâî'nin mürşidi. |
lâyıh |
: | لايح |
(a. s. levh'den.) : 1) parlak, parlayan. 2) aşikâr, meydanda, (bkz. : hüvey-dâ). 3) hatıra gelen. [Arapçada "lâih" dir] |
lâyiha |
: | لايحه |
(a. i.) : 1) düşünülen bir şeyin yazı hâline getirilmesi. 2) huk. tasan. [Arapça'da "lâiha" dır] |
lâyiha-i kanûniyye |
: |
huk. henüz tasdîk olunmamış kanun tasarısı. |
|
lâyık |
: | لايق |
(a. s. liyâkat'den.) : yakışan, yaraşır, yakışık, (bkz. : bercâ, çespân, şâyân, şâ-yeste). |
lâ-yuadd |
: | لايعد |
(a. b. s.) : sayılmaz, sayılamaz, pek çok. |
lâ-yuadd velâ yuhsâ |
: | لا يعد ولا يحصی |
(a. b. s.) : sayısız, hesapsız, pek çok. |
lâ-yugleb |
: | لا يغلب |
(a. s.) : mağlûpolmaz, yenilmez. |
lâ-yuhsâ |
: | لا يحصی |
(a. s.) : sayılmaz, hesaba gelemez. |
lâ-yuhtî |
: | لا يخطی |
(a. s.) : hatâ işlemez, yanlış yapmaz, fr. impeecable. |
lâ-yukal |
: | لا يقال |
(a. b. i.) : tenasül âleti, (bkz. : kadîb, kîr, merz-gûn). |
la-yu'kal |
: | لا يعقل |
(a. b. s.) : akıl ermez, anlaşılmaz. |
lâ-yu'lâ |
: | لا يعلی |
(a. zf.) : üzerine çıkılmaz, üstüne çıkmak mümkün değil. |
la-yu'ref |
: | لا يعرف |
(a. s.) : bilinemez. |
lâ-yutâk |
: | لا يطاق |
(a. s.) : takat yetmez, çekilmez, dayanılmaz. Teklîf-i mâ lâ-yutâk : dayanılmaz ve kabul olunamaz teklif. |
lâ-yüfhem |
: | لا يفهم |
(a. s.) : anlaşılmaz. |
lâ-yüs'el |
: | لا يسئل |
(a. s.) : mes'ûl olmaz, sorulmaz. |
lâ-yüs'el-ammâ yef’al |
: |
yaptığından dolayı sorguya, suâle uğramıyan; Allah, (bkz. : bi-çûn u çirâ). |