lah (-) |
: | لاخ |
(f. e.) : kelimenin sonuna gelerek "yer" mânâsını verir. Div-lâh : cinin, perinin bulunduğu yer. Rud-lâh : akarsuyu bol yer. Seng-lâh : taşlık [yer] |
lâhâmet |
: | لحامت |
(a. i.) : etlilik, semizlik. |
lâ-havle |
: | لا حول |
(a. i.) : bir sıkıntı, bir belâ vukuunda sabrın tükendiğini göstermek için söylenir, (bkz. : lâ). |
lâ-havle-gûyân |
: | لا حول گويان |
(a. f. b. i.) : lahavle okuyanlar, bir sıkıntı, bir belâ, vukuunda sabrın tükendiğini göstermek için lâhavle çekenler. |
lâ-hayr |
: | لا خیر |
(a. s.) : hayırsız, uğursuz. |
lâ-hayre fîh |
: | لا خیر فيه |
(a. cu) : tu işte hayır yok. |
lâhd |
: | لحد |
(a. i. c. : elhâd, lühûd) : çukur, mezar, kabir. |
lâhe |
: | لاخه |
(f. i.) : yama. |
Lâhib |
: | لاحب |
(a. i.) : açık yol. |
lâhif |
: | لاهف |
(a. s.) : zulüm görmüş, kalbi yanık. |
lâhik |
: | لاحق |
(a. s.) : 1) yetişen, ulaşan. 2) eklenen. 3) sonradan tâyîn edilen, yenisi. Sabık ve lâhik : eskisi ve yenisi, önceki ve şimdiki. |
lâhike |
: | لاحقه |
(a. i. c. : levâhik) : gr. ek. lâhika-i müteahhire : gr. son ek, fr. suffixe. |
lâhika-i tasrîfiyye |
: |
Sr. tasrif, çekim eki. |
|
lâhîm |
: | لحيم |
(a. s.) : etli, semiz. |
lâhfîm |
: | لاحم |
(a. s.) : 1) dâima et yiyen. 2) et yediren. |
lâhime |
: | لاحمه |
(a. i. s.) : 1) etçil, et yiyen hayvan. 2) zool. etoburlar. |
lâhin |
: | لاحن |
(a. s.) : bilhassa Kur'ân-ı Kerîm'i okurken telâffuzda yanlışlık yapan [kimse] , (bkz. : lehhân). |
lâhis |
: | لاهث |
(a. s.) : sıcaktan veya susuzluktan dilini çıkararak soluyan [köpek] |
lâhîz |
: | لاخيز |
(f. i.) : sel suyu, seylâb. |
lâhîz |
: | لحيظ |
(a. i.) : benzer, (bkz. : mânend, mesel, nazîr, şebîh, veş) |
lâhlâh |
: | لحلاح |
(a. i.) : bot. çiğdem. |
lâhlaha |
: | لخلخه |
(f. i.) : 1) güzel kokulardan meydana gelen koku. 2) anber, misk, kâfur, laden gibi şeylerden meydana gelen şamama. |
lâhlâhiyye |
: | لحلاحيه |
(a. i.) : çiğdemgiller, fr. colchicacees. |
lâhm |
: | لحم |
(a. i. c. : lühûm) : et. Âkilül-lâhm : et yiyen [ayvan] , (bkz. : gûşt). |
lahm-i zâid |
: |
anat. vücutta hastalık neticesinde çıkan fazla et. |
|
lâhm ü şahm |
: |
et ve yağ. |
|
lâhme |
: | لحمه |
(a. i.) : et parçası. |
lâhmiyye |
: | لحميه |
(a. i.) : bot. *dam-koruğugiller. |
lahn |
: | لحن |
(a. i. c. : elhân) : 1) kaideye uygun ve güzel ses, nağme, ezgi, birden ziyâde sesin yanyana gelerek meydana getirdiği müzik cümlesi, fr. melodie. 2) ahenk. 3) lügat; dil. 4) okurken yanlışlık yapma. |
lâhn-i inkisar |
: |
kırılma sesi, kırgınlık nağmesi. |
|
lâhs |
: | لحس |
(a. i.) : yalama [k] |
lâht e |
: | لخت |
(f. i.) : bir şeyin parçası, cüzü. |
lâht-ı ciğer |
: |
ciğerden kopma. |
|
lâhûrî |
: | لاهوری |
(f. i.) : Hindistan'ın Lâhur şehrinde dokunan bir çeşit şal. |
lâhûs |
: | لاحوس |
(a. s.) : uğursuz, (bkz. : meş'ûm, nahîs). |
lâhut |
: | لاهوت |
(a. i.) : ulûhiyet âlemi. |
lâhûtî |
: | لا هوتی |
(a. s.) : lâhûta mensup, lâhut ile ilgili, (bkz. : ilâhî). |
lâhûtiyân |
: | لا هوتيان |
(a. f. c.) : lâhûtîler, ulûhiyet âlemine girebilen melekler. |
lâhût-nişân |
: | لاهوتنشان |
(a. f. b. s.) : lâhut'a benzer. |
lâhût-pâye |
: | لاهوتپايه |
(a. f. b. s.) : lâhut derecesinde [yüksek] |
lâhz, lâhzan |
: | لحظ ، لحظان |
(a. i.) : göz ucu İle bakma. |
lâhze |
: | لحظه |
(a. i.) : 1) göz ucu ile bakış. 2) göz ucu ile bir kere bakmaya kadar geçen zaman. |