kün |
: | كن |
(a. fi.) : ol, olsun! |
kün fe-kân, kün fe-yekûn |
: |
olan oldu. [Allah, bu-kün! — emirle bütün varlıkları yarattığından, tasavvuf edebiyatında bu kelimeye çok rastlanır] |
|
künâ |
: | كنا |
(f. i.) : yer, etrafı çevrilerek ekilen yer. |
künâm |
: | كنام |
(f. i.) : 1) insanın dinleneceği yer. 2) kuş yuvası. 3) vahşî hayvan ini. |
künân (-) |
: | كنان |
(f. e.) : -yaparak, -ederek; -yapan, -eden. Hande-künân : gülerek. Nâle-künân : feryâdererek. Raks-künân : raksederek, oynıyarak. Nakş-künân : nakşederek. Taıalîüm-kü-nân : tazallüm eden, yanıp yakılan. Zevk-künân : zevk ederek. |
künâsât |
: | كناسات |
(a. i. künâse'nin c.) : süprüntüler. |
künâse |
: | كناسه |
(a. i. c. : künâsat) : süprüntü. |
künât |
: | كنات |
(a. i. kânî'n'n c.) : kinayede bulunanlar, kinâyeciler. |
künc |
: | كناج |
(f. i.) : köşe, bucak. künc-i kanâat : kanaat köşesi. |
künc-i mihcn |
: |
mihnet, sıkıntı köşesi. 2) elbise ve kilim gibi şeylerde meydana gelen buruşukluk. 3) s. kambur. 4) ev altı bodrumu. |
|
küncüd |
: | كنجد |
(f. i.) : bot. susam, lât. sesamum orientale. |
künd |
: | كند |
(f. s.) : 1) kör, keskin olmayan. 2) cesur, yiğit. 3) i. bukağı. 4) kısa, biçimsiz. 5) anlayışsız. |
künde |
: | كنده |
(f. i.) : 1) iri ve kalın ağaç. 2) suçlunun ayaklarına geçirilen tomruk. 3) yakışıksız, kuvvetli genç irisi. |
künde-i çehâr bend |
: |
[dört unsur İtibariyle] Dünyâ. |
|
künde-kâr |
: | كنده كار |
(f. b. i.) : kıymetli ağaçları işleyen marangoz, sedefçi, fr. ebeniste menuisier. |
künde-kârı |
: | كنده كاری |
(f. b. i.) : ince marangozluk, sedefçilik, fr. menuiserie, ebönisterie. |
künd-güş |
: | كند گوش |
(f. b. s.) : sağır. |
künende |
: | كننده |
(f. s.) : edici, yapıcı, eden; yapan. Agaz-künen : başlayıcı, başlayan. |
künqüre |
: | كنگره |
(f. i.) : kubbenin tepesi, en yüksek yeri. |
künh |
: | كنه |
(a. i.) : 1) bir şeyin aslı, hakikati, temeli. 2) kök, dip. 3) fels. esas, öz. |
künişt |
: | كنشت |
(f. i.) : yahudilerin havrası. |
künnâşe |
: | كناشه |
(a. i. c. : künnâ-şât) : kök. |
künûd |
: | كنود |
(a. i.) : nankörlük. |
künûn |
: | كنون |
(a. i.) : bir şeyi gizleme, saklı tutma. |
künûn |
: | كنون |
(f. zf.) : şimdi, (bkz. : el’ân). ["eknûn" kelimesinin hafifletîlmişiJ. |
künûz |
: | كنوز |
(a. i. kenz'in c.) : hazineler. |
künûzât |
: | كنوزات |
(a. i. kenz'in c. olan künûz'un c.) : hazineler. |
künye |
: | كنيه |
(a. i.) : bir kimsenin adı, soyadı, doğumu, memleketi, mesleği ve işi gibi hususiyetlerini gösteren kayıt. |