kut

: قوت

("ku" uzun okunur, a. i. c. : akvât) : 1) yaşamak için yenilen şey 2) yiyecek.

kul-i lâ-yemût

:  

("ku" uzun okunur) : ancak ölmeyecek kadar alınan gıda. (bkz. : tûşe).

kut-i mesîh

:  

("ku" uzun okunur) : hurma.

kut-i rûh

:  

("ku" uzun okunur) : can için olan gıda.

kut-i uşşak

:  

("ku" uzun okunur) : "âşıkların gıdası" : öpüş, öpme.

kûtâh, kûteh

: كوتاه ، كوته

(f. s.) : kısa, boysuz, (bkz. : kasîr).

kûtâh-âstîn

: كوتاه آستين

(f. b. s.) : kötü olduğu halde iyi gibi görünen [kimse]

kûtâh-bîn

: كوتاه بين

(f. b. s.) : kısa gören, netîceyi görmeyen, basiretsiz.

kûtâh-nazar

: كوتاه نظر

(f. a. b. s.) : (bkz. : kûtâh-bîn).

kûtâh-ter

: كوتاهتر

(f. b. s.) : pek kısa.

kûtâh-terîn

: كوتاهترين

(f. b. s.) : en çok kısa.

kutb

: قطب

(a. i. c. : aktâb, kutûb) : 1) dönen bir çarkın aksi. 2) dünyâ yuvarlağının ekvatordan en uzak olan ve yer ekseninin geçtiği varsayılan iki noktasından her biri. 3) elektrik ceryânını meydana getiren potansiyel farkının en yüksek dereceyi bulduğu iki noktadan her biri. 4) bir mıknatıs demirinin iki ucundan her biri. 5) Bir tarîkatin ulu'su [Gavs'ten sonra gelir] . 6) bir mevzuda geniş bilgisi ve salâhiyeti olan kimse. 7) bir grupun, bir kavmin başı, ulu'su, büyüğü.

kutb-i arz

:  

coğr. kutup; [hiçbir açıklama ila kullanılmadığı takdirde kutb-i şimalî (güney kutbu) karşılığında kullanılır, (bkz. : kutb-i şimali)]

kutb-i cenubî

:  

coğr. güney kutbu; Arz'ın tul dâirelerinin (boylam) hatt-i stivâ dâiresinin (ekvator) altında (güneyindeki) kesişme noktası.

kutb-ı coğrafî

:  

astr. istiva dâiresinin (ekvator) merkezinden amûd (dik) geçen hattın Arz'ı deldiği iki basık nokta, [farazî olarak tul dâirelerinin kesişme noktaları]

kutb-i coğrâfî-i cenubî

:  

coğr. (bkz. : kutb-i ce-nûbî).

kutb-i coğrafî-i şimalî

:  

coğr. (bkz. : kutb-i şimalî).

kutb-i deveran

:  

tar. Osmanlı hakanı, halîfe.

kutb-i hakîkî

:  

astr. Polaris, yâni Kutup Yıldızının pratik maksatlarla asıl mahrekinden farklı olarak çizd'ği tasavvur edilen eliptik mahrekinin büyük ve küçük çaplarının kesişme noktası.

kutb-i izafî

:  

astr. mihver-i Arz imtidâdından yânî mihver-i âlem'den yalnız 1 0 5 civarında uzakta bulunan kutup yıldızının her hangi bir andaki durumuna göre tâyîn edilmiş olan kutup noktasıdır.

kutb-i mer'î

:  

astr. kullanılan kutb-i hakîkî'nin kabul edilen diğer adı. [Mutlak kutup noktası (kutb-i mutlak) bugün için tâyîni mümkün olmı-yan bir noktadır; çünkü kutup yıldızı, Güneş sistemi daimî hareket içinde bulunan kâinatta müthiş süratlerle hareket halindedir. Kutup yıldızı ancak onbin sene kadar bu vazîfesini görebilecektir. Ihtivâcımız bulunan kutup iç'n pratik maksatlarla kabul edilen basitleştirilmiş kapalı mahrekteki kutup hakîkî değerle eşit tutulmuş bulunduğundan buna kutb-i mer'î adı veriliyor]

kutb-i mıknatîsî

:  

fiz. jeod. 1) pusla ibrelerinin gösterdikleri yön. 2) coğr. top. jeod. mıknatîsiyet-i Arz'ın en kesif olduğu yerler coğrafî kutupların bulunduğu yerler değildir. Amerika'da Labrador'un üzerinde zaman zaman yer değiştiren, bununla beraber belli bir sahada mahsur mıknatısiyet en fazla olduğundan bu sahanın ortası kutb-i mıknatısî-i şimalî olarak kabul edilir. Buna benzer bir kutup da cenupta bulunmaktadır. [Kutb-i mıknatîsî tâbiri hiç bir açıklama ile kullanılmadığı takdirde yalnız kutb-i mıknatîsî-i şimâlî'yi gösterir]

kutb-i risâlet

:  

Hz. Muhammed (Alehisselâm).

kutb-i semavî

:  

astr. Arz'ın merkezinden yânî semâ küresinin merkezinden dâire-i istivâ-yi semâvî'ye amut (dikey) olarak geçen hattın semâ küresini deldiği tasavvur edilen iki nokta.

kutb-i semâvî-i cenubi

:  

astr. : semâ kutuplarından dâire-i istivâ-i semâvî'nin altında (güneyinde) bulunan kutup.

kutb-i semâvî-i şimalî

:  

astr. semâ kutuplarından dâire-i istivâ-i semavî' üstünde (kuzeyinde) bulunan kutup.

kutb-i şimali

:  

coğr. Jeod. top. Arz'ın tul dairelerinin hatt-ı istiva (ekvator) dairesinin üzerinde (kuzeyinde) kesişme noktası, kuzey kutbu.

kutb-i zemân

:  

zamanın ermişlerinin başı.

kutb-üd-din

:  

1) dînin kutbu; 2) erkek adı.

kutb-ül-aktâb

:  

(kutupların kutbu) : Allah'ın, kendisine tasarruf kudreti vermiş olduğu velî.

kutb-ül-ârifîn

:  

arif kimselerin kutbu, en ileri geleni.

kutub yıldızı

:  

astr. saplı bir tavaya benzetilen küçükayı denilen takımyıldızının (bir tavaya ben-zetildiği takdirde tava'nın) ucunda bulunan yıldız, demir kazık, lât. : Polaris; fr. Etoile Pblaire, Alpha Ursus Minoris.

kutbeyn

: قطبين

(a. i. c.) : 1) iki kutup : [kuzey kutbu, güney kutbu] , 2) mee. Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin.

kutbî, kutbiyye

: قطبی ، قطبيه

(a. s.) : kutuba âit, kutupla ilgili.

kutbiyyet

: قطبيت

(a. i.) : 1) Pusula ibresinin kutuba doğru dönmek hassası, fr. pola-r'te'. [yapma kelimelerdendir] 2) tas. kutup mertebesine erme imtiyazı.

kutbiyyet-i kübrâ

:  

tas. manevî mertebelerin en yükseği.

kûteh-bâi

: كوته بال

(f. b. s.) : kısa boylu.

kuteh-dest

: كوته دست

(f. b. s.) : 1) kısa elli. 2) keremsiz, hasîs.

kûteh-endiş

: كوته انديش

(f. b. s.) : kısa düşünen, sonunu düşünmeyen.

kutelâ'

: قتلاء

(a. s. katîl'in c.) : öldürülmüş kimseler, (bkz. : katla).

kutn

: قطن

(a. i.) : pamuk.

kutne

: قطنه

(a. i.) : zool. şirden, geviş getiren hayvanlarda dördüncü mîde.

kutnî, kutniyye

: قطنی ، قطنيه

(a. s.) : 1) pamuğa âit, pamukla ilgili. 2) pamuktan yapılma. 3) ipek karışığı pamukla yapılmış renkli entarilik, [vaktiyle erkekler giyerdi]

kutr

: قطر

(a. i. c. : aktar) : 1) yan, taraf, bölük, cihet. 2) mat. köşegen, çap. Nısıf kutur : yarıçap.

kutr-i dâire

:  

mat. dâire kutru, çap.

kutren

: قطرا

(a. zf.) : kutur itibariyle.

kutta'

: قطاع

(a. s. kâtı'ın c.) : kat ediciler, kesiciler, kesenler.

kuttâ-i tarîk, kutta-üt-tarîk

:  

yol kesenler, haydutlar.

Kuttal

: قتال

(a. s. katil'in c.) : katiller, öldürenler, öldürücüler.

kuttan

: قطان

(a. s. katın'ın c.) : oturanlar, yerliler.

kutu'

: قطوع

(a. i. kat'ın c.) : kesintiler.

kutu'

: قطوع

(a. i.) : 1) bir yoldan veya sudan geçme. 2) göç etme [kuşlar]

kutûb

: قطوب

(a. i. kutb'un c.) : (bkz. : aktâb, kutb).

kût-vâl

: كوتوال

(f. b. i.) : 1) kale muhafızı, dizdar. 2) belediye reisi.