kûs

: كوس

(f. i.) : kös, eski savaşlarda, alaylarda deve veya araba üstünde taşınarak çalınan büyük davul.

kûs-i gaza

:  

savaş davulu.

kûs-i rahîl, kûs-i rihlet

:  

göç davulu, ölüm ânı.

kusâme

: قسامه

(a. i.) : kassâm'ın mirası üleştiren kimsenin anaparadan kendi hissesine düşen miktar.

kusâre

: قصاره

(a. i.) : 1) husûsî yer, husûsî hücre. 2) den. güvertelerin en üstündeki yarım güverte.

küse

: كوسه

(f. i. s.) : köse. (bkz. : kûsec).

kûsec

: كوسج

(a. i. s.) : köse. (bkz. : küse).

kuseybe

: قصيبه

(a. i.) : anat. bronşçuk.

kuseyrâ

: قصيری

(a. i.) : eğe kemiğinin öksüzcesi, geğrek.

kusûdiyye

: قصوديه

(a. i.) : tas. kasdi, irâdesi irâde-i bârî'de fânî olmak tarîkında bulunanlar hakkında kullanılan bir tâbir.

kusur

: قصور

(a. i.) : 1) eksiklik. 2) ayıp; sakatlık; özür, yersiz hareket. 3) suç, kabahat, (bkz. : ihmâl, tekâsül). 4) ihmal, tedbirsizlik. 5) bir hesabın üstü, artanı; artan kısım, üst. 6) (kasr'ın c.) : köşkler.

kusûr-i Behişt

:  

cennet köşkleri.

kusûr-i cenin

:  

gönül köşkleri.

kusûr-i cinân

:  

cennetlerdeki köşkler.

kusvâ

: قصوی

(a. s.) : 1) son derecede bulunan. 2) i. nihayet, son. Hadd-i kusvâ : (bkz. : aksa). 3) eriş lecek son nokta, son sınır. Derece-i kusvâ, Mertebe-i kusvâ : son derece.

kuşa'rire

: قشعرره

1) titreme. (bkz. : ikşi’rir). 2) hek. tavuk derisi gibi pürtük pürtük kabararak meydana gelen bir hastalık.

Kuşe

: كوشه

(f. i.) : (bkz. : gûşe).

kûşe-i ferig

:  

insanın her şeyi bırakıp çekildiği köşe.

kûşe-i nisyân

:  

terketme, unutma köşesi.

kûşiş

: كوشش

(f. i.) : Çalışma, çabalama, (bkz. : gayret).

kuşk

: كوشك

(f. i.) : köşk. (bkz. : kâh, kasr).

kuşûr

: قشور

(a. i. kışr'ın c.) : kabuklar. kuşûr-i eşcâr : ağaç kabukları.