kûlâb |
: | كولاب |
(f. i.) : 1) göl. (bkz. : gadîr). 2) büyük dalga. |
kulâfe |
: | قلافه |
(a. i.) : zarf; kabuk, kılıf. |
Kulâmeteyn |
: | قلامتين |
(a. i. c.) : "iki tırnak kesintisi" : parantez [()] |
kolel |
: | قلل |
(a. i. kulle'nin c.) : 1) dağ tepeleri, doruklar. 2) kuleler. |
kulel-i seb’a |
: |
yed i tepe [istanbul'da] |
|
kulkul |
: | قلقل |
(a. s.) : 1) ruhu hafif, eline ayağına çabuk [adam] . 2) i. bir şeyin hareketinden, deprenmesinden çıkan ses. |
kullâb |
: | قلاب |
(a. i. c. : kalâlîb) : çengel, kanca, ucu eğri nesne, (bkz. : küllâb). |
külle |
: | قله |
(a. i. c. : kulel) : 1) dağ tepesi, doruk. . 2) kule. 3) den. bâzı harp gemilerinin güvertelerinde bulunan ve makine ile hareket eden ağır top. |
kulûb |
: | قلوب |
(a. i. kalb'in c.) : kalbler, gönüller. Mahbüb-ül-kulûb : 1) bütün kalblerin sevgilisi, Hz. Muhammed (Alehisselâm); 2) Ali Şîr Nevâî'nin meşhur bir eseri. |
Kulun |
: | قولنج |
("ku" uzun okunur. a. i.) : hek. bağırsak ağrısı, bağırsaklarda peyda olup omuz başlarına ve vücûda gelen bir ağrı. |
kulzüm |
: | قلزم |
(a. i.) : coğr. 1) deniz Bahr-i kulzüm : Şap denizi, Kızıldeniz. (bkz. : bahr). 2) Kızıldeniz. |