kudas

: قداس

(a. i.) : Hz. îsâ' (Aleyhisselâm)nın havârîleriyle beraber yediği son yemeği anmak üzere Hıristiyanların kilisede bir kab içinde ekmek ve şarabı takdîs ederek yaptıkları tören.

kudât

: قضاة

(a. i. kâdî'nin c.) : kadılar, (bkz. : kadî, kazî, kuzât).

kuddüm

: قدام

(a. i.) : ön taraf, ileri taraf, (bkz. : pîş).

kudâmî

: قدامی

(a. s.) : anat. ön.

kuddise

: قدس

(a. n.) : "mukaddes' mübarek olsun!" mânâsına gelen ve ermişler hakkında kullanılan bir duâ.

kuddise sırrahu

:  

sırrı mukaddes olsun!

kuddûs

: قدوس

(a. s.) : 1) temiz, pâk. 2) Allah adlarındandır.

kuddûsî

: قدوسی

(a. s.) : 1) kuddûs-iilâhî isminin tecellisine mazhar olmuş kimse. 2) i. XIX : asrın Borlu meşhur mutasavvıf Türk şâiri. 3) erkek adı.

kûdegî

: كودگی

(f. i.) : çocukluk

kûdek

: كودك

(f. i. c. : kûdegân) : çocuk (bkz. : sabî, tıfl).

kûdek-meniş

: كودك منش

(f. b. s.) : çocuk mizaçlı

kudemâ'

: قدماء

(a. s. kadîm'in c.) : 1) eskiler, eski adamlar. 2) eskiliği bakımından ileri gelenler, (bkz. : eslâf).

kudeyh

: قديح

(a. i.) : kadehçik, küçük kadeh.

kudret

: قدرت

(a. i.) : 1) kuvvet, takat, güç. 2) Allah'ın ezelî gü. 3) varlık, zenginlik. 4) Allah yapısı. 5) ehliyet, kabiliyet. bî-kudret : kuvvetsiz, iktidarsız, takatsiz. Yed-i kudret : Allah’ın, yaradanın eli. Zî-kudret : zengin. 6) erkek adı.

kudret-i cüz'iyye

:  

psik. kudret-i külliyenin muayyen bir fi'le taallukudur ki, fiil bununla hâsıl olur. Kudret-i cüz'iye fiil ile beraberce vücut bulu.

kudret-i külliyye

:  

Psik. esbâb ve alâtın selâmeti manasınadır ki, bir şeye temekkün ve iktidar demektir, insan bununla bir işi yapıp yapmamıya mütemekkin ve muktedir olur. [şuradan kalkıp gidebilmek iktidarı kudret-i külliyedir]

kudret-i mümekkine

:  

psik. fiili îfâya kudretin aşağı mertebesidir ki, teklîfin sıhhatinin şartıdır, [bu kudret olmazsa teklif sahih olmaz; buna : "kudret-i mutlaka" da denir]

kudret-i müyessire

:  

psik. kudretin yüksek mertebesidir. Mâlî mükellefiyetlerden çoğunun mesnedi budur.

kudret-yâb

: قدرت ياب

(a. f. b. s.) : kudretli, gücü yetebilen.

kuds

: قدس

(a. i.) : 1) temizlik paklık, arılık, (bkz. : taharet). 2) kutsallık, müba-reklik. Hazîret-ül-kuds : cennet bahçesi.

kudsî

: قدسی

(a. s. kuds'den.) : 1) kutsal, (bkz. : muazzez, mukaddes). 2) Allah'a mensup, Allah ile ilgili. (bkz. : ilâhî, lâhûtî). Âlem-i kudsî : melekler âlem'. Kuvve-i kudsiyye : Kutsal güc. 3) i. erkek adı. [müen. : kudsiyye]

kudsiyân

: قدسيان

(a. f. s. kudsî'nin c.) : melekler.

kudsiyyât

: قدسيات

(a. s. kudsiy ye'nin c.) : Allah'a, meleklere, lâhût âlemine mensup, o âlemle ilgili işler.

kudsiyyet

: قدسيت

(a. i.) : 1) kutsallık, mukaddeslik, azizlik. 2) temizlik, arılık.

kudüm

: قدوم

(a. i.) : 1) uzak bir yoldan, uzak bir yerden gelme; ayak basma, (bkz. : muvasalat) : müz. Türk müziğine mahsus usul vurma âletlerindendir. En çok mevlevîhânelerde olmak üzere, tekkelerde kullanılmış, lâdînî müzikte az kullanılmıştır; tembâl'in iptidaîce bir şeklinden ibarettir; kendine has ve tatlı bir ses verir. Mev-levî âyinlerinde büyük ehemmiyeti vardır, zîrâ rak-seden dervişler kudümün vuruluşuna tâbidir.

kudûmî

: قدومی

(a. s.) : 1) kudüm'eâit, kudümle ilgili. 2) i. kudüm çalan san'atkâr. (bkz. : kudûm-zen).

kudûm-zen

: قدومزن

(a. f. b. i.) : kudüm çalan san'atkâr. (bkz; kudûmi)

kudûtniyye

: قدوميه

(a. i.) : 1) uzak yoldan gelen bir büyüğe, o yerin halkı tarafından sunulan armağan. 2) ed. böyle bir vaziyet dolayısıyla yazılan kasîde.

kudûr

: قدور

(a. i. kıdr'ın c.) : çömlekler.

Kudüs

: قدس

(a. h. i.) : Filistin'in merkezi olan şehir. Rûh-ül-Kudüs : Cebrail; 2) Hz. İsa'ya üfürülen ruh.