kîn

: كين

(f. i.) : gizli düşmanlık, garaz. (bkz. : gayz, adavet, buğz).

kinâne

: كنانه

(a. i. c. : kenâin) : okluk, ok kılıfı, tirkeş, sadak, ok kuburu.

kinaye

: كنايه

(a. i. c. : kinâyât) : 1) maksadı, kapalı bir şekilde ve dolayısıyla anlatan söz. 2) üstü örtülü, dokunaklı söz. 3) ed. hakikî manasına alınması da caiz iken mecaz olarak kullanılan söz. "Yüzü kızardı, açık göz... " gibi.

kinâye-i baîde

:  

ed. uzak bir karineye dayanan kinaye.

kinâye-i hafife

:  

ed. kinâyemsi söz, şiir.

kinâye-i karîbe

:  

ed. yakın bir karineye dayanan kinaye.

kinâye-i vazıha

:  

ed. başka bir mânâya gelmesi muhtemel olmayan apaçık kinaye.

kincer

: كنجر

(f. i.) : büyük fil.

kindâr

: كيندار

(f. b. s.) : kinci, içinde kin besleyen. (bkz. : garaz-kâr).

kindâr-âne

: كيندارانه

(f. zf.) : kindarcasına, kinci olarak, (bkz. : garaz-kâr-âne).

kîne

: كينه

(f. i.) : gönülde gizlenen düşmanlık, (bkz. : kîn).

kîne-i peleng

:  

"kaplan kini" deve kini, kolay kolay sükûnet bulmıyan kin.

kîne-cû

: كنه جو

(f. b. s.) : öç almaya çalışan, intikam için çalışan (bkz. : müntakım).

kîne-dâr

: كينه دار

(f. b. s.) : kin tutan, kinci, (bkz. : kîn-dâr).

kîne-gâh, kîne-geh

: كينه گاه ، كينه گه

(f. b. i.) : savaş meydanı, cenk yeri.

kîne-hâh

: كينه خواه

(f. b. s.) : öç almak isteyen, kinci, (bkz. : kînecû, müntakim).

kîne-meşhun

: كينه مشحون

(f. a. b. s.) : kin ile dolu. ["meşhûn-i kîne" den çevrilmiştir]

kîne-ver

:  

(f. b. s.) : kinci, kin tutan, kin besleyen. (bkz. : kîne-cû, kîne-hâh, kîne-dâr, kîn-dâr).