kîl |
: | قيل |
(a. i.) : söz. (bkz. : güft, kelâm). |
kil ü kal |
: |
("ka" uzun okunur) : dedikodu, (bkz. : güft ü gû). |
|
kilâ |
: | كلا ، كلی |
(a. s.) : her iki, her ikisi. Alâ-kile-t-takdîreyn : her iki takdirde. |
kile-ş-şıkkayn |
: |
her iki şık. |
|
kilâb |
: | كلاب |
(a. i. kelb'in c.) : köpekler. Av'ave-i kilâb : köpeklerin havlaması. |
kilâb-ı ehliyyev |
: |
ehlî köpekler; çoban, av, sokak, ev köpekleri. |
|
kilâb-ı mahalle |
: |
mahalle köpekleri. |
|
kilâb-ı mim |
: |
zulüm köpekleri. |
|
kilâr |
: | كلار |
(f. i.) : kiler. |
kile |
: | كيله |
(a. i.) : kile, ölçek. |
kilem |
: | كلم |
(a. i. kelime'nin c.) : kelimeler, lâkırdılar, sözler, (bkz. : kelimât). Mev-sûk-ül-kilem : sözüne güvenilir kimse. |
kilîm-pûs |
: | كليم پوش |
(f. b. s. ve i. c. : kilîm-pûşân) : aba, hırka giyen derviş. |
kilîm-şûy |
: | كليم شوی |
(f. b. i.) : kilim, aba, keçe yıkayıcı. |
kilindir |
: | كلندر |
(f. i.) : şarap ölçeği. |
kilîsa |
: | كليسا |
(f. i.) : kilise, (bkz. : foey’a, kenîsa, kenîse). |
kilk |
: | كلك |
(f. i.) : kamış kalem, (bkz. : Jıâme). |
Kilk-i dürr-efşân |
: |
inci saçan kalem. |
|
kils |
: | كلس |
(a. i.) : kireç, " kireç taşı. Hacer-i kils : kireç taşı. |
kilsî |
: | كلسی |
(a. s.) : kireç taşı yapısında olan. |
kilte |
: | كلته |
(a. i.) : demet; deste. |
kilüs, keylûs |
: | كيلوس ، كيلوس |
(a. i.) : yemeklerin mîdede, sonra da bağırsaklarda ezildikten sonra aldığı hal ki, lenf (tümür) damarları tarafından emilmeye elverişlidir, [kelimenin aslı yunancadır] |
kilye |
: | كليه |
(a. i.) : anat. böbrek [insanda] Hasât-ül-kilye : böbreklerde hâsıl olan taş, kum. Zât-ül-kilye : kilyelerin iltihaplanması. |
kilyeteyn |
: | كيتين |
(a. i. c.) : atlat, iki böbrek. |
kilyevî |
: | كليوی |
(a. s.) : anat. böbrekle ilgili; böbrek biçiminde olan. |