kıs |
: | قس |
(a. f.) : kıyas et!, bununla ölç! Ve kıs alâ hazâ : bunun üzerine kıyas et! Ve kıs-aleyh-il-bevâkî : arta kalanlarını, diğerlerini de buna kıyas et! |
kısa' |
: | قصاع |
(a. i. kas'a'nın c.) : çanaklar; tabaklar. |
kısar |
: | قصار |
(a. s. kasîr'in c.) : 1) kısalar, boyu küçükler. 2) Kur'ân-ı Kerîm'in az âyetli sûreleri, (bkz. : tıvâl). |
kısas |
: | قصاص |
(a. i.) : huk. öldüreni öldürme, yaralıyanı yaralama cezası. |
kısas fi-l-etrâf |
: |
huk. [eskiden] kesilmiş veya yaralanmış bir uzuv (organ) mukabilinde, yaralıyanın ve kesenin mümasil uzvunu yaralama veya kesme. |
|
kısas fi-n-nefs |
: |
huk. [eskiden] katili, nefsi mukabilinde katletme. |
|
kısâsen |
: | قصاصا |
(a. zf.) : kısas yoliyle, öldüreni öldürerek, yaralıyanı yaralıyarak, müsâvî şekilde cezalandırarak. |
kısm |
: | قسم |
(a. i. c. : aksam) : 1) bölük, parça, takım; çeşit, nevi. 2) fasıl, bahis [kitap hakkında] |
kısmen |
: | قسما |
(a. zf.) : bir kısım, bir bölük, bir parça, bir takım olarak; bir bahis, bir fasıl olarak. (bkz. : kısmî). |
kısmet |
: | قسمت |
(a. i.) : 1) bölme, pay etme, hisselere ayırma. 2) talih, nasip kader. 3) huk. şâyî olan hisseyi tâyin etme, belirtme. Hârie-i kısmet (bölme işleminden sonra arta kalan sayı) : mat. * bölüm. |
kısmet-i askeriyye |
: |
kassamlık, kassam dâiresi. |
|
kısmeti cem' |
: |
fık. türlü ve müşterek şeylerin kısımlara bölünerek her birinde şâyî olan hisselerin birer kısmında cemi. [üç kişi arasında müşterek olan otuz koyunu onar onar üçe bölmek gibi] |
|
kısmet-i ferd veya kısmet-i tefrik |
: |
fık. müşterek bir nesnenin bölünüp, her cüzünde şayi olan hisselerin birer kısmını belirten kısmet, [bir arsanın ikiye taksîmi gibi] |
|
kısmet-i fuzûlî |
: |
fık. yapılması sözle veya fiil ile icazete vakfedilen kısmet, [bir kimsenin, müşterek b-r malı, sahiplerinin izin, söz ve fiil icazetiyle taksim etmesi gibi] |
|
kısmet-i kaza |
: |
fık. müşterek bir mülke sahip olanlardan bâzılarının isteği üzerine hâkimin (yargıç) cebren ve hükmen yaptığı taksim, kısmet. |
|
kısmet-i rızâ |
: |
fık. hepsi âkil ve baliğ olmuş bulunan vârislerin (mirasçıların) : müşterek mülk sahiplerinin rızâlariyle yapılan kısmet olup kendi arzulariyle aralarında veya hepsinin muvafakatiyle hâkim (yargıç) tarafından taksim edilir. |
|
kısmet-i tefrik |
: |
her cüzünde şâyî olan hisselerin şuyûunun izâlesi suretiyle ayrılması. |
|
kısmet-i tereke |
: |
huk. terekeye âit olan hakları, sahiplerine ulaştırma. |
|
kısmi |
: | قسمی |
(a. s.) : bir kısım, bir kısmına mahsus, bir bölük, bir parça, (bkz. : kısmen). |
kıssa |
: | قصه |
(a. i. c. : kasas) : 1) fıkra, hikâye, rivayet. 2) vak'a, mâcerâ. El-kıssa : hâsılı, sözün kısası. |
kıssa-gû |
: | قصه گو |
(a. f. b. i.) : hikâye, masal söyliyen. |
kıssa-güzâr |
: | قصه گذار |
(a. f. b. i.) : kıssa, masal, hikâye söyliyen kimse, (bkz. : kıssa-hân). |
kıssa-hân |
: | قصه خوان |
(a. f. b. i.) : kıssa, hikâye, masal söyliyen kimse, (bkz. : kassâs, kıssa-güzâr). |
kıssâiyye |
: | قثائيه |
(a. i.) : bot. kabakgiller. |
kıssa-perdâz |
: |
(a. f. b. i.) : kıssa, hikâye düzen kimse, masalcı. |
|
kıssîs |
: | قسيس |
(a. i. c. : kasâvise) : keşiş, papaz, (bkz. : râhib). |
kist |
: | قسط |
(a. i.) : 1) hisse, pay, nasip. 2) tartı, ölçü ve bölüşmelerde doğru iş görme. 3) parça parça ödenen bir borç ve sâirenin her defada verilen kısmı, taksit. |
kıst-el-yevın |
: |
1) çalışılmıyan günler için kesilen para; 2) bir aylık maaşın bir güne isabet eden kısmı. |
|
kist mevâcibi |
: |
hisseye düşen paranın verilmesi, ücret. |
|
kist mevâcibleri |
: |
tar. üç aylık ulufe. |
|
kıstas |
: | قسطاس |
(a. i.) : 1) büyük terazi. 2) ölçü. (bkz. : mizan). 3) fels. kriteriyum, fr. eriterium. |
kısteyn |
: | قسطين |
(a. i. c.) : iki kist, iki hisse, pay; iki ölçü, iki parça. kısteyn mevâcibi : iki kist ulufe. |
kısr |
: | قشر |
(a. i. c. : kuşûr) : 1) kabuk. |
kısr-ı arz |
: |
jeol. yer kabuğu. 2) tahıl; yemiş kabuğu. |
|
kısr-ı badem |
: |
bot. badem kabuğu. |
|
kışr-ı sin |
: |
anat. dişin kökünü kaplıyan kısım, seman. |
|
kışr-ı şecer |
: |
bot. ağaç kabuğu. |
|
kışrî, kısriyye |
: | قشری ، قشريه |
(a. s.) : kışra, kabuğa mensup, kabukla ilgili. Hayvânât-ı kısriyye : zool. * kabuklular, yengeç, İstakoz gibi kabuğu olan hayvanlar. |
Kıta |
: | قطاع |
(a. i.) : 1) kat'etme, kes me. 2) geo. dâireden bir kıt'a, bir parça, bir kes me, fr. segment. kıtâ-ı dâire geo. dâire parçası, dâire kesmesi. |
kıt'a |
: | قطعه |
(a. i. c. : kıtaat) : 1) parça, bölük, cüz. |
kıt'a-i arz |
: |
yeryüzü parçaları. |
|
kıt'a-i cesîme |
: |
büyük parça. 2) arazî, memleket ülke. |
|
kıt'a-i muhayyel |
: |
tasarlanmış kıt'a. 3) askerî birlik. 4) ed. en az iki beyitten meydana gelen ve 1 ve 3 üncü mısraları kafiyeli olan şiir. |
|
kıt'a-i kebîre |
: |
ed. iki beyitten fazla olan kıt'a. |
|
kıt'a-f dâire |
: |
geo. dâire parçası, dâire kesmesi. |
|
Kıt'ai küre |
: |
geo. küre kesmesi. |
|
kıtaat |
: | قطعات |
(a. i. kıt'a'nın c.) : 1) parçalar, bölükler, cüzler. 2) memleketler, ülkeler. 3) askerî birlikler. 4) büyük kara parçaları. kıtaât-ı hamse-i ma'lûme : bilinen beş kıt'a. |
kıtal |
: | قتال |
(a. i. katl'den.) : vuruşma, birbirini öldürme; savaş, (bkz. : mukatele). |
kıtâr |
: | قطار |
(a. i.) : (bkz. : katar). |
kıtmîr |
: | قطمير |
(a. i.) : Eshâb-ı Kehf'in köpeğinin adı. |
kıtt |
: | قط |
(a. i. c. : kıtât) : kedi. (bkz. : gürbe, hirre, sinnevr). |
kıvam |
: | قوام |
(a. kavîm'in c.) : dikler, doğrular. |
kıvam |
: | قوام |
(a. i.) : 1) duruş, durma. 2) direk. |
kıvâm-ı dîn |
: |
dînin direği. 3) bir mayi (* sıvı) nın koyuluk derecesi. 4) tav; çağ. |