kıraat

: قرائت

(a. i.) : 1) okuma; devamlı ve düzgün okuma, (bkz. : handen). İlm-i Jsjrâat : Kur’ân’ın usûl ve kaidesine göre okunması

kıraati seb’a

:  

Kur’ân-i Kerim'in yedi türlü okunuş tarzı. bkz : rivayet-i aşere).

kırâat-i Âsım 

:  

bu yedi tarz arasında yaygın olanı. Bediî kıraat : ed. mantıkî kıraat şartlarına riâyet ettikten baŞka rikkat mevkiinde sesini indirme, şiddet makannda yükseltme-acemi aktör tavrı takınmaksızın- mevzuu ses ve işaretle canlandırma. Mantıkî kıraat : ed. acele etmiyerek, fakat yazı işaretlerine dikkat ederek, yânî virgüllerde biraz, noktalı virgüllerde biraz daha durmak, şaşma ve sualleri anlatmak, konuşmalarda konuşanların sözlerini ayırmak suretiyle okuma. Mihaniki kıraat : kelimeleri, terkipleri dofiru telâffuz etmekle beraber, ezber dersi dinletircesine ve makine gibi saldır saldır okuma. 2) namazın rükünlerinden olmak ü

kırâb

: قراب

(a. i.) : kılıç ve bıçak kını.

kırâliyyet

: قراليت

(a. i.) : kırallık. [yanlış ve uydurma bir kelime olmakla beraber kullanılmış ve kullanılmaktadır]

kıran

: قران

(f. i.) : 1848 den 1927 ye kadar İran'da kullanıan bir gümüş para. [1 1/4 dolar değerinde olup 10 kıran 1 tornan ederdi]

kıran

: قران

(a. i. c. : kırânât) : 1) yakınlık, (bkz. : mukarenet). 2) iki şeyin birleşmesi. 3) astr. seyyare (* gezegen) lerden ikisinin bir burçta birleşmesi.

kırân-ı nahseyn (nahs-i kıran)

:  

astr. Mars (Merîh) ile Satürn (Zuhal) ün aynı burçta birbirine yaklaşması, [kutsuzluk işareti sayılır]

kırân-ı sa'deyn (sa'd-i kıran)

:  

Venüs (Zühre) ile Jüpiter (Müşteri) in aynı burçta birbirine yaklaşması, [kutluluk işareti sayılır] . Sâhib-kırân : çok talihli, çok kuvvetli hükümdar).

kırat

: قراط

(a. i.) : (bkz. : kîrât).

kîrât

: قيراط

(a. i.) : kırat, şer'îsi, orta büyüklükte beş arpa ağırlığında olan ve kuyumcular arasında kullanıan miskalın yirmi dörtte biri kadar bir ağırlık ölçüsü.

kırât-ı örfî

:  

[eskiden] bâzı fukahânın beyânına göre beş, bâzılarının beyânına göre de dört mutavassut arpa ağırlığından ibarettir. Bu fark beldelere veya örfün tebeddülüne müstenittir.

kırât-ı şer'î

:  

[eskiden] beş adet mutavassıt ar-par ağırlığından ibarettir. Hafif tartılar mıkyâsâ-tından olup elmas ve cevahir gibi kıymetli eşya tartılmasında kullanılır.

kırba

: قربه

(a. i. c. : kurubât) : 1) [evvelce] sakaların kullandığı, ince köseleden voyâ deriden yapılmış su kabı, saka tulumu. 2) hek. çocuklarda karın şişmesi.

kırd

: قرد

(a. i. c. : akrâd, kırede, kurûd) : maymun.

kirde

: قرده

(a. i. kırd'ın c.) : zool. primatlar, bütün maymun çeşitlerini, ve bâzı âlimlerin sınıflamasına göre, insanları da içine alan memeliler takımı.

kırmız

: قرمز

(a. i.) : kırmız böceğinden çıkarılan parlak ve al boya.

kırtâs

: قرطاس

(a. i. c. : karâtîs) : 1) kâğıt, kâğit tabakası, sahife. 2) kâğıtçı.

kırtâsî, kırtâsiyye

: قرطاسی ، قرطاسيه

(a. s.) : kâğıda âit, kâğıt ile ilgili. Masârif-i kırtâsiyye : kırtasiye, kâğıt ve yazı işleri masrafları, * giderleri.

kırtâsiyye

: قرطاسيه

(a. i.) : kâğıtla yapılan muameleler; kâğıt işleri.

kırvân

: قيروان

(a. i.) : 1) kervan, kafile. (bkz. : kârbân). 2) dünyânın tarafları, doğu ve batı.

kırzâm

: قرزام

(a. i.) : kaldırım şâiri; saçma sapan söz söyliyen. (bkz. : herze-gû, jâj-hâ, tirzlk-gû).