key |
: | كی |
(f. zf.) : ne zaman, ne vakit. Tâ be-key veya Tâkey : ne zamana kadar. |
key |
: | كی |
(f. i. c. : keyân) : büyük hükümdar, pâdişâh, eski Acem şahlarından ikinci tabakada bulunanlarının adlarının başına getirilirdi. Key-husrev, Key-kubâd, Key-kâvûs. . gibi. |
keyân |
: | كيان |
(f. i. key'in c.) : keyler, büyük hükümdarlar, şahlar. |
keyânî |
: | كيانی |
(f. s.) : key'e, büyük hükümdara mahsus, onunla ilgili. |
keyâniyân |
: | كيانيان |
(f. i. c.) : Key'lerin soyundan olanlar, eski Iran şahları, İran'ın Ahemenitler ailesi. |
keyd |
: | كيد |
(a. i.) : hîle, oyun, dala vere, dolap. |
keyf |
: | كيف |
(a. i.) : 1) sağlık, afiyet. 2) hoşlanma, memnunluk. 3) gönül açıklığı. 4) neş'e; hafif sarhoşluk. 5) arzu, heves, istek. 6) mizaç, tabiat. |
keyfe |
: | كيف |
(a. zf.) : her nasıl, (bkz. : keyfe-mâ). |
keyfe-mâ |
: | كيفما |
(a. zf.) : her nasıl, (bkz. : keyfe). |
keyfe mâ yeşâ' |
: | كيفما يشاء |
(a. zf.) : nasıl isterse, istediği gibi. |
keyfe mettefak |
: | كيفما اتفق |
(a. zf.) : nasıl rastgelirse, hangisi olursa. |
keyfer |
: | كيفر |
(f. i.) : 1) karşılık. 2) mükâfat veya mücâzât. |
keyfî, keyfiyye |
: | كيفی ، كيفيه |
(a. s.) : keyfe, arzuya, isteğe bağlı; bir kanuna, bir usûle, bir düzene bağlı olmıyan İdâre-i keyfiyye : keyfe göre edilen idare. Muâmele-i keyfiyye : keyfe göre yapılan muamele. |
keyfiyyât |
: | كيفيات |
(a. i. keyfiyyet'in c.) : (bkz. : keyfiyyet) |
keyfiyyet |
: | كيفيت |
(a. c. : keyfiyyât) : 1) * nitelik. 2) bir şeyin iyi veya kötü olması ciheti 3) gr. bir ismin müzekker veya müen-nes olması hâli. 4) bir hâdisenin geçişi. 5) madde, husus, iş. |
keyfiyyet ve kemmiyyet |
: |
gr. erkeklik ve dişilik, müfretlik ve cemi'lik. |
|
keyhân |
: | كيهان |
(f. i.) : Dünyâ. |
Key-husrev |
: | كيخسرو |
(f. h. i.) : Keykâvus'un torunu, Siyâvuş'un oğlu olan meşhur hükümdar. |
Keykâvüs |
: | كيكاوس |
(f. h. i.) : 1) Keyâniyân'ın ikinci oâdişahı olup Keykubâd'ın torunu ve halefidir. 2) i. astr. semânın kuzey yarım küresinde bulunan ve Küçükayı ile Kuğu burçları arasında Tanîn burcunun dirseği hizasında üç parlak yıldızdan müteşekkil bir burç, lât. Cephem, fr. CıŞphee. |
keyl |
: | كيل |
(a. i. c. : ekyâl) : 1) ölçme. 2) kile, tahıl, hububat ölçüsü, ölçek. |
keylî |
: | كيلی |
(a. s.) : kile ile ölçülen [şeyler] |
keynûnet |
: | كينونت |
(a. i.) : vâr olma, varlık, (bkz. : sayrûret). |
keys |
: | كيس |
(a. i.) : zekâ, anlayış, kavrayış. |
keysiyye |
: | كيسيه |
(a. i.) : (bkz. : kîsiyye). |
keyvân |
: | كيوان |
(f. i.) : astr. Zuhal (Satürn) gezeğen) : fr. Saturne. |
keyy |
: | كی |
(a. i.) : dağlama [yarayı] |
keyyâl |
: | كيال |
(a. s.) : kileci, kile ile ölçen [kimse] |
keyyâliyye |
: | كياليه |
(a. i.) : 1) kilecinin aldığı ücret. 2) tas. [büyük k ile] sofiyenin büyüklerinden Ahmed-ür-rOfâî tarafından kurulmuş olan Rufâî' tarikatı kollarından birinin adı. (kurucusu : Keyyâl-ür-Rufâî adiyle meşhur Şeyh İsmail Keyyâlî'dir] |
keyyis |
: | كيس |
(a. s.) : kiyaseti!, akıllı, anlayışlı, kavrayışlı. 2) ince, zarif. [müen. : "keyyise] |