ketâib

: كتائب

(a. i. ketîbe'nin c.) : askerler, alaylar, birlikler.

ketb

: كتب

(a. i.) : yazma, (bkz. : tahrir). ketb ü tahrîr etmek : yazmak.

ketebe

: كتبه

(a. i. kâtib'in c.) : kâtipler. ketebe-i aklâm : kalem kâtipleri.

ketebehû

: كتبه

(a. fi.) : 1) eskiden "onu, o şeyi yazdı" mânâsına, levhaların altına isimle birlikte yazılan bir tâbir.

ketebehû Sâmî

:  

Sami yazdı. gibi. 2) [eskiden] hattatlık icazeti : falan kimse "ketebehû" aldı. gibi.

ketfiyye

: كتفيه

(a. i.) : kefiyye, Arapların -omuzlarını dahî örtmek üzere- başlarına sardıkları örtü.

ketîbe

: كتيبه

(a. i. c. : ketâib) : asker, alay, birlik.

ketibe-perver

: كتيبه پرور

(a. f. b. s.) : asker yetiştiren, askeri koruyan ve seven. Pâdl-şâh-ı ketibe-perver : askeri himaye eden, koruyan, asker yetişt'ren pâdişâh.

ketif, kitf, ketef

: كتف ، كتب ، كتف

(a. i. c. : ektâf) : 1) omuz. 2) anat. omuz küreği, kürek kemiği, fr. omoplate.

ketm

: كتم

(a. i.) : 1) bir sözü, bir haberi, bir sırrı saklama, gizli tutma.

ketm-i adem

:  

Allah'ın ruh ve cisim âlemlerini yaratmayı istediği zaman bütün mahlûkların ilki olan cevher-i ahzar'ın çıktığı yer.

ketm-i esrar

:  

sırları saklama. 2) göstermeme.

ketm-i nüfûs

:  

kendini göstermeme.

kettân

: كتان

(a. i.) : bot. keten.

ketum

: كتون

(a. s. ketm'den.) : sır saklıyan, herşeyi saklıyan, ağzı sıkı.

ketûm-âne

: كتومتانه

(a. f. b. zf.) : ketum kimseye, herşeyi saklıyana, ağzı sıkı olana yakışır surette.

ketûmiyyet

: كتوميت

(a. i.) : ketumluk, ağız sıkılığı.