ke's

: كأس

(a. i. c. : kâsât, küûs) : 1) içi dolu kap, çanak. 2) kadeh, bardak. 3) şarap dolu bardak; bir bardak şarap. 4) bot. çanak, çiçeğin en dışında bulunan yeşil yaprakların topu.

ke's-i kesîr-ül-vüreykat

:  

bot. çok yapraklı çanak. ke's-i vahîd-ül-vüreykat : bot. tek yapraklı çanak.

kes

: كس

(f. i. c. : kesân) : kimse, kişi, (bkz. : şahs). Bî-kes : kimsesiz. Hîç-kes : hiç kimse. Nâ-kes : 1) alçak, âdî; 2) nekes, pinti, cimri, (bkz' : bahîl). Her-kes : her kimse, her kişi, her şahıs; her kim olursa olsun.

kes-i bî-kesân

:  

kimsesizlerin yardımcısı.

kesâd

: كساد

(a. i.) : 1) alışverişte durgunluk, sürümsüzlük. 2) yokluk, kıtlık, (bkz. : fıkdan, kaht, nedret).

kesafet

: كسافت

(a. i.) : 1) bulanıklık, açık ve berrak olmayış. 2) kir, pislik.

kesafet

: كشافت

(a. i.) : 1) sıklık, tokluk. 2) fiz. kabalık, koyuluk, kalınlık, yoğunluk. fı densite. 3) saydan (şeffaf) olmama 4) kalabalık, çokluk.

kesâfet-i nüfûs

:  

nüfus kalabalığı, nüfus çokluğu.

kesâlet

: كسالت

(a. i.) : tenbellik, uyuşukluk, üşenme.

kesân

: كسان

(f. i. kes'in c.) : kimseler, kişiler, insanlar.

kesâne

: كسانه

(f. zf.) : kese, kişiye, insana yakışır bir surette, keşçe, insanca, kişice.

kesb

: كسب

(a. i.) : 1) çalışıp kazanma.

kesb-i servet

:  

para kazanma. 2) edinme, peydahlama, kazanma.

kesb-i kudret

:  

kudret kazanma.

kesel

: كسل

(a. i.) : gevşeklik, tenbellik, uyuşukluk.

kesf

: كسف

(a. i.) : 1) ışığını kesme. [Güneş, Ay] . 2) görünmez olma.

ke'sî

: كأسی

(a. s. ke's'den.) : 1) kadehle, bardakla, çanakla ilgili, onlara benzer. 2) bot. çanaksı.

kesî

: كسی

(f. i.) : bir kimse.

kesîd

: كسيد

(a. s.) : geçmez, sürüm-süz, aranmaz; her şeyin aşağısı, (bkz. : kâsid).

kesif

: كشيف

(a. s. kesâfet'den.) : 1) sık, tok. 2) kalın, kaba, yoğun. 3) şeffaf (saydam) olmıyan. 4) koyu.

kesîr

: كثير

(a. s. kesret'den.) : 1) çok, çok olan, bol. (bkz. : kâsir).

kesîr-ül-ahbâb

:  

bildikleri, tanıdıkları çok olan.

kesîr-ül-evlâd

:  

çocukları çok olan.

kesîr-ül-ezhâr

:  

çiçekleri çok olan nebat.

kesîr-ül-ıyâl

:  

aile efradı kalabalık olan. 2) sık olan, çok defa olan.

kesîr-ül-ınâl

:  

malı çok, bol olan.

kesîr-ül-vuku'

:  

çok ve sık vukuu' bulan.

kesîr

: كسير

(a. s.) : kırılmış.

keslân

: كسلان

(a. s.) : gevşek, tenbel, uyuşuk, yorgun.

kesr

: كسر

(a. i. c. : küsur) : 1) kırma, kırılma, paralama.

kesr-i hatır

:  

hatır kırma.

kesr-i şeref

:  

şeref kırma. 2) bozma, halel getirme. 3) a. gr. bir harfin esre i okunması. 4) mat. kesir.

kesr-i âdî

:  

mat. bayağı kesir.

kesr-i a'şârî

:  

mat. * ondalık kesir.

kesr-i basit

:  

mat. basit kesir, sureti (*pay'ı) mahrecinden (* paydasından) küçük kesir : 2/5 gibi.

kesr-i munzam

:  

vergi veya resme belirli bir ölçüde yapılan ilâve.

kesr-i mürekkeb

:  

mat. * birleşik kesir, mahreci (paydası) : suretinden (pay'ından) küçük kesir : 5/4 gibi. 5) anat. kemik kırılması.

kesre

: كسره

(a. i.) : gr. esre, harfi i okutan hareke.

kesre-i hafife

:  

gr. i. sesi veren hareke : kim gibi.

kesre-i sakile

:  

gr. ı sesi veren hareke : kıl gibi.

Kesret

: كثرت

(a. i.) : 1) çokluk, bolluk, ziyâdelik.

kesret-i nukud

:  

para çokluğu. 2) tas. kalabalık. Cem'-i kesret, a. gr. dokuzdan ziyâde sayı iç'n kullanılan cemi' sıygası, * kipi. [zıddı : "kıllet" dir]

kesret-i müvâneset

:  

ülfet ve ünsiyet çokluğu.

kesretiyye

: كثرتيه

(a. i.) : fels. çokçuluk, fr. pluralisme.

kesrî

: كسری

(a. s.) : kesirle ilgili.

kesûb

: كسوب

(a. s.) : çok kesbsden, çok kazanan.

keş

: كش

(f. s. c. : keşân) : çeken, çe kici. Afyon-keş : afyon çeken. Cefâ-keş : cefâ çeken. Dil-keş : gönül çeken. Sîm-keş : sırma İşliyen. . gibi.

keşâkeş

: كشاكش

(f. i.) : 1) çekişme, münâkaşa. 2) iki kişinin, bir şeyi birer ucundan tutup her birinin kendine doğru çekmesi. 3) pehlivanların birbiriyle savaşması. 4) gam, keder, tasa, kaygı. 5) felâket.

keşân

: كشان

(f. s. keş'in c.) : çekenler, çekiciler. Mihnet-keşân : mihnet çekenler.

keşân

: كشان

(f. s.) : çeken, çekerek.

keşân ber keşân

:  

zorla, çeke çeke sürükliye sü-rükliye götürerek.

keşân keşân

: كشان كشان

(f. zf.) : zorla, sürükliye sürükliye, çeke çeke götürerek.

keşâverz

: كشاورز

(f. i.) : 1) ekinci, (bkz. : fâlih). 2) ekinlik.

keşef

: كشف

(f. i.) : kaplumbağa.

kesende

: كشنده

(f. s.) : 1) çekici, çeken. Mihnet-keşende : mihnet çeken. 2) mü-tahammil, dayanan.