keh |
: | كه |
(f. i.) : saman, (bkz. : kâh). |
kehâ |
: | كها |
(f. s.) : mahcup, utangaç. |
kehâil |
: | كحائل |
(a. s. kehîl'in c.) : sürme çekilmiş, sürmeli [gözler] |
kehânet |
: | كهانت |
(a. i.) : falcılık, bakıcılık. |
kehene |
: | كهنه |
(a. i. kâhin'in c.) : falcılar, bakıcılar, gaibten haber verenler. |
kehf |
: | كهف |
(a. i. c. : kühûf) : 1) in, mağara, (bkz. : gar). 2) sığınak, sığınacak yer. (bkz. : melce'). 3) atıat. vücuttaki oyuk. |
kehhâl |
: | كحال |
(a. i.) : 1) göz hekimi. 2) göze çok sürme süren, sürme çeken kimse. |
kehîl |
: | كحيل |
(a. s. c. : kehâil, kehlâ) : sürme çekilmiş, sürmeli [göz] . Ayn-ı kehîl : sürmeli göz. [müen. kehtle] |
kehîiâ |
: | كحيلا |
(a. i.) : gözleri kudretten sürmeli olan kadın. |
keh-keşân |
: | كهكشان |
(f. b. i.) : saman uğrusu, hacılar yolu, saman yolu. |
kehkeşân-sâkin |
: | كهكشان ساكن |
(f. a. b. s.) : kehkeşanda, saman yolunda oturan. |
kehl |
: | كحل |
(a. i.) : göze sürme çekme. |
kelil |
: | كهل |
(a. i. c. : kihâl, kühûl, kühlân) : 30-50 yaş arasında bulunan kimse, olgun çağı. |
kehl, kehle |
: | كهل ، كهله |
(o. i.) : bit. |
Kehlâ |
: | كحلا |
(a. s. kehîl'in o.) : (bkz. : kehâil). |
kehrübâ |
: | كهربا |
(f. b. i.) : "saman kapan" : kehlibar. |
kehrübâî |
: | كهربائی |
(a. s.) : kehlibara âit, kehlibarla ilgili, [bu kelime bir aralık "elektrik, elektrikî"; kehrübâiyyet de "elektrikiv-yet" mânâlarını karşılamakta idi] |
kehvâre |
: | كهواره |
(f.) : (bkz. : gehvâre). |
kehvâre-nişîn |
: | كهواره نشين |
(f. b. s.) : (bkz. : gehvsre-nişîn). |