kat'

: قطع

(a. i.) : 1) kesme, kesilme; biçme. 2) halletme, karar verme, sona erdirme, bitirme.

kat'-i alâka

:  

ilgiyi kesme.

kat'-ı da'vâ

:  

dâvayı halletme.

kat'-ı hayât

:  

hayâtın kesilmesi, ölüm. 3) geç me, ilerleme, yol alma.

kat'-i merâhil

:  

merhaleleri, konak yerlerini geç me, yol alma.

kat'-i merâtib

:  

rütbeleri geçme, büyük rütbeye geçme.

kat'-ı mesafe

:  

yol alma.

kat'-ı nıükâfi

:  

parabol.

kat'-ı münâsebet

:  

ahbaplığı kesme.

kat'-ı nakıs

:  

geo. elips.

kat'-ı nazar

:  

bakışı kesme, bakmama. 4) g. s. kağıtları oymak suretiyle dantel gibi süslü şekiller meydana getirme sanatı.

kat'-ı tarîk

:  

yol kesicilik.

kat'-ı zâid

:  

geo. hiperbol. 5) ed. sözün te'sîrini artırmak ve dinleyenin anlayışına bırakmak için lâkırdıyı bitmeden kesiverme : "imtihan geliyor, çalışın, yoksa... " gibi.

katâif

: قطائف

(a. i. katîfe'nin c.) : 1) tüylü, saçaklı havlular; ehramlar. 2) bilinen tatlı, kadayıf, [kelime "katâyif" şeklinde de kullamır]

katar

: قطار

(a. i.) : 1) birbiri ardınca sıralanmış hayvan sürüsü, dizisi. 2) bir lokomotifin arkasında bulunan vagonların hepsi, tren. [kelimenin aslı : "kıtâr" dır]

katarât

: قطرات

(a. i. katre'nin c.) : katreler, damlalar.

katarât-ı bârân

:  

yağmur damlaları. katarât-ı semine : kıymetli damlalar.

katarât-ı semîne-i rahmet

:  

rahmetin, (yağmurun) kıymetli damlaları.

katarât-ı şâctî

:  

sevinç damlaları, yaşları. katarât-ı uyun : göz yaşları, (bkz. : eşk, sirişk).

kat'en

: قطعا

(a. zf.) : asla, biç bir vakit.

kater

: قطر

(a. i. katre'nin c.) : damlalar, (bkz. : katarât).

katf

: قطف

(a. i.) : 1) meyva devşirme. 2) devşirme mevsimi, bağ bozumu.

katı' 

:  

("ka" uzun okunur, a. s. kat'dan.) : 1) kat'eden, kesen; durduran.

katı-ı hümmâ

:  

sıtmayı kesen, durduran. 2) keskin kılıç. 3) geo. kesen, sekant.

katıa

: قاطع

("ka" uzun okunur, a. s.) : 1) katı'ın müennesi. 2) i. g. s. katı' sanatı ile yapılmış dantel gibi kâğıt oyması eser.

katibe

: قاطبه

("ka" uzun okunur, a. i.) : hep, bütün, cümle, kâffe.

katıbe-i ahvâlde

:  

cemî-i ahvalde.

katıbe-ten

: قاطبة

("ka" uzun okunur, a. zf.) : 1) tamâmiyle, bütüniyle, hepsi, (bkz. : cümleten, kâffeten). 2) hiçbir zaman, asla.

katın

: قاطن

("ka" uzun okunur, a. s. c. : kuttan) : oturan, yerli.

kat'î

: قطعی

(a. s.) : kesip atan, tereddüde mahal bırakmıyan, kesin.

katia

: قطيعه

(a. i. c. : katâi') : 1) kesme; kırılma; ilgiyi kesme. 2) arazî. 3) vergi.

kâtib

: كاتب

(a. i. kitâbet'den. c. : ketebe, küttâb) : kitabet eden, yazan, yazıcı; usta yazıcı.

kâtib-i adi

:  

noter.

kâtib-i ezelî

:  

(levh-i mahfûz'u yazmış olan) : Allah.

kâtib-i felek

:  

meteor : Merkür (Utârid).

kâtib-i husûsî

:  

[büyük bir zâtın kullandığı] husûsî kâtib, * özel kâtib.

kâtib-i sırr

:  

gizli şeyler yazdırılan kâtip.

kâtib-i vahy

:  

Hz. Muhammed (Alehisselâm)'in, nazil olan Kur'an âyetlerini söyleyip yazdırdığı zat. Serkâ-tib : başkâtip.

kâtib-ül-hurûf

:  

elde mevcud mektup veya kitabı yazan, [müen : "kâtibe"] , (bkz. : râkım-ül-hu-rûf).

kâtib-âne

: كاتبانه

(a. zf.) : kitabet usûlüne göre, kâtipçesine.

Kâtib Çelebi

: كاتب چلبی

(a. h. i.) : ulemâ arasında bu adla, dîvan ehlince Hacı Halîfe unvanları ile tanınmış olan bu zat, XVII. asır Türk ilim dünyâsının müsbet düşünceyi temsîl eden, kuvvetli ve bariz bir siması olup, büyük bir yekûn tutan eserlerinin kıymet ve ehemmiyeti, Avrupa'da büyük bir dikkat ve alâka uyandırmıştır. Büyük bir bibliyografya kamusu olan "Keşf-üz-zu-nûn" adlı eserini yirmi yılda meydana getirmiştir : (1609- 1658).

katîfe

: قطيفه

(a. i. c. : katâif) : 1) kadife. 2) bot. bir nevi çiçek.

katîl

: قتيل

(a. s. c. : kîtlâ' kutelâ) : öldürülmüş kimse, (bkz. : maktul).

katil

: قاتل

("ka uzun okunur, a. s. katl'den.) : 1) katleden, öldüren. Semm-i katil : hek. derhal öldüren zehir. 2) i. adam öldüren kimse.

katil-i gayr-i müteammid

:  

("ka" uzun okunur.) : huk. kavga esnasında hiddetle bir kimseyi öldüren.

katil-i ma'fuv

:  

("ka" uzun okunur) : huk. can ve ırzını korumak için saldıranı öldüren.

katil-i muhti

:  

("ka" uzun okunur) : kasit ve tasavvurla beraber münazaa gibi bir sebep de olmaksızın bir kimsenin yanlışlıkla ölümüne sebe-bolan kimse.

katim

: كاتم

(a. s. ketm'den.) : ketmeden, sır saklıyan. (bkz. : ketum).

kâtim-i esrir

:  

sır tutan.

kat'iyyen

: قطعيا

(a. zf.) : 1) kafî olarak, * kesîn olarak. 2) hiçbir zaman, asla.

kat'iyyet

: قطعيت

(a. i.) : kat'îlik, kesinlik.

katil

: قتل

(o. i.) : öldürme.

katl-i âmm

:  

zaptolunan bir yerin, irili ufaklı bütün halkını kılıçtan geçirme.

katl-i amd

:  

huk. kasden, bilerek öldürme [birini]

katl-i hatâ'

:  

huk. kasit olmadan, yanlışlıkla öldürme [birini]

katl-i nefs

:  

[evvelce] intihar.

katl-i nüfûs

:  

adam öldürme.

katl-i şibih-i amd

:  

huk. katli caiz olmıyan birini, yaralayıcı bir âletle öldürme.

katla

: قتلا

(a. s. katîl'in c.) : öldürülmüş kimseler, (bkz. : kutelâ).

Katnâniyye

: قطمانيه

(a. h. i.) : tas. sofiyenin büyüklerinden Ahmed-ür-rufâî tarafından kurulan rufâî tarîkati kollarından biri. [kurucusu Seyyit Hasan-ül-Katnânî'ye nisbetle bu adı almıştır]

katran

: قطران

(a. i.) : katran.

katre

: قطره

(a. i. c. : kater, katarât) : damla, damlıyan şey.

katre-i bârân

:  

yağmur damlası.

katre katre

:  

damla damla.

Katrecu

: قطره جو

(a. f. b. s.) : bir damla ariyan.

katre-feşân

: قطره فشان

(a. f. b. s.) : damla saçan.

katt

: قط

(a. i.) : katı bir şeyi enine kesme, yontma.

katta'

: قطاع

(a. s.) : 1) daha (en, pek, çok) kat'eden, edici, kesici. 2) g. s. kâğıtları oymak suretiyle dantel gibi süslü yapraklar yapan sanatkâr.

kattâl

: قتال

(a. s. katl'den.) : çok katleden, çok öldürücü.