îstâde

:

ايستاد

(f. s.) : ayakta durmuş.

îstâde-i mevkı-i ihtirâm

:

 

saygı vaziyetinde durmuş.

istâh, istâk

:

استاخ ، استاك

(f. i.) : bot. taze filiz, budak.

istân (-)

:

 

(f. e.) : (bkz. : -sitân).

istâr

:

اسطار

(a. i. satr'dan.) : yazı yazma, yazılma, (bkz. : tastır).

istâre

:

استاره

(a. i.) : perde, zar.

istâre

:

استاره

(f. i.) : yıldız, (bkz. : kevkeb, necm, sitâre).

istebrag

:

استبرق

(a. i.) : sırma ile işlenmiş bir çeşit kaba kumaş.

istel

:

استل

(f. i.) : göl.

istem

:

استم

(a. i.) : zulüm vs sitem, (bkz. : sitem).

istenbe

:

استنبه

(f. i.) : 1) çirkin, çok çirkin şey; korkunç surat. 2) kâbus, karabasan. 3) dev; şeytan. 4) s. cesur, kahraman, yiğit.

istıksâ'

:

استقصاء

(a. i.) : birşeyin aslını öğrenmiye çalışma, dikkatle araştırma, araştırılma.

istiksâr

:

استقصار

(a. i. kasr'dan.) : bir şeyin kısaltılmasını isteme.

istiksâs

:

استقصاص

(a. i. kısas'dan.) : kısas isteme, birinin şeriata göre ölümünü isteme.

istıktâb

:

استقطاب

(a. i. kutb'dan.) : 1) kutuplaşma, bir kutuba bağlanma, kutupları birleştirme. 2) fiz. * polarma, fr. polarisation.

istıktâr

:

استقطار

(a. i.) : damlatma, damlatılma, (bkz. : taktır).

istısfâ'

:

استقصفاء

(a. i.) : 1) hâlisini alma, hâlisi alınma. 2) mâdeni eritip tasfiye etme.

istıslâh

:

استصلاح

(a. i.) : bir şeyin iyiliğini isteme, bir şeyi iyi perme.

istisna'

:

استصناع

(a. i.) : bir şey yapmak üzere sanat ehlinden biri ila anlaşma yapma.

istıtlâ'

:

استطلاع

(a. i. tulû'dan. c. : istıtlâât) : anlamıya, bilmiye, öğrenmiye çalışma.

istıtlâât

:

استطلاعات

(a. i. istıtlâ'ın c.) : anlamıya, bilmiye, öğrenmiye çalışmalar.

istıtlâk

:

استطلاق

(a. i.) : 1) amele tutulma. 2) boşanmayı isteme.

istıtrâb

:

استطراب

(a. i.) : tarab, neşe, eğlence isteme, arama.

istiâb

:

استيعاب

(a. i.) : 1) içine alma, içine sığma. 2) tutma, kaplama.

istiâde

:

استعاده

(a. i.) : bir şeyin iadesini, geri gönderilmesini isteme, fels. fr. riviviscence.

istiâne, istiânet

:

استعانه ، استعانت

(a. i. avn'den.) : avn, yardım isteme, (bkz. : istincâd.

istiârât

:

استعارات

(a. i. istiâre'nin c.) : (bkz. : istiare).

istiare

:

استعاره

(a. i. c. : istiârât) : 1) ödünç alma, birinden eğreti bir şey alma. 2) ed. bir kelimenin mânâsını muvakkaten başka bir kelime hakkında kullanma. mesejâ : bir askere "arslanım" denilmesi gibi.

istiâre-i mekniyye

:

 

ed. bir teşbihten müşebbehün bih (kendine benzetilen) kaldırılarak yalnız müşebbeh (benziyen) in söylenmesiyle meydana gelen istiare. meselâ : "şu karşımızdaki mahşer kudursa, çıldırsa" mısraındaki : "kudursa, çıldırsa" gibi.

istiâre-i musarraha

:

 

ed. bir teşbihten müşebbeh (benziyen) kaldırılarak, müşebbehün bih (kendine benzetilen) in söylenmesiyle meydana gelen istiare. meselâ : hareketli bir çocuğa "cıva" denilmesi gibi.

istiâre-i telmîhiyye veya tehekkumiyye

:

 

ed. şaka, lâtîfe ve alayı içine alan bir istiaredir. meselâ, tilkinin eşeğe : "gelsem olmaz mı huzura, a benim arslanım" demesi gibi.

istiâza

:

استعاضه

(a. i. ivaz'dan.) : ivaz olarak, karşılık olarak bir şey isteme.

istiâze

:

استعاذه

(a. i. iyaz'dan) : 1) "eûzü bi-llâhi min-eş-şeytân-ir-racîm" veya "ne-ûzü bi-llâh", "el-iyâzü bi-llâh" gibi sözler söyliyerek Allah'a sığınma. 2) sığınma.

istib'âd

:

استبعاد

(a. i. bu'd'dan.) : uzaksama, uzak görme, ihtimal vermeme.

isti'bâd

:

استعباد

(a. i.) : kul, köle edinme.

istibâhe

:

استباحه

(a. i. c. : istibâhât) : 1) mubah sayma. 2) kan dökmiye, birçok kimseyi yok etmiye izin verme.

istibâk

:

استباق

(a. i.) : yarış etme, birbirini geçmiye çalışma.

istibâne

:

استبانه

(a. i.) : meydanda olma, belli olma, açık, aşikâr olma.

isti'bâr

:

استعبار

(a. i.) : rüya tâbir ettirme, ettirilme.

istibâr

:

استبار

(a. i.) : muayene etme, yoklama.

istibdâ'

:

استبداء

(a. i.) : 1) küçük aptesten sonra akıntıyı tam arıtma. 2) nikâhla alınan bir dulun gebe olmadığına kanâat getirmek için bir hayz görünciye kadar ona yaklaşmaktan çekinme.

istibdâ'

:

استبداع

(a. i.) : bedi', nâdîde sayma.

istibdâd

:

استبداد

(a. i.) : 1) keyfî idare sistemi. 2) idarede tazyik, baskı, [kelime, arapça'da : "başlı başına olma, müstakil bulunma" manasınadır.]

istibdâd-kârâne

:

استبداد كارانه

(a. f. zf.) : istibdat ile idare olunana yakışır surette, istibdatla idare olunan.

istibdâl

:

استبدال

(a. i. bidl ve bedel'den.) : 1) değiştirme, değiştirilme. 2) bir şey verip, yerine başka bir şey isteme. 3) askerliğini bitiren erlere tezkere verip, yerine yenilerini alma. 4) bir vakfı mülk ile mübadele etme.

istibdâl-i müseccel

:

 

huk. [eskiden] lüzumuna hükmolunduğundan dolayı nakzı caiz olmıyan istibdâl.

istibhâc

:

استبهاج

(a. i. behcet'den.) : sevinme, yüzü gülme.

istibhâr

:

استبحا

(a. i.) : deniz gibi geniş, nihayetsiz olma; çok geniş bilgiye sahip olma.

istibhâs

:

اسبتحاث

(a. i.) : bir şeyin doğruluğunu anlamak için gereği gibi araştırıp soruşturma.

istibka'

:

استبقاء

("ka" uzun okunur. a. i. beka'dan.) : 1) devamını, sürmesini isteme.

istibkayi teveccühleri

:

 

teveccühünüzün devamını. . 2) muhafaza etme, saklama, koruma, fr. conservation.

istibrâ'

:

استبراء

(a. i.) : (bkz. : istibdâ'i).

istibsâr

:

استبصار

(a. i. basar'dan.) : basiretli olma, hesaplı hareket etme.

istibsâs

:

استبثاث

(a. i.) : bir haberin keşif ve îzâhını isteme; bir haberin doğruluğunu anlamıya çalışma.

istibsâr

:

استبشار

(a. i.) : müjde alma, hayırlı bir haber alıp sevinme, ferahlama.

istibtâ'

:

استبطاء

(a. i.) : ağır hareket etme, gecikme.

istib'tân

:

استبطان

(a. i.) : işin içyüzünü bilme.

istibvâr

:

استبوا

(a. i.) : kızma, hırslanma.

istîc, istâc

:

استيج ، استاج

(a. i.) : masura.

istîcâb

:

استيجاب

(a. i.) : vacip görme; haklı sayma.

isti'câb

:

استعجاب

(a. i. aceb'den.) : teaccübetme, hayrette kalma, şaşma.

isticâbe, isticâbet

:

استجابت

(a. i. cevab'dan.) : duanın Allah tarafından kabul olunması.

isticâde

:

استجاده

(a. i.) : kerem ve ihsan isteme.

istical

:

استيجال

(a. i.) : te'cîl ed meşini, sonraya bırakılmasını isteme.

isti'câl

:

استعجال

(a. i. acel'den.) : acele etme, tez olmasını isteme, çabuklandırma.

isticar

:

استيجار

kirâ ile tutma, kiralama, (bkz. : iktirâ').

isticâre

:

استجاره

(a. i. cevr'den.) : yardım ve korunma isteme.

isticâze

:

استجازه

(a. i. cevâz'dan.) : 1) izin isteme. 2) yazılan ve sunulan bir manzc me için câfze, para isteme.

isticbâr

:

استجبار

(a. i. cebr'den.) : cebir gösterme, zorlama.

istichâl

:

استجهال

(a. i. cehl'den.) : câhil sayma.

isticlâb

:

استجلاب

(a. i. celb'den.) : 1) celbetme, çekme, çekilme. 2) fels. uyandırma.

istienâs

:

استجناس

(a. i. cins'den.) : cinsine benzetme.

isticvâb

:

استجواب

(a. i. cevab'dan.) : 1) sorup cevâp alma, cevap alma maksadiyle söyletme. 2) sorgu, (bkz. : istintak).

isticvâb-nâme

:

استجوابنامه

(a. f. b. i.) : sorgu hâkimi tarafından alınan ifâdelerin yazıldığı kâğıt.

istida'

:

استداء

(a. i.) : el uzatma.

istîdâ'

:

استيداع

(a. i. vedâ'dan.) : birinin yanına bırakma; bir şeyi saklamak üzere bir adama emânet etme.

istid'â'

:

استدعاء

(a. i. duâ'dan.) : 1) yalvararak isteme. 2) istida, dilekçe, (bkz. : arz-i hâl).

istidâa

:

استضائه

(a. i.) : (bkz. : istizââ).

istidâd

:

استداد

(a. i.) : 1) doğrulma. 2) alışma.

istidâd-ı sâid

:

 

bilek alışma.

istidâd-ı yed

:

 

el alışma.

istrdâd

:

استعداد

(a. i.) : 1) bir şeyin kabulüne, kazanılmasına olan tabîî meyil, kabiliyet. 2) akıllılık. 3) anlayışlılık.

istidâme

:

استدامه

(a. i. devâm'dan) : 1) bir şeyin devamını, sürüp gitmesini dileme. 2) dönerek uçma.

istid'â-nâme

:

استدعانامه

(a. f. b.) : makama dilekçe olarak yazılan, damgalı, pullu yazı, arzuhal.

istidâne

:

استدانه

(a. i. deyn'den.) : borç alma, alınma; ödünç alma.

istidâre

:

استداره

(i. devr'den.) : 1) dâire biçimine girme, değirmi olma, değirmilenme. 2) dönme, dolaşma.

istidârî

:

استداری

(a. s) : dönerek ve bir dâire teşkîl edecek olan.

istidbâr

:

استدبار

(a. i. idbâr'dan.) : 1) arka çevirme, yüz çevirme, yüz döndürme. 2) birinin arkası sıra gitme.

istidlâl

:

استضلال

(a. i.) : dalâlette bulunmasını isteme, ayartmıya çalışma.

istidlâl

:

استدلال

(a. i. delâlet'den c. : istidlâlât) : bir delile dayanarak bir şeyden bir netîce çıkarma, delil ile anlama.

istidlâlât

:

استدلالات

(a. i. istilâl'in c.) : deliller, şahitler.

istidlâlen

:

استدلالا

(a. zf.) : istidlal yoliyle, delil ile.

istidrâc

:

استدراج

(a. i. derece'den.) : 1) derece derece ilerileme. 2) değeri, hakkı olmadığı halde talihin lûtfuna uğrayıp, kaderi düzgün gitme. 3) şerircesine muvaffakiyet. 4) fâsık veya kâfir olduğu belli bir şahsın gösterdiği isteğe uygun hârika, (bkz. : ihanet, keramet, mu'cize).

istidrâcî

:

استدراجی

(a. s.) : adım adım, derece derece olan şey.

istidrâk

:

اسدراك

(a. i.) : yetişme, erişme, nail olma; nâiliyet.

istifa'

:

استيفاء

(a. i. vefâ'dan.) : tamâmiyle alma, alınma; ödetilme.

istîfâ-yi kısas

:

 

huk. [eskiden] kısas hakkının bilfiil yerine getirilmesi, yâni cânî hakkında kısas cezasının tatbik edilmiş bulunması.

isti'fâ'

:

استعفاء

(a. i. afv'den) : 1) effini isteme. 2) bir işten, kendi isteğiyle çekilme.

isti'fâ-yi kusur

:

 

özür dileme.

istifâde

:

استفاده

(a. i. fâide'den. c. : istifâdât) : 1) faydalanma, kazanma, fayda bulma. 2) bir şey öğrenme; bilgisini genişletme.

isti'fâf

:

استعفاف

(a. i. iffet'den) : kötülükten, fena şeylerden, günahtan çekinme. afiflik, namusluluk satma.

istif'âl

:

استفعال

(a. i.) : gr. isteme mânâsını veren bir fiildir.

isti'fâ-name

:

استعفانامه

(a. i.) : tüyerden çekilmeyi, ayrılmayı bildiren yazı.

istifâza

:

استفاضه

(a. i. feyz'den.) : feyizlenme, feyiz alma, feyiz bulma.

istifham

:

استفهام

(a. i. fehm'den. c. : istifhâmât) : sorma, anlama, sorup anlama; anlamak, öğrenmek için sorma, (bkz. : istifsar).

istifhâm-ı inkârı

:

 

gr. menfî tarafından sual sorma : "sözümü anladınız mı?" gibi.

istifhâmât

:

استفهامات

(a. i. istifhâm'ın c.) : sormalar, anlamalar, anlamak isteyişler.

istifhamı, istifhâmiyye

:

استفهامی ، استفهاميه

(a. s.) : istifham ile ilgili, * soruya âit.

istifkad

:

استفقاد

("ka" uzun okunur, a. i. fakd'den.) : araştırma, soruşturma [kayıbı]

istiflâh

:

استفلاح

(a. i.) : felah, kurtuluş bulma, isteme.

istifrâg

:

استفراغ

(a. i. ferâg'dan.) : kusma, kay.

istifra;

:

استفراش

(a. i. ferâş'dan.) : 1) odalık alma, odalık yapma. 2) yatağa alma, beraber yatma.

istifsâd

:

استفساد

(a. i. fesâd'dan.) : bir şeyin fesadını, bozulmasını isteme.

istifsar

:

استفسار

(a. i. fesr'den.) : sorma, sorulma.

istifsâr-ı hatır

:

 

hatır sorma.

istiftâ'

:

استفتاء

(a. i. fetvâ'dan.) : fetva almak isteme; müftüye müracaat etme.

istiftâh

:

استفتاح

(a. i. feth'den.) : 1) siftah etme. 2) başlama, başlanılma. 3) açma, açılma.

istifzâl

:

استفضال

(a. i.) : artırma.

istigase

:

 

("ga" uzun okunur. a. i. gavs'den.) : yardım isteme.

istigbâr

:

 

(a. i. gubâr'dan.) : bot. tozlaşma.

istiğfar

:

استغفار

(a. i. gufrân'dan.) : 1) Allah'tan, günahın bağışlanmasını isteme. 2) "estağfirullah" deme. 3) tövbe etme.

istiglâl

:

استغلال

(a. i. galle'den.) : ipotek, ev, dükkân, tarla ve bunlara benzer gayrimenkulun geliri, karşı gösterilerek rehine koyma.

istiglil-en

:

استغلالا

(a. zf.) : tiglâl, gayrimenkulu rehine koymak suretiyle.

istigmâm

:

استغمام

(a. i.) : sarm sarınmak.

istiğna'

:

استغناء

(a. i. gınâ'dan.) : 1) aza kanaat etme, tokgözlülük. 2) ihtiyaçsızl 3) nazlanma; ağır davranma. 4) çekinme, (bkz ihtiraz) : 

istigrâb

:

استغراب

(a. i. garâbet'den) : garip bulma, şaşma.

istiğrak

:

استغراق

(a. i. gark'dan.) : 1) dalma, içine gömülme. 2) tas. kendinden geçip dünyâyı unutma. 3) boğulma. 4) gr. arap linde, "el" harf-i tarifinin isimleri umûmî hale koyması. 5) ed. fazla mübalâğa, (bkz. : gulüvv)

istigsâ'

:

استغشاء

(a. i.) : örtünrr bürünme.

istigşâs

:

استغشاش

(a. i.) : öğüt vere doğru söyliyen kimseyi düşman sanma.

istihâ'

:

استحاء

(a. i.) : tıraş etm ettirme.

istîhâb

:

اسنيهاب

(a. i. hîbe'den) : hîbe, hediye, bağış olarak isteme.

istîhâl

:

استيهال

(a. i. ehl'den.) : bir şeye ehil olma, bir şeye lâyık olma. bi-l-iıl hâl : lâyık olduğu üzere.

istihâlât

:

استحالات

(a. i. istihâle'ni c.) : başkalaşmalar, değişmeler.

istihale

:

اسنحاله

(a. i. havl'den c. : istihâlât) : 1) mümkün olmayış, imkânsızlık *olamazlık. 2) bir halden başka bir hâle geçiş. 5) başkalaşma, fr. metamorphose.

istihâliyye

:

استحاليه

(a. i.) : şekil değişmecilik, fr. transformisme.

istihâne

:

استهانه

(a. i.) : hakir göı me, horlama, (bkz. : istihkar).

istîhâr

:

استيخار

(a. i.) : geri kalma geri bırakılma.

istihare

:

استخاره

(a. i. hayr'dan.) : 1) bir işin hayırlı olup olmıyacağını anlamak üzere abdest alıp, duâ edip uykuya yatma. 2) hayırlı olmayı arzu etme, fr. oniromancie.

istihâse

:

استحاثه

şekillerini muhafaza ederek zamanla taş hâline geçmesi, (bkz. : tahaccür).

istihbâb

:

استحباب

(a. i. hubb'dan.) : müstahap görme, bir şeyi iyi, güzel sayma.

istihbsben

:

استحباب

(a. zf.) : müstahap olarak, bir şeyi iyi, güzel sayarak.

istihbar

:

استخبار

(a. i. haber'den. c. : istihbarat) : 1) haber ve bilgi alma. 2) duyma.

istihbarat

:

استخبارات

(a. i. istihbâr'ın c.) : alınan, duyulan haberler; haber almalar. istihbâ-rât-ı mevsuka : sağlam, inanılır haberler.

istihcân

:

استهجان

(a. i. hücnet'den.) : çirkin bulma, ayıplama, (bkz. : istikbâh).

istihdâ'

:

استهداء

(a. i. hüdâ' hedy ve hidâyet'den.) : hidâyeti, doğru yolu isteme.

istihdaf

:

استهداف

(a. i. hedef'den.) : hedef tutma, amaç edinme.

istihdam

:

استخدام

(a. i. hedef'den) : 1) kullanma, hizmete kabul etme. 2) ed. birçok mânâsı olan bir kelimenin her mânâsına münâsip kelime söyleme, meselâ : "sözü de attığı da, avcımızın saçma idi" beytindeki "saçma" kelimesi gibi.

istihfâ'

:

استخفاء

(a. i.) : saklanma, gizlenme.

istihfaf

:

استخفاف

(a. i. hiffet'den) : hafifseme, ehemmiyet vermeme, küçük görme.

istihfâf-kâr

:

استخفافكار

(a. f. b. s.) : hafifseyen, küçük gören, küçümseyen.

istihfâf-kârâne

:

استخفافكارانه

(a. f. zf.) : hafifseyerek, küçümsiyerek, küçük görerek.

istihfâz

:

استخفاظ

(a. i.) : 1) saklama, saklanma, (bkz. : hıfzetme). 2) bir şeyin saklanmasını isteme.

istihkak

:

استحقاق

("ka" uzun okunur, a. i. hakk'dan.) : 1) hakkı olma, hak kazanma. 2) hak kazanılan şey. min gayr-i istihkakın : hak etmediği, hak kazanmadığı halde. bi-l-irsi ve-l-istihkak : babadan kalma ve liyâkati olma.

istihkakı hars

:

 

huk. bir yerde ziraat etmek hakkına mâlik olma.

istihkâm

:

استحكام

(a. i. hükm'den. c. : istihkâmât) : 1) sağlamlık, kuvvet. 2) kuvvetli siper.

istihkâmât

:

استحكامات

(a. i. istihkâm'ın c.) : 1) istihkâmlar. 2) siperler.

istihkâmât-ı cesîme

:

 

ask. bir kısmı taş, bir kısmı topraktan yapılarak, zırhla donatılabilecek yolda yapılmış ve ateşli silâhlarla donatılmış olan büyük siperler, sığınaklar.

istihkâmât-ı dâhile

:

 

ask. bir istihkâmın iç ta rafında, gerektiği zaman yapılan müstakil sığınaklar.

istihkâmât-ı dâime

:

 

ask. (bkz. : istihkâmât-ı cesîme).

istihkâmât-ı hafife

:

 

ask. savaşta, kısa zamanda yapılan sığınaklar.

istihkâmât-ı mutavassıta

:

 

ask. "istihkâmât-ı muttasıla" ile "istihkâmât-ı münferide" arasında yapılan sığınaklar.

istihkâmât-ı muttasıla

:

 

birbirine bağlı ve bitişik olan sığınaklar olup çok zaman şehirlerin etrafına fırdolayı yapılır. evvelce muvakkat yapılan büyük ve taş kısımları olan sığınaklar. istihkâmât-ı münferide veya munfasıla : ask. savaş alanının ötesinde berisinde yapılan sığınaklar.

istihkar

:

استحقار

("ka" uzun okunur, a. i. hakaret'den.) : hakir görme, hor görme; hor görülme, (bkz. : istihâne).

istihlâb

:

استحلاب

(a. i.) : 1) sübya hâline sokma. 2) hek. yemeğin, bağırsaklarda ha-zim için subye hâline geçmesi. 3) süt sağma, sağılma.

istihlâb-ı resevî

:

 

ciltlerinde mesamat olmıyan -köpek gibi- hayvanların, ağızlarını açarak ve dillerini çıkararak soluması.

istihlâb

:

استخلاب

(a. i.) : tırmalama.

istihlâf

:

استخلاف

(a. i. halfden.) : birinin yerine geçme.

istihlâk

:

استهلاك

(a. i. helâk'den. c. : istihlâkât) : 1) harcamak suretiyle tüketme, bitirme. 2) boş yere harcayıp tüketme.

istihlâkât

:

استهلاكات

(a. i. istihlâk'ın c.) : 1) harcamalar. 2) yenilip içilen, istihlâk olunan şeyler.

istihlâkat-ı dâhiliye

:

 

memleket içi sarfiyatı; harcamaları.

istihlâkât-ı hâriciyye

:

 

memleket içinden memleket dışına göndermek suretiyle yapılan sarfiyat, harcamalar.

istihlâl

:

استحلال

(a. i. helâl'den.) : 1) helâl sayma. 2) helâllaşma. 3) helâl edilmesini isteme.

istihlâl

:

استهلال

(a. i. hilâl'den.) : 1) yeni ay görünme; hilâli görme. 2) çocuğun, doğar doğmaz ağlamıya başlaması. berâat-i istihlâl : ed. güzel başlangıç; iyi alâmet.

istihlâl-üz-zeyl

:

استهلال الزيل

(a. b. i.) : müz. hâlen mağribde (fas, cezayir, tunus) kullanılan mürekkep bir makam olup rast perdesinde durur.

istihlâs

:

استخلاص

(a. i. hulûs'dan) : 1) bir şeyi kendine mahsus kılmaya çalışma. 2) kurtarma, kurtarılma.

istihmâ'

:

استحماء

(a. i.) : himaye, koruma arama, himaye isteme.

istihmâl

:

استحمال

(a. i.) : 1) yükletme; yükleme. 2) havale etme, edilme.

istihmâm

:

استحمام

(a. i.) : hamama girme, yıkanma.

istihmâm

:

استهمام

(a. i.) : biri bağlı bulunduğu cemâate dâir işler için her türlü sıkıntıya düşme.

istihraç

:

استخراج

(a. i. hurûc'dan c. : istihrâcât) : 1) çıkarma, çıkarılma. 2) net çıkarma. 3) mânâ çıkarma, anlama; ileriyi görr 4) bâzı hususlara göre mânâ çıkarma.

istihrâcât

:

استخراجات

(a. i. istihrâc'ın c.) : bâzı şeylerden çıkarılan hüküm mânâlar.

istihsâd

:

استحصاد

(a. i.) : ekinin, çilme zamanı gelme.

istihsâl

:

استحصال

(a. i. hâsıl'dan. c. istihsâlât) : 1) hâsıl etme, meydana getirme, üre me. 2) elde etme, ele geçirme, ele geçirilme.

istihsâlât

:

 

(a. i. isti hsâl'in c.) : elde edilen şeyler.

istihsâli

:

 

(a. i. hısn'dan.) : müdâfaa etme, * savunma, karşı koyma.

istihsân

:

استحصان

(a. i. hasen'den) : beğenme, beğenilme, güzel sayılma, güzel bulma.

istihsânen

:

استحسانا

(a. zf.) : beğe nerek, beğenilerek, güzel sayılarak, güzel bularak

istihşâş

:

استهشاش

(a. i.) : eğlenme, zevklenme.

istihvâ'

:

استهواء

(a. i.) : 1) biriniı aklı alınma; şaşırıp kalma. 2) hevâ ve hevesi hor görme.

istihvâz

:

استحواذ

(a. i.) : galip gelme zafer kazanma.

istihyâ'

:

استحياء

(a. i. hayâ'dan.) : haya etme, utanma.

istihza'

:

استهزاء

(a. i.) : biriyle alay etme. (bkz. : istishâr).

istihzar

:

استحضار

(a. i. huzûr'dan. c. : istihzârât) : 1) hazırlama, hazır edilme; huzura getirme, çağırma. 2) hatırlama, hatıra getirme. 3) ed. konferans vereceklerin evvelce okumak ve araştırmak suretiyle hazırlanması.

istika'

:

اشتيقاع

("ka" uzun okunur, a. i.) : vuku' bulacak, olacak diye endişelenme.

istika'

:

استيقاء

("ka" uzun okunur. a. i.) : olmasını bekleme, olacak diye endîşeye düşme.

istika

:

استقاء

("ka" uzun" okunur. a. i. saky'den) : 1) sun'î olarak, zorlıyarak kayetme. 2) içecek su alma, su isteme.

isti'kab

:

استعقاب

("ka" uzun okunur, a. i.) : birinin kusurlarını, ayıplarını araştırma.

istîkad

:

 

("ka" uzun okunur, a. i. îkad'dan.) : ateşi tutuşturma, yakma.

isti'kâf

:

استعكاف

(a. i.) : bir yere kapanma, bir yerde kendini hapis etme, bir yere sığınmak isteme.

iştikak

:

اسكاك

(a. i.) : nebatların, ('bitkilerin) : çokluktan dolayı birbirine dolaşık, sarmaşık olması.

istikamet

:

استقامت

("ka" uzun okunur, a. i. kıyâm'dan.) : 1) doğruluk, doğru hareket. 2) bir şeyin bir tarafa doğrulması, uzanması. 3) tas. Allah'a kullukta bulunma.

istikamet muvâzenesi

:

 

jeod. top. her hangi bir nîrengi şebekesinde ölçü hatâlarını gidermek için yalnız istikamet rasatlarına dayanan hesap sistemi.

istikan

:

استيقان

("ka" uzun okunur, a. i.) : yakînen bilme.

istikan, istikâne, istikânet

:

استسكان ، استسكانه ،: استسكانت

(a. i.) : 1) alçak aönüllülük. (bkz. : tevazu'). 2) küçülme

İstikâre

:

استسكاره

(a. i.) : sırtına alıp yük götürme; hızlı yürüme.

istikâz

:

استيقاظ

("ka" uzun okunur, a. i.) : uykudan uyanma.

istikbâh

:

استقباح

(a. i. kabîh'den) : kabih, çirkin görme, çirkin sayma, ayıplama.

istikbâl

:

استقبال

(a. i. kabl'den.) : 1) gr. gelecek zaman, (bkz. : âtî). 2) birini karşılama, birine karşı çıkma [zıddı "teşyî'"]

istikbâl-i kıble

:

 

kıbleye yönelme.

istikbâlen

:

استقبالا

(a. zf.) : 1) gelecek zamanda, ileride. 2) karşılayarak; karşılamak üzere.

istikbâli

:

استقبالی

(a. s.) : istikbâle mensup, gelecek zamanla ilgili.

istikbâliyye

:

استقباليه

(a. i.) : ed. yeni gelen birinin karşılanması vesilesiyle yazılan şiir.

istikbâr

:

استكبار

(a. i. kibr'den.) : büyüklenme, kendini büyük görme, (bkz. : tekebbür).

istikdâm

:

استقدام

(a. i.) : 1) takaddüm, önde bulunma. 2) ayakları çok olma, çok ayaklı olma.

İstikdâr

:

استقدار

(a. i.) : Allah'tan hayırlı şeylerin olmasını isteme.

istikfâ'

:

استقفاء

(a. i.) : birinin, başına, ensesine değnekle, sopa ile vurma.

istikfâ

:

استكفاء

(a. i.) : kâfi, yeter sayma, mevcut ile geçinmek isteme.

istikfâf

:

استكفاء

(a. i. kifâf'dan) : kanaat etme, az şeye razı olma.

istikfâl

:

استقفال

(a. i.) : çekmecede, kasada, kilit altında bulundurma.

istikfâl

:

استكفال

(a. i. kefâlet'den) : kefil olma, kefilliği kabul etme.

istiklâl

:

استقلال

(a. i. kıllet'den) : 1) kendi başına olma, kimseye bağlı bulunmama, 2) az bulma, azımsama, az sayma. [arapça'da : "rey sahibi olup keyfî iş görme ve başkasının fikrine ve emrine tabî olmaktan uzak kalma" manasınadır]

istiklâl-cû

:

استقلالجو

(a. f. b. s.) : istiklâl ariyan, istiklâl peşinde koşan.

istiklâliyyet

:

استقلاليت

(a. i.) : istiklâl üzere bulunma, başlı başına buyruk olma.

istikmâl

:

استكمال

(a. i. kemâl'den. c. : istikmâlât) : ikmâl etme, kemâle erdirme, tamamlama, bitirme.

istiknâh

:

استكناه

(a. i. künh'den.) : bir şeyin künhünü, hakikatini, doğruluğunu araştırma, araştırılma.

istiknân

:

استكنان

(a. i.) : saklanma, gizlenme.

istikra

:

استقراء

(a. i.) : 1) gezme, dolaşma; avarelik, konuklama. 2) bir şey hakkında etraflı bilgi edinme. 3) fels. fr. epago-gique.

istikra

:

استكراء

(a. i.) : kira ile tuta, tutulma, kiralama. [arapça'da buna karşı "iktirâ", kelimesi kullanılır]

istikrib

:

استقراب

(a. î.) : 1) yaklaştırma. 2) akraba kılma.

istikrah

:

استكراه

(a. i. kerh'den.) : kerih görme, tiksinme, iğrenme, (bkz. : isti'sâb). [arapça'daki mânâsı : "bir şeyi istemiyerek zorla yapma" dır]

istikrâî

:

استقرائی

(a. s.) : fels. * tümevarımsal, fr. pagogiqua, inductif.

istikram

:

استكرام

(a. i.) : kerem, lütuf, bağış isteme.

istikrar

:

استقرار

(a. i. karâr'dan.) : 1) karar bulma, yerleşme. 2) kararlaşma, iyice belli olma.

istikrar

:

 

(a. i. tekrâr'dan.) : tekrarlatma.

istikraz

:

استقراض

(â. i. karz'dan. c. : istikrâzât) : 1) ödünç para alma, alınma. 2) faizle para alma.

istikrâz-ı dahilî

:

 

iç istikraz, devletin hisse senedi, bono gibi şeyler çıkarıp para tedârik etmesi.

istikrâz-ı hârjcî

:

 

dış istikraz, bir devletin, yabancı bir devletten faizle para alması.

istikrâzât

:

استقراضات

(a. i. istikrâz'ın c.) : ödünç para almalar, faizle para almalar.

istiksâ

:

استقصا

(a. i.) : bir şeyin künhüne varmıya çalışma, inceden inceye araştırma.

istiksâm

:

استقسام

(a. i.) : 1) tasim etme, bölüşme. 2) kasem, yemin teklif etme.

istiksâr

:

استكثار

(a. i. kesret'den.) : çok görme, çok görülme, çoğumsama, çoğumsan-ma. [arapça'da "çokluğu isteme, çoğaltma" mânâsınadır]

istiksâs

:

استقصاص

(a. i.) : fık. kasa; isteme.

istikşaf

:

استكشاف

(a. i. keşf'den c. : istikşâfât) : keşfetmiye çalışma, ne olup bit tiğini öğrenmek için araştırmada bulunma.

istiktâb

:

استكتاب

(a. i.) : 1) dikte etme, yazdırma, yazdırılma; yazılmasını isteme. 2 yazısını kontrol etmek için, birine biraz yazı yaz dırma.

istiktâl

:

استقتال

(a. i.) : ölümden korkmıyarak harp meydanına atılma, kendin tehlikeye atma.

istiktâr

:

استقطار

(a. i. katr'dan.) : damla damla akıtma, * damıtma, (bkz. : taktîr)

istikvâs

:

استقواص

(a. i.) : kavislenme, yay gibi eğilme, kıvrılma.

istikzâ'

:

استقضاء

(a. i.) : birinin hakkında hüküm vermek için başka birine mürâcaat etmesi.

istilâ'

:

استيلاء

(a. i. vely'den.) : 1) bir yeri kuvvet kullanarak ele geçirme. 2) yayılma kaplama. 3) jeol. basma.

isti'lâ'

:

استعلاء

(a. i. ulüvv'den.) : 1) yükselme. 2) üste çıkma, üstün gelme.

istilâb

:

استلاب

(a. i.) : kapma, kapa rak alma, alınma.

istilâc

:

استلاج

(a. i.) : içilecek şey lerden pek çok içme.

istîlâd

:

استيلاد

(a. i.) : 1) çocul isteme, doğurtma. 2) fels. fr. maîeuticgue.

istîlâdî

:

استيلادی

(a. s.) : doğurtucu.

istîlâî

:

استيلائی

(b. s.) : istilâ ile ilgili.

istilâl

:

استلال

(a. i.) : sıyırıp çıkarma, sıyrılıp çıkarılma.

istilâl-i seyf

:

 

kılıç çekme.

isti'lâm

:

استعلام

(a. i. ilm'den.) : 1) yazı ile bilgi isteme. 2) bilgi isteme.

istilâm

:

استلام

(a. i.) : 1) öpme veya el sürme. 2) kabe'nin tavafı sırasında "ha-cer-ül-esved" in elle okşanması ve izdiham dolayısiyle bizzat el sürülemiyorsa uzaktan okşama işaretinin yapılması.

istilâne

:

استلان

(a. i.) : mülayim, yumuşak bulma.

istilbâs

:

استلباث

(a. i.) : gecikme, geç sayma.

istilcâc

:

استلجاج

(a. i.) : huk. biri, elinde bulundurduğu (zilyed olduğu) bir mal üzerinde düşmanca inat ve ısrarda bulunma.

istilhâk

:

استلحاق

(a. i.) : filânca oğlumdur diye bildirip dâva etme.

istilhâm

:

استلهام

(a. i.) : Allah'ın madde ilham etmesi niyazında bulunma.

istilka'

:

استلقاء

("ka" uzun okunur. a. i.) : arka üstü yatma, arka üstü yatarak uyuma.

istilzam

:

استلزام

(a. i. lüzûm'dan) : gerektirme, gerekme.

istilzâz

:

استلذاذ

(a. i. lezzet'den) : lezzet alma, hoşa gitme.

istilzâziyye

:

استلذاذيه

(a. i.) : hazcılık, fr. hedonisme.

istîm

:

استيم

(f. i.) : yara; cerahat. (bkz. : ceriha).

istimâ'

:

استماء

(a. i.) : birinin ziyaretine gitme.

istimâ'

:

استماع

(a. i. sem'den. c. : istimâât) : 1) dinleme, dinlenilme, işitme, işitilme. 2) dinleyip kabul etme. 3) kulak verip dinleme.

istimâhe

:

استماحه

(a. i.) : birinin semâhatte, ihsanda, yardımda bulunmasını isteme.

isti'mâl

:

اتعمال

(a. i. amel'den. c. : isti'mâlât) : kullanma. hüsn-i isti'mâl : güzel kullanma, yerine kullanma. sû-i isti'mâl : kötü, yersiz, yolsuz kullanma.

isti'mâlât

:

استعمالات

(a. i. istimal'in c.) : kullanmalar, kullanışlar, kullanılışlar. sû-i isti'mâlât : kötü hareketler, yolsuzluklar.

istimale, istimale!

:

استاله ، استمالت

(a. i. meyl'den.) : 1) gönül çekme. 2) teselli etme, avutma.

istimâl-nâme

:

استمالنامه

(a. f. b. i.) : suçun affedildiğini bildiren kâğıt.

istîmân

:

استيمان

(a. i. emân'dan.) : 1) aman dileme. 2) sığınma.

isti'mâr

:

استعمار

(a. i. ta'mîr'den) : 1) imâr ettirme. 2) bir yerin imârını isteme. 3) istimlâk etme.

istimâze

:

استمازه

(a. i.) : ayrılma, ayrı bulunma.

istimdat

:

استمداد

(a. i. meded'den) : 1) meded, yardım isteme. 2) ask. imdat, kuvvet

isteme,

:

 

(bkz : istinsâr)

istimhâl

:

استمهال

(a. i. mehl'den.) : mühlet, zaman isteme.

istimlâ'

:

استملاء

(a. i.) : birine imlâ, yazı yazdırma.

istimlâk

:

استملاك

(a. i. milk'den. c. : istimlâkât) : 1) mülk alma, bir yeri satın alma. umûmun yararına olarak bir şeyi sahibinden satın alma; * kamulaştırma.

istimlâl

:

استملال

(a. i. melâl'den.) : melal getirme, canı sıkılma, usanma.

istimna'

:

استمناء

(a. i. menî'den.) : abaza çekme.

istimna bi-l-yed

:

 

otuzbir çekme.

istimrar

:

استمرار

(a. i. mürûr'dan) : 1) bir düziye devam etme, bir düziye uzayıp gitme, sürme. ale-l-istimrâr : aralıksız. 2) fels. fr. perdurabilite.

istimrârî

:

استمراری

(a. s.) : sürerlik. Fi'l-i istimrârî : gr. sürelik fiili. sîga-i istimrâriyye : gr. "-rak, -rek" edatlariyle nihayet bulan fiil sîgası : "yazarak, giderek. . " gibi.

istimsâk

:

استمساك

(a. i. imsâk'den.) : kendini tutma, nefsini zaptetme.

istimsâl

:

استمثال

(a. i. m isal'den.) : 1) misâl tutma, örnek edinme. 2) fels. fr. assimila-tion.

istimtâ

:

استمتاع

(a. i. temettü'den.) : temettü' edinme, faydalanma, (bkz. : intifa').

istimtâr

:

استمطار

(a. i.) : yağmur isteme, yağmur duasına çıkma, (bkz. : istiska').

istimzaç

:

استمزاج

(a. i. mizâc'dan.) : birinin mizacını yoklama, ne düşündüğünü öğrenmiye çalışma.

istinabe

:

استنابه

mahkemeye gönderilmek üzere, başka bir yerde bulunan bir şahidin ora mahkemesince ifâdesinin alınması.

istinabe fi-l-vezâif

:

 

huk. [eskiden] evkaf cihetlerinde vuku' bulan tevkîl. [bir cihet sahibi uhdesindeki bir hizmeti îfâya ehil olan bir kimseyi salahiyetli makamın reyi ile tevkîl edebilir. kendisinin bir özrü bulunsun bulunmasın]

istinâd

:

استناد

(a. i.) : 1) dayanma. 2) güvenme, (bkz. : i'timâd). 3) senet, delil, hüccet sayma. 4) ask. avcı zinciri gerisinde arka olmak üzere toplu bir halde bulundurulan asker.

istinaden

:

استنادا

(a. zf.) : istinat suretiyle, güvenerek, dayanarak.

istinld-gâh, istlnâd-geh

:

استنادگاه ، استنادگه

(a. f. b. i.) : dayanacak, güvenecek, sığınacak yer.

istinadı

:

استنادی

(a. s.) : istinat ilgili.

istinâe

:

استناعه

(a. i.) : yürümekte birini geçme.

istinaf

:

استيناف

(a. i.) : 1) yenide başlama. 2) bidayet mahkemesinden verilen hüt mün bir üst mahkemeye başvurarak feshini isu me. 3) gr. sözün başlangıcı, söz başı.

istfnâfen

:

استينافا

(a. zf.) : istînâf suretiyle.

istînâfî

:

استينافی

(a. s.) : istîna ile ilgili.

istinâhe

:

استناحه

(a. i.) : 1) ağlamak isteme. 2) yaygarayı basma. 3) kurdun uluması.

istinâme

:

استنامه

(a. i.) : yalandan uyuma, uyur gibi görünme.

istinân

:

استنان

(a. i.) : misvak kullanma, dişleri ilâçla, tozla temizleme.

istinâre

:

استناره

(a. i. nûr'dan.) : nurlandırma, ışıklandırma, parlatma.

istînâs

:

استيناس

(a. i. üns'den.) : 1) alışma. 2) ürkekliği kalmama.

istinâse

:

استناصه

(a. i.) : 1) depretme. 2) birini, beraber götürme.

istinbâ'

:

استنباء

(a. i.) : haber sorma, bilgi isteme, (bkz. : istihbar).

istinbât

:

استنباط

(a. i.) : bir söz veya işten gizli bir mânâ çıkarma, zımnen, açık olmıyarak, dolayısiyle anlama.

istincâ'

:

استنجاء

(a. i.) : necasetten, pislikten temizlenme.

istincâd

:

استنجاد

(a. i.) : yardım isteme, (bkz. : istiâne).

istinfâd

:

استنفاد

(a. i.) : 1) bir şeyi tüketme. 2) bir şeyden bıkkınlık gelme.

istinfâk

:

استنفاق

(a. i.) : 1) nafaka peyda etme. 2) bir malı harcedip tüketme.

istinfâr

:

استنفار

(a. i.) : ürkme, ürküp kaçma.

istinfâz

:

استنفاض

(a. i.) : bir yerin her tarafını iyice öğrenmek için dikkatle bakma.

istinhâc

:

استنهاج

(a. i.) : birinin mesleğine uyma, yoluna gitme.

istinkâf

:

استنكاف

(a. i.) : kabul etmeme, reddetme, yüz çevirme, vazgeçme, * çekimser kalma.

istinkâh

:

استنكاح

(a. i. nikâh'dan) : bir kadını nikâhla alma; nikahlanmak isteme.

istinkas

:

استنقاص

("ka" uzun okunur, a. i.) : bir şeyin fiatını, değerini düşürmiye çalışma.

istisnâ

:

استنساء

(a. i.) : 1) borç ödemek için mühlet, zaman isteme. 2) veresiye almak isteme.

istinsâb

:

استنساب

(a. i. neseb'den) : 1) soyu bildirme, soy dâvası gütme.

istinsâf

:

استنصاف

(a. i.) : hakkını tamamen alma, ödeşme.

istinsah

:

استنساخ

(a. i. nesh'den.) : nüshasını çıkarma, bir suretini çıkarma, kopya etme.

istinsah

:

استنصاح

(a. i. nush'dan.) : nasihat isteme; öğüt alma.

isiinsâr

:

استنشار

(a. i.) : 1) su veya başka bir ilâç çekip burunu temizleme. 2) püskürme.

istinsâr

:

استنصار

(a. i. nasr'dan.) : yardım isteme, (bkz. : istimdâd).

istinsâren

:

استنصارا

(a. zf.) : 1) yardım umarak. 2) arka çıkarak.

istinsâ'

:

استنشاء

(a. i.) : 1) havadis araştırma. 2) güzel koku koklama.

islinşâd

:

استنشاد

(a. i. neşd'den.) : 1) birine şiir okutma. 2) bir kimseden şiir okumasını isteme.

istinşak

:

استنشاق

(a. i. neşak'dan.) : 1) abdest alırken veya temizlik için buruna su çekme. 2) şiddetli koklama, koklatma.

istinşâk-ı eter

:

 

eter ve benzerleri gibi bir ruh koklatma.

İstintaç

:

استناج

(a. i.) : netîce, çıkarma, çıkarılma.

istintak

:

استنطاق

(a. i. nutk'dan. c. : istintâkat) : 1) nutka getirme, birini söyletmek isteme. 2) huk. sorguya çekme.

istintakı, istintâkıyye

:

استنطاقيه استنطاقی ،

(a. s.) : istintaka mensup, istintakla ilgili.

istintak-nâme

:

استنطاقنامه

(a. f. b. i.) : huk. istintak edilen, sorguya çekilen kimsenin ifâdesinin yazıldığı resmî kâğıt.

istinzâl

:

استنزال

(a. i.) : indirme.

istîrâ'

:

استيراء

(a. i.) : 1) çakmak taşından ateş çıkartma. 2) iki ağaç parçasını birbirine sürte sürte tutuşturma.

istir'â

:

استرعاء

(a. i.) : riâyet isteme.

istirâbe

:

استرابه

(a. i.) : birinin hâlinden, tavrından şüphelenme.

istirahat

:

استراحات

(a. i. râhat'dan. c. : istirahat) : rahat etme, dinlenme.

istirahat

:

استراحت

(a. i. istirâhat'in c.) : rahat etmeler, dinlenmeler.

iştirak

:

استراق

(a. i. sirkat'den.) : sirkat, çalma, hırsızlama, çalınma. istirâk-ı sem' : kulaktan söz kapma.

isti'râk

:

استعراق

(a. i.) : terlemek için yatma, tere yatma.

istirbâh

:

استرباح

(a. i. ribh'den) : faize yatırma, fazla faizle para verme, verilme.

istircâ'

:

استرجاء

(a. i. recâ'dan) : rica etme, yalvarma, dileme.

istircâ'

:

استرجاع

(a. i. rücû'dan.) : 1) bir cenaze görüldüğü zaman : innâ lillâh ve innâ i leyhi râciün (şüphe yok ki biz, Allah'ın kuluyuz, yine şüphe yok ki ona dönücüleriz) âyetini okuma. 2) geri dönme; tepme.

istirdâ'

:

استرضاع

(a. i.) : çocuk emzirtme.

istirdâd

:

استرداد

(a. i. redd'den.) : 1) geri alma, alınma. 2) verilmiş veya gönderilmiş bir şeyin geri gönderilmesini isteme, geri isteme.

istirfâ'

:

استرفاع

(a. i. ref'den.) : kaldırılmasını, yapılmasını isteme.

istirfâd

:

استرفاد

(a. i.) : yardım isteme.

istirfâh

:

استرفاه

(a. i. refh ve rifh'den) : refah isteme.

istîrhâ'

:

استرخاء

(a. i. rehâvet'den) : rehavet gelme, gevşeme.

istirhâ-yi adelit

:

 

hek. adalelerin, * kasların gevşemesi.

istirhâ-yi a'sâb

:

 

hek. sinirlerin gevşemesi.

istirhâb

:

استرهاب

(a. i.) : korkutma, korkutulma, (bkz. : terhîb).

istirham

:

استرحام

(a. i. ruhm'dan. c. : istirhâmât) : merhamet dileme, yalvarma, yalvarış, (bkz. : niyaz).

istirhâmât

:

استرحامنامه

(a. i. istirhâm'ın c.) : istirhamlar, yalvarışlar, yalvarmalar.

istirhâm-nâme

:

 

(a. f. b. i.) : bir rica ve niyaz maksadiyle yazılan mektup, (bkz. : arîza).

istirhân

:

استرهان

(a. i. rehn'den.) : rehin alma, alınma.

istirhâs

:

استرخاص

(a. i.) : bir şeyi ucuz sayma, ucuz görme, ucuz görülme.

istirkab

:

استرقاب

("ka" uzun okunur, a. i. rekabet'den) : rakabette bulunma, rakîb görme, çekememe.

istirkak

:

استرقاق

("ka" uzun okunur, a. i. rıkk'dan.) : 1) muharebede düşmandan esir alma. 2) birini kendine köle etme.

istirşâ'

:

استرشاء

(a. i.) : bir iş için bir şey isteme.

istirşâd

:

استرشاد

(a. i. reşâd'dan.) : hak yoluna gitmek isteme.

istirvâh

:

استروا

(a. i.) : istirahat etme, rahatlama.

istirzâ

:

استرضاء

(a. i. rızâ'dan.) : râzılık isteme.

istirzâk

:

استرزاق

(a. i. rızk'dan.) : rızık, nafaka tedârik etmiye çalışma.

istirzâl

:

استرذال

(a. i. rezalet'den.) : rezîl sayma, aşağılık görme, görülme.

istîsâ'

:

استيساع

(a. i.) : bollanma, genişleme.

isti'sâb

:

استعساب

(a. i.) : iğrenme, (bkz. : istikrah).

istis'âb

:

استصعاب

(a. i. sa'b'dan.) : güc sayma, zorumsama.

istisâbe

:

استثابه

(a. i.) : sevap kazanmayı isteme.

istisâbe

:

استصابه

(a. i.) : sevap görme, görülme, (bkz. : istisvâb).

istis'âd

:

استسعاد

(a. i. sa'd'dan.) : uğurlu, meymenetli tutma, sayma, sayılma.

istis'âdiyye

:

استسعاديه

(a. i.) : fels. mutçuluk, fr. eudemonisme.

istîsâk

:

استيثاق

(a. i.) : birinden, güvenilir bir senet, vesîka gibi bir şey alma.

istis'âl

:

استسأل

(a. i. suâl'den.) : soruşturma.

istîsâl

:

استيصال

(a. i. asl'dan.) : 1) kökünden koparıp çıkarma, çıkarılma, kökünü kurutma. 2) hele. bir urun çıkarılması.

isti'sâr

:

استعسار

(a. i.) : bir işin güç olmasını isteme.

istîsâr

:

استيثار

(a. i.) : 1) bir şeyi nefsine ayırma. 2) fels. fr. egoîsme.

istîsâr

:

استيسار

(a. i.) : kolaylanma, kolay addedilme, sayılma.

istişare

:

استثاره

(a. i.) : 1) tozutma, toz savurma. 2) fitnecilik, fesatçılık etme.

istisgar

:

استصغار

(a. i. sagir'den.) : üçük görme, küçük sayma, küçümseme.

istishâb

:

استصحاب

(a. i. sohbet'den) : yanına alma, yanına alınma; beraber götürme. bi-l-istishâb : beraber alarak, -ile birlikte.

istishâben

:

استصحابا

(a. zf.) : yanına alarak, beraber götürerek.

istishâl

:

استسهال

(a. i. sehl'den.) : kolay sayma, kolay görme.

istishâr

:

استسخار

(a. i.) : alay etme, eğlenme, (bkz. : istihza').

istiska'

:

استسقاء

("ka" uzun okunur. a. i. saky'den.) : 1) suyun lüzumunu şiddetle duyma. 2) yağmur duasına çıkma. 3) hele. vücûdun bir tarafında veya karında su birikme.

istiskal

:

استثقال

("ka" uzun okunur, a. i. siklet'den.) : 1) ağır görme, huzurundan hoşlanmama. 2) yüz vermeme, koğarcasına muamele etme, dolayısiyle kovma, * kovumsama.

istislâf

:

استسلاف

(a. i. selef'den.) : selef olma, birinin yerine geçme.

istislâh

:

استسلاح

(a. i.) : (bkz. : istihsân).

islislâl

:

استسلال

(a. i.) : çekip sıyırmak isteme, çekmeye davranma.

istislâl-ı seyf

:

 

kılıç çekmeye davranma.

istislâm

:

استسلام

(a. i.) : 1) uyma. 2) yolun ortasından gitme. 3) müslümanlığı kabul etme.

istismar

:

استثمار

(a. i. semere'den) : 1) işletme, faydalanma. 2) sömürme.

istisna'

:

استثناء

(a. i. c. : istisnâât) : ayırma, ayrı tutma, kuraldışı bırakma, (bkz. : âz).

istisnâât

:

استثناآت

(a. i. istisnâ'ınc.) : ayırmalar, ayrı tutmalar, * kuraldışı bırakmalar.

istisnaî

:

استثنائی

(a. s.) : istisna ile, ayrı tutmakla ilgili olan. [müen. "istisnâiyye"]

istisnan

:

استسنان

(a. i.) : sinni, yaşı ilerileme, kocalma, ihtiyarlama.

istisrâ'

:

استسراع

(a. i. sür'at'den) : sür'atlendirme, hızlandırma.

istisrâr

:

استسرار

(a. i.) : odalık alma.

istrsvâb

:

استصواب

(a. i. sevâb'dan.) : sevap, doğru, mâkul görme, beğenme; beğenilme.

istisvâben

:

استصوابا

(a. zf.) : mâkul görerek, beğenerek.

istisvâb-gerde

:

استصواب گرده

(a. f. b. s.) : tasvîbolunmuş, mâkul görülmüş, beğenilmiş.

istiş'âr

:

استشعار

(a. i. c. : istiş'ârât) : yazı ife bildirilmesini isteme.

istiş'ârât

:

استشعارات

(a. i. istiş'âr'ın c.) : yazı ile bildirilmesini istemeler.

istisârât

:

استشارات

(a. i. istişâre'nin c.) : danışmalar, fikir sormalar.

istişare

:

استشاره

(a. i. şûrâ'cten. c. : istisârât) : fikir sorma, danışma.

istisât , iktişâta

:

استشاطه, استشاطْ

(a. i. satt'dan) : 1) çok öfkelenme. 2) hızla uçma. [kuş hak.]

istişfâ'

:

استشفاء

(a. i.) : şifâ talebetme; hastalığa ilâç arama, derdine derman arama.

istisfâ'

:

استشفاع

(a. i. şefâat'den.) : şefaat isteme, birinin aracılığını dileme.

istişfâen

:

استشفاءً

(a. zf.) : şifâ talebetme suretiyle; derdine derman aramak maksadiyle.

istişhâd

:

استشهاد

(a. i. şehâdet'den. c. : ıstişhâdat) : 1) şahit getirme, sâhit gösterme. 2) edebî bir fikrin sağlamlığını ispat için, değerli eserlerden örnek gösterme. 3) şehit olma.

istişhâdât

:

استشهادات

(a. i. istişhâd'ın c.) : şahit göstermeler; misal getirmeler.

istişhâden

:

استشهادا

(a. zf.) : istişhat suretiyle, şahit getirerek, şahit göstererek.

istişmâm

:

استشمام

(a. i. şemm'den.) : 1) koklama, koku alma. 2) karîne ile anlama, hissetme.

istifra

:

استشرا

(a. i.) : satın almak isteme; satın alma. (bkz. : iştira').

istişrâb

:

استشراب

(a. i.) : 1) içmek isteme. 2) îmâ yollu, kapalı, örtülü olarak anlatmak isteme.

istitâat

:

استطاعت

(a. i. tav'dan.) : takat, kudret, güc yetme, güc yeterlik.

istitâbe

:

استتابه

(a. i.) : tövbe ettirme, tövbe talebetme.

istitâbe

:

استطابه

(a. i.) : hoş bulma, iyi bulma, bulunma.

isti'tâf

:

استيطاف

(a. i. atf'dan. e. : isti'tâfât) : yardım ve merhamet dileme.

istîtâf

:

استعطاف

(a. i.) : kaplama.

isti'tâfât

:

استعطافات

(a. i. isti'tâf'ın c.) : yardım, şefkat, merhamet dilemeler,

istitâl

:

استتال

(a. i.) : birbiri ardınca çıkma; gözyaşı, inci gibi dökülme.

istitâle

:

استطاله

(a. i. tûl'den.) : 1) uzama. 2) biy. bâzı âzânın ('organların) çok uzaması, uzantı.

istit’am

:

استطعام

(a. i.) : taam, yemek isteme.

istitân

:

استيطا

(a. i.) : bir yerda yerleşme, yurt tutma, (bkz. : tavattun).

istitâr

:

استتار

(a. i.) : gizlenme, örtünme.

istitâre

:

استتاره

(a. i.) : saklanma, örtü altına girip gizlenme.

istitâre

:

استطاره

(a. i.) : uçurma, uçurulma; gönderme, gönderilme.

istitbâb

:

استطباب

(a. i. tıbb'dan.) : tabîbe, doktora baş vurma, derdine deva arama.

istitmâm

:

استتمام

(a. i.) : tamamlanmasını isteme.

istitrâd

:

استطراد

(a. i.) : asıl mevzûdan olmayıp, münâsebeti gelmişken söylenen söz.

istitrâden

:

استطرادا

(a. zf.) : istitrâd suretiyle.

istitrâdî

:

استطرادی

(a. s.) : istitrâd ile ilgili.

istidrâdiyyât

:

استطراديات

(a. i. c.) : istidrad yolunda söylenen sözler.

istitrâf

:

استطراف

(a. i. turfe'den.) : 1) görülmemiş bir şey sayma. 2) dallandırma, şûbelen-dirme.

istitrâk

:

استطراق

(a. i.) : ufak taşlarla fala baktırmak isteme.

istiva'

:

استواء

(a. i.) : 1) müsâvî olma, denk olma. 2) düz olma, düzlük. 3) kaplama, örtme, (bkz. : istîlâ). 4) ortada ve tam bir derecede bulunma.

istivâ-yi sinn

:

 

tam erkek olma, kırk yaşına gelme.

iştiyak

:

استياك

(a. i.) : misvak kullanma.

istizâa

:

استضائه

(a. i. ziyâ'dan.) : ziyalarıma, aydınlanma, ışıklanma, (bkz. : istidâa).

istizâde

:

استزاده

(a. i.) : ziyâde olmasını isteme, ziyâde olması istenilme.

istiz'âf

:

استضعاف

(a. i. za'f'dan.) : zayıf görme, görülme; küçüksenme.

istizah

:

استيضاح

(a. i.) : vuzûh'dan. c. istîzâhât) : bir şeyin açık olarak bildirilmesini isteme, açıklama isteme.

istîzshen

:

استيضاحا

(a. zf.) : istîzâh suretiyle, bir şeyin açıklanmasını istiyerek.

istizâle

:

 

(a. i. izâle'den) : yok edilme.

isti'zâm

:

استعظام

(a. i. azamet'den.) : 1) büyük görme, görülme; büyütme. 2) kibirlenme, gururlanma. 3) küçük bir şeye ehemmiyet verip, onu büyük gösterme.

istizan

:

استيذان

(a. i. izn'den.) : 1) izin isteme. 2) izin için sorma. 3) danışma. Bi-l-is- tîzân : sorarak, danışarak. bilâ istizan : hiç danışmadan, sormadan.

istizâre

:

استزاره

(a. i.) : ziyarete gelmesini isteme, ziyarete gelmesi istenilme.

istizhâr

:

استظهار

(a. i. zahr'dan.) : 1) dayanma, güvenme, arka verme. 2) yardım isteme, zahîr, arka olmasını isteme.

istizkâr

:

استذكار

(a. i. zikr'den.) : 1) hatırlama, hatıra getirme. 2) ezberleme, ezberlenme. 3) hafızayı sağlamlaştırma usulü, fr. mnemotechnie.

istizlâl

:

استذلا

(a. i. zill'den.) : zelil görme, bayağı, aşağılık görme, görülme.

istizlâl

:

استظلال

(a. i. zıll'dan.) : 1) gölgelenme, gölge altına girme. 2) gölgede oturma. 3) sığınma.

istizmâm

:

استذمام

(a. i.) : kötü, beğen i im ivecek iş görme.

istizmâr

:

استضمار

(a. i. zamîr'den.) : fikrini yoklama, maksadını anlamıya çalışma.

istizrâf

:

استظراف

(a. i. zarâfet'den) : zarafet gösterme, zarif görünme, incelik gösterme. [arapça'daki mânâsı "takîbetme" dir]

istûh, iştûh

:

استوه ، اشتوه

(f. s.) : güçsüz, kuvvetsiz, âciz; mahzun, perişan.