iska' |
: |
اسقاء |
("ka" uzun okunur, a. i. seky'dan.) : sulama, su verme, suvarma, (bkz. : irvâ'). |
iskab |
: |
اثقاب |
("ka" uzun okunur, a. i.) : ateşi yakma. |
iskâfiyye |
: |
اسكافيه |
(a. h. i.) : mu'tezileden bir fırkanın adı. [kurucusu ebû ca'fer-ül-İskâf'a nispetle bu adı almıştır. |
iskal |
: |
اثقال |
("ka" uzun okunur, a. i.) : ağır şey yükletme, yükletilme. |
iskân |
: |
اسكان |
(a. i. sükon'dan) : 1) sakin kılma, oturtma, ev sahibi etme. 2) yerleştirme. |
iskân-ı muhacirin |
: |
|
muhacir (* göçmen) yerleş, tirme. 3) bir harfi sakin okuma. |
iskâr |
: |
اسكار |
(a. i. sekr'den.) : sarhoş etme. |
iskat |
: |
اسقاط |
("ka uzun okunur, a. i.) : (bkz. : ıskat). |
iskât |
: |
اسكات |
(a. i. sükût'dan.) : 1) sükût ettirme, susturma, (bkz. : tebkît). 2) münâkaşada, cevap veremiyecek hâle getirme, ağzını kapatma, (bkz. : ilzam). 3) kandırma, razı etme. |
iskandan |
: |
اسكندان |
(f. i.) : kilit, (bkz. : kufi). |
iskender |
: |
اسكندر |
(h. i.) : makedonya kiralı phylippe'in oğlu olup, aristo'dan ders almış ve yirmi yaşında hükümdar olmuştur. divan edebiyatı'nda iskender-i zü-l-karneyn (=iki boynuzlu iskender) : ıskender-i rumî, şeklinde geçer. yunanistan'ı, iran'ı, bütün anadolu'yu ve suriye'yi ve mısır'ı, hindistan'ı istîlâ eden bu meşhur kumandan 33 yaşında ölmüştür. (m. ö. 356-323. . ["skender" şekli de kullanılır] |
iskender-nâme |
: |
اسكندرنامه |
(h. i.) : ahmedî'nn, büyük iskender'in hayâtından ve seferlerinden bahseden manzum bir eseri. |
iskerek |
: |
اسكرك |
(f. i.) : hıçkırık. |
işkil |
: |
اسقيل |
(a. i.) : bot. yabani soğan, deniz soğanı. |
iskîz, iskîze |
: |
اسكيز ، اسكيزه |
(f. i.) : 1) hayvanın, ürkerek attığı çifte. 2) hayvanın sıçrayıp kıç atması. |